HİÇ TOGG GÖRDÜNÜZ MÜ, BENİM GİBİ YAKINDAN?
Otomobil üreticileri liginde var olmak için büyük heves duyan Türkiye nihayet fikri mülkiyetine de sahip olduğu aracını üretti ve bu lige dahil oldu. Zira ülkemizde otomobil üretme sevdası 1930lu yıllara kadar uzanıyordu. Fakat bu çabalar ilk meyvelerini 1950li yılların ortalarında vermeye başlamış, Tuzla Jeep Fabrikası kurulmuş ve Amerika’dan ithal edilen parçalar Türkiye’de üretilenlerle beraber montajlanarak otomobil üretme macerası başlamıştı. Bu model başarılı olmuş ve Avrupa, Amerika ve Asya menşeli başka markalar da üretim ve montaj hatlarını Türkiye’ye taşımıştı.
Bu süreçte otomotiv sanayicimiz ciddi anlamda parça üretim, montaj ve satış konularında deneyim kazandı, know how elde etti. Haliyle biz neden kendi otomobilimizi üretemiyoruz sorusu çokça dile getirilmeye başlandı. Yapılan fizibilite çalışmaları sonucunda fosil yakıtlı bir otomobil üretmenin rekabetçi olmayacağı, stratejik bir atakla doğuştan elektrikli bir modelle “biz de varız” demenin daha doğru bir karar olacağı konusunda uzlaşıldı. Zaman aktı geçti ve TOGG’ları artık trafikte görür olduk.
Ama 6 ay önce bile kırmızı ışıkta duran bir TOGG görüldüğünde insanlar yakından görüp incelemek istiyorlardı. Aynı merakı ben de taşıdığım için Zeytinburnu, Fişekhane’de gece saat 02:00de gördüğüm bir TOGG bayisinde aracı incelemek için durdum, fazla dikkatlice incelemiş olacağız ki güvenlik bu yoğun ilgimizden biraz rahatsız oldu. Sonra kendisine meramımızı anlattık ve sağ olsun o da kapıları açarak TOGG’u yakından incelememize müsaade etmişti.
İncelerken gündeme gelen o deli sorular da zihnimde canlandı. Dizayn bizim mi, biz mi yapıyoruz yoksa bunlar ithal geliyor ve biz mi markalıyoruz, fabrika dedikleri montaj sahası mı… Ben de bu soruları birinci elden netleştirmeye, Gemlik’te bulunan fabrikayı bizzat görmeye karar verdim. Şimdi bu ilginç GOYA hikayesini anlatayım size.
Ülker YKB Ahmet Bal Bey’den rica ettim, TOGG GOYAsı için, kendisi eski Anadolu Holding denetçilerinden, malumunuz TOGG’un ortakları arasında Anadolu Grubu, BMC, Turkcell, Zorlu Holding ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) yer alıyor. Hasılıkelam merakımızı gidermek amacıyla TOGG CEO’su Gürcan Karakaş Bey’in de müsait olduğu bir gün ayarladık ve 7’den 70’e hepimiz fabrikaya uçtuk. Ahmet Bal Bey, damadı Selman Ertürk Bey, oğlum Yahya ve torunum Kerim…
Hatta o sabah Kerim’in ikazıyla irkildim: Biz araba fabrikasına gideceğiz sen de gelecek misin? dedi bana 😊. Neyse kolayca vardık. Havadan gördüğüm kadarıyla büyük bir fabrikaydı hatta yanında yine büyük bir inşaat alanı vardı. Yeni inşasına başladıkları pil fabrikası muazzam bir tesis olarak karşımızdaydı. Bilindiği üzere elektrikli otomobillerin en hayati parçası pilleri. 2024 yılının sonlarına doğru tamamlanması planlanan bu fabrikada üretilen piller önümüzdeki yıllarda piyasaya sürülecek olan TOGG modellerine de hayat verecek. Gerçekten kritik öneme sahip bir tesis.
Fabrikaya ulaşımı TOGG’lar sağladı. Dikkatimi çeken iki husus oldu. İlki her yerin TOGG dolu olmasıydı. Çünkü TOGG’ların depolama alanı üzerine çatı olarak güneş panelleri monte ediyorlardı. Arabalar her yere park edilmiş durumdaydı. Tabii bu arada hala nasıl olduğu anlaşılmayan üç kuruşa temin ettiğiniz sakat raporuyla ÖTV muaf olarak satılan lüks arabalar, talebi birkaç aylığına durdurmuştu. (https://www.trthaber.com/haber/ekonomi/otv-muafiyetli-araclarda-talep-artti-829687.html)
İkincisi husus ise; bütün fabrika, içi dışı, mevsim şartlarına ve yağmurlu havaya rağmen bal dök yala kabili tertemiz ve düzenliydi.
Üretimde JUST çok mühimdir. Japon Toyota firmasının düzgün üretim akışı sağlamak için geliştirdiği bu yaklaşıma aynı zamanda stoksuz üretim denmektedir. Daha önce eski Doğu Almanya’da birleşmeden sonra yeni kurulmuş bir Porsche fabrikasına gitmiştim, Panamera ve Cayenne üretiyorlardı. TOGG fabrikasından daha küçüktü. Teşvikle kurulan bu fabrikaya her sabah iki trenle gelen tüm parçaların montajı sonrası üretim hattından çıkan araba hemen pistte test için bir tur atıyor, geçer not alan araç sevke hazır hale geliyordu.
Porsche fabrikasını gezmek bedava değildi, 600 Euro gibi bir ücret ödeyip gezmiştik. Bizi aksansız Türkçe konuşan bir Alman hanımefendi karşılamıştı, meğerse eşi beyefendi Türk’müş. Bize fabrikayı gezdirdiler. Parkurda Porsche arabayla test yaptık, co-pilot mahalinde oturduk, aracı da gerçek bir yarış pilotu kullanmıştı. 4 noktalı kemerlere rağmen vücudum aradan kayıp gidiyor, ön cama kadar uzuyordum, araç önden kaydığında çok heyecanlı olmuştu. Daha sonra off-road parkuruna Porsche jip ile girdik. Çamurlar, engebeler hepsi çok gerçekçiydi. Güzel bir yemek ve ağırlanma da cabası oldu. Ben zaten Türkiye’ye ilk gelen Cayenne Turbo S araçlardan almış, eskitene kadar kullanmıştım, hala da şahsi kullanım için en elverişli araçtır bana göre. Geçtiğimiz günlerde de nostalji için son model birini ödünç alıp bir Uludağ yaptım.
TOGG için fosil yakıtlı bir araç ile global pazarlarda rekabet edilemeyeceği hem kamu hem de özel sektör yetkililerince tasdik edilince elektrikli araba hedefi üzerinde uzlaşılmıştı. Zira iyi araba yapsanız da sürdürülebilir ticari başarı için ihracat elzemdir. Fakat bu konuda deneyim sahibi insan kaynağının olmaması en ciddi açmazlardan biriydi. Bu da TOGG’da gördüğüm ve beni en mutlu eden şeylerden biri olan “tersine beyin göçü” ile aşılmış. CEO’su başta olmak üzere global ölçekli firmalarda kariyerlerini olgunlaştırmış çalışanlar TOGG’a katılarak bir hayalimizi gerçekleştirdi. CFO’su İrem Sadıkoğlu ise Yıldız Holding’deki deneyimi esnasında tanışmıştık.
Ekibi mutlu ve motive gördüm. Huzurlu ve odaklanmışlar. Şirkette iç ve dış dizayn, ne gerekiyorsa o, herhangi bir şatafat görmedim.
Gezdiğimiz mahallerde ciddi emniyet tedbirleri vardı, fabrikanın içini elektrikli özel hazırlanmış golf arabasıyla gezdik zira o büyüklükte bir fabrikayı adımlayarak gezmek zaten kabil değil. Fabrikada insandan çok robot çalışıyor. Hatta bir yerde robotlar arabaların üzerine öyle üşüşmüşlerdi ki ne iş yaptıkları bile görünmüyordu.
Tabii sonra gezinin en güzel kısmı geldi, TOGG deneme! Çift motorlu, 4×4 araçlarla test sürüşü yapmak için parkura çıktık. Arnavut kaldırımı da dahil İstanbul’un olabilecek bütün bozuk yolları dahil test parkurunda simüle edilmiş. Kullanıcı deneyimini en üst noktaya taşımak için parkurdaki detaycılığı takdir ettim.
Daha sonra oldukça dik bir yokuşa tırmandık ve indik. Araba o kadar rahat ki heyecanla binen Kerim dahi uyuyakaldı.
TOGG elektrikli olmasının yanı sıra Yazılım Tanımlı Araç yani Software Defined Vehicle ailesine mensup olmasıyla da dikkat çekiyor. Her özellik için farklı ayar fonksiyonları bulunuyor, gaza bastıkça araba hızlanacak mı ayağını kesince hemen kesilecek mi gibi komutları ayarlayabiliyorsunuz, bir nevi motor freni gibi… Ayrıca bu özelliği sayesinde yokuşta asılı kalabiliyor, hem çıkarken hem de inerken. 7 tepeli şehir İstanbul için bu özellik gayet yerinde ve emniyetli, test ettim onayladım, hiç geri kaymadı.
TOGG’un enteresan yanı aracın 4 tekerleği bulunan bir platform gibi tasarlanmış olması. Müzik, eğlence, iletişim, hatta fotoğraf albümü ve sosyal medya için kullanabileceğiniz bir platform TOGG, buluta bağlı, araç size özçekim yani selfie de yapıyor, işte aşağıdaki gibi …
Tüm bunları yaparken aynı zamanda sizi de bir yerden bir yere götürebiliyor. Araç içerisinde ekranı istediğiniz gibi büyütüp, yönetebiliyor, oyun da oynayabiliyorsunuz. Bu özelliklerini ben size çok iyi aktaramam çünkü benim bildiklerim değil. TOGG’un yaratıcıları da bu ürünü sadece bir otomobil olarak adlandırmıyor, tam anlamıyla dijital bir platformdur, diyorlar araba özelliği nerdeyse ikinci planda kalıyor. Önümüzdeki dönemde aynı cep telefonlarında olduğu gibi cihaza yüklenecek yeni yazılımlarla yeni fonksiyonlar ve özellikler kazandırılabilecek. Otonom sürüş özelliği için ihtiyaç duyulan donanımları barındıran TOGG’a gelecek yazılım güncelleştirmeleriyle yakın bir zamanda otonom sürüş özelliği yüklenebilecek. Söz konusu yazılım olduğunda imkanların sınırı hayal gücünüz.
TOGG amacını ve vizyonunu tanımlarken “Amacımız, fikri ve sınai mülkiyeti %100 Türkiye’ye ait küresel bir teknoloji markası ortaya çıkarmak ve Türkiye’nin mobilite ekosisteminin çekirdeğini oluşturmaktır.” demişti. Son kelimeye özellikle dikkat çekmek isterim zira bu amaç belli ki bir araba üretmekten daha önemli. Yapay zekadan, otonom sürüşe, eğlence sistemlerinden şarj istasyonlarına, bulut servislerden e-ticarete, siber güvenlikten blok zincir ve temiz enerji çözümlerine kadar devasa bir ekosistemi oluşturan TOGG’un, irili ufaklı birçok Start-up’a yine bir akıllı cihaz üzerinde ürün, hizmet ve deneyim geliştirme fırsatı sunuyor olması KOBİ dünyasına kattığı değer olacaktır. Dijital deneyim platformu Trumore ekosisteminde geliştirilecek bu ürünler TOGG’da kullanılacak ve bu deneyim sayesinde katma değerli, nitelikli ürün ihracatı konusunda fırsat yakalanabilecek.
Başta sorduğum soruya gelince, TOGG’u artık Türkiye yollarında sıklıkla görebiliyoruz, gözümüz alışsa da her rastlaşmamız ayrı bir memnuniyet. Otomotiv Distribütörleri ve Mobilite Derneği (ODMD) verileri de gözlemlerimizi doğrular nitelikte. Ocak-Mart döneminde 4 bin 145 adet satış gerçekleştiren TOGG, %29,7 pazar payı ile ülkemizdeki elektrikli otomobil pazarını domine etmiş durumda. Önümüzdeki dönemde ise TOGG’u ihracat başarısı zorunluluğu gibi daha ciddi bir meydan okuma bekliyor. Yıl sonuna doğru Avrupa’ya başlayacak ihracatta aynı başarıyı yakalaması en büyük dileğimiz. Gördüğüm ve tanıştığım ekibin bunu kolayca başaracağını zannediyorum. Hepimizi mutlu eden böylesi bir başarı hikayesi yazdıkları için CEO Gürcan Bey’in nezdinde tüm paydaşları ve TOGG’un geliştirilmesinde emeği olan herkesi tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.
Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez.