Gördüğüm güzel şeyleri çevremle paylaşayım, onlar da bilsin, görsün, kim istemez. Blogumda ve sosyal medyada bunu daha geniş bir çerçevede yapabiliyorum. Tabii bunun bana da çok faydası oluyor.
Gündelik hayat akıp giderken, çevremizdeki en güzel şeylerden birinin sanatsal faaliyetler olduğuna inanıyorum. Gün içinde birçok ciddi uğraşı ile daralan ruhlarımızı ferahlatacak, yeni vizyon kazandırabilecek şey sanattır. Sanatın en ilginç ve hatta gözönünde, kimsenin kaçamayacağı, hatta sizi kucaklayan, yaşatan dalı mimaridir; mesela saray, müze, konser salonları, hatta ilk çağlardan beri ibadethaneler… İşte bugün bu hislerle kalıpların dışına çıkmış, mimari alanda çok ciddi dönüşümlere yol açmış özel bir isimden Zaha Hadid hanımefendiden bahsetmek istiyorum.
Zaha Hadid kimdir derseniz, Hadid 1950 yılında Bağdat, Irak’ta dünyaya gelmiş. Amerikan Üniversitesi’nde Matematik Bölümü’nü bitirmiş, daha sonra Londra Architectural Association okulunda mimarlik bölümünü tamamlamış. Mezuniyetinden sonra Office For Metropolitan Architecture’da çalışmaya başlamış, 1977 yılında şirketin ortağı olmuş. 1979da merkezi Londra olan kendi mimarlık ofisini kurmuş. Aynı dönemde Architectural Association, Graduate School of Design, Harvard Üniversitesi, Illinois Üniversitesi, Hamburg’daki Hochschule für Bildende Künste, Knowlton mimarlık okulu vb önde gelen pek çok prestijli kurumda eğitim vermiştir (1).
Tabii bu süreçte birbirinden başarılı ve ses getiren projelere imza atmış. İham kaynağını sorduklarında çocukluğunda ailesiyle özellikle babasıyla yaptığı gezileri anlatması bana çok ilginç geldi. Çok seyahat ederlermiş ve babasıyla en büyük merakları her gittikleri ülkedeki müze ve tarihi eserleri görmekmiş. Sümer harabeleri, Irak’taki diğer eski eserler ve daha birçok ihtişamlı şey… Ama onun kalbinde yer etmiş en önemli yerlerden biri İspanya’daki Kurtuba Camii olmuş. Hatta kendisi İstanbul’da bir camii yapmayı çok istiyormuş;ne yazık ki ömrü buna yetmedi. Çok güzel olabilirdi, fakat heyhat!
Köşeli düzlemleri reddetmesi, yuvarlak hatlardan yana oluşu da ayrı bir hoşluk olan bu ünlü mimar aslında bu erkek egemen alanda bir kadın olarak müstesna bir örnek oldu. Kendi firmasını kurduğunda 4 kişi olan ekibi zamanla 300 kişiye ulaşmış, 2013 yılında İngiltere’de Yılın İş kadını seçilmiş. Zaha Hadid hayatı boyunca hep aramış, hiç vazgeçmemiş, hep yeni ve farklı formlar hayal etmiş, onları gerçeğe dönüştürmek için çabalamış.
Zaha Hadid’in ilk büyük projesi, Almanya’da uyguladığı Vitre İtfaiye İstasyonu. 1989’da başlayan projenin. inşaatı 4 yıl sürmüş, 1993te bitmiş.
2012de düzenlenen Londra Olimpiyatları için tasarladığı olimpik yüzme havuzu Aquatics Center 2011de tamamlandı ve şehrin simgelerinden biri haline geldi.
Aslında tüm bu örneklerde gördüğünüz gibi onun mimarlığını yaptığı binalar sanki soyut bir resmin 3 boyutlu hali gibidir. Bu nedenle mimarlık tarihine dekonstrüktivizmin öncülerinden biri olarak geçmiştir. Dekonstrüktivizm 1980lerin sonlarında ortaya çıkan postmodern bir mimari akım. “Yapıyı oluşturan mimari unsurların bütünlüğünün parçalanması, yüzeylerle yapılan oyunlar, dış cephe gibi mimari unsurların dikaçılı olmayan köşelerle yamultulması ve kaydırılması gibi yöntemlere dayanır.” (1)
Stirling Ödülü’ne layık görülen MAXXI müzesi 2009 yılında yapıldı.
Aslında tüm bu sanat eseri binalara baktığınızda Hadid’in de bir deha olduğunu söyleyebiliriz. Tasarımlarında cesur formlar üretmiş, hep akışkan, duvarlar her zaman bildiğimiz, alıştığımız gibi değil, tavanlar, döşemeler birbirine karışıyor. Bir de projede kağıt üzerinde yapılamaz görülen bir çok farklı formu alternatif çözümler düşünerek üretmiştir.
Aslında mimarlık yaptığı eserlere baktığımızda gösteriş ama yalın şekiller görüyoruz. Bu tezat bile onun nasıl bir dahi olduğunun göstergesi, biçimi ve formları farklı kullanarak, konforlu, basit ama sıradanlıktan çok uzak eserler vermiştir.
Bir de Çin’de yeni havalimanı Daxing var son çalışmaları arasında. Ama ne yazık ki 2016da geçirdiği bronşitin ardından hastanede kalp krizinden vefat eden Hadid tamamlandığını göremedi. Merak edenler için bu çok farklı ve lüks havalimanının bir videosunu paylaşıyorum.
Irak’ta başlayan, İngiltere’de devam eden ve işiyle dünyanın birçok noktasında varolan ve adını sanat tarihine yazdırmış bu ünlü kadın mimarın ilham verici hayat öyküsünü daha derinlemesine öğrenmek isterseniz The Architects Journal dergisinin ölümünün birinci yılında Hadid’i ve eserlerini anlatan belgeseli de izlemenizi öneririm:
Zaha Hadid’in hayatını inceledikten sonra diyorum ki, aslında ne çok gezmek, ne de çok okumak önemli; çünkü bilgi ile ancak farklı bir şey üretebiliyorsanız bakisiniz. Gezip gördüğünü ilmi ile birleştirip ortaya şahaserler çıkaran Zaha Hadid bu baki kubbede bir hoş seda bırakanlardan …
Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez
Kaynaklar: