Kitap

Gıda ve Beslenmeye Bilimsel Bakış

LinkedIn

SAHTE BİLİMİN REVAÇ BULMASI

Sahte bilim yükselişte ve bu yükselişten negatif yönde en fazla etkilenen gıda sektörü, yeme içme davranışımız, diye devamlı söyler, yazarım. En kötü tarafı ise gerçek bilimden uzaklaştıkça sağlık risklerinin artmasıdır. Akla mantığa uymayan, boş, uydurma, yalan, yanlış o kadar çok bilgi ortada dolaşıyor ki, insanlar farkı yerlerden bu bilgileri aldıklarında ve bu yalanlar da kendini tekrar ettiğinde okuduklarını doğru sanıyorlar. Şimdi buna post-truth çağı yani hakikat sonrası çağ deniyor. Sonuç feci oluyor. Birçok insan dengeli beslenmek yerine uyduruk diyetlerle kendi sağlığına kastediyor, yemesi gereken, beynin ve vücudun gerçek ihtiyacı olan şeyler yemeyerek kendini sağlıksız kılıyor. Neyse ki bilime kulak veren, okuyan araştıran iyi gıda mühendisleri, doktorlar, akademisyenler, diyetisyenler var da doğru bilgileri yayınlayıp kötü ve yanlış bertaraf etmeye çalışıyorlar. Bu değerli insanlardan biri de gıda mühendisi Ebru Akdağ hanımefendi, Gıda Hurafeleri isimli Instagram hesabını merakla takip ediyorum. “Soframızdaki Hurafeler isimli bir kitap yazdım, önsöz yazar mısınız?” diye sorunca tereddütsüz kabul ettim.

Ebru Akdağ bir bilim aşığı ve bu konuda arayışına durmadan devam ediyor, şimdi iletişim alanında doktoraya başlamış. Kitabında yumurta ve kolesterol hurafesinden tuz, küflü gıdalar, son tüketim tarihi, dondurulmuş gıdalar, pastörize süt, gluten, çiğ etin yıkanması, market yoğurdu, mikrodalga fırın, ıspanak, meyve suları ve palm yağı hurafelerine kadar her türlüsü kanıtlarıyla çürütülmüş ve karşılığında gerçek bilimsel bilgiler verilmiş. Mesela palm yağıyla ilgili olarak “palm yağı, trans yağın panzehridir” diyerek kanıtlarını sunuyor. Akdağ şöyle diyor: “Palm meyvesinden ve çekirdeğinden birbirinden farklı özelliklere sahip 15 çeşit yağ üretilir. Bu yönüyle palm yağları diğer bitkisel yağlardan ayrışmaktadır. Hayatımızın her aşamasında faydalandığımız bu gıdayı insanoğlu olarak beşbin yıldır tüketiyoruz ve yaşamın devamı için tüketmeye devam edeceğiz”.  Şaşırtıcı ama gerçek budur! Eğer daha fazla şaşırtıcı gerçekler öğrenmek ve yediğiniz içtiğinizle ilgili bilimsel veri edinmek, sağlık risklerinden arınmış olarak beslenmek istiyorsanız Soframızdaki Hurafeler kitabını okumanızı şiddetle öneriyorum. Aksi takdirde sosyal medyada dolaşan hurafecilerin tuzağına düşmek kaçınılmaz Yazdığım önsöz ekte.

(*) Akdağ E. (2023). Soframızdaki Hurafeler, The Kitap Yayınları, ss. 237.

 

Soframızdaki Hurafeler, Ebru Akdağ

ÖNSÖZ

Gıda ve Beslenmeye Bilimsel Bakış

Ebru Akdağ’ın kaleminden çıkan Soframızdaki Hurafeler, gıda ve beslenme alanında rasyonel bir düşünce yapısı oluşturmayı, hatalı önyargıları yıkmayı ve bilimsel temellere dayanarak işlenmiş gıdaların gerçek doğasını keşfetmeyi hedefleyen popüler bilim tarzında bir kitap. Böylesine zor konuları anlaşılır ve sıkıcı olmayan bir şekilde ifade ederek “gerçeklere” vurgu yaptığı için kendisine öncelikle çok teşekkür ederim.

Hurafe tatlıdır, ilgi çekicidir, heyecan vericidir, ispatı mümkün değildir. Her konuda hurafe olabilir. Bir hurafenin kaynağı yeni modern zamanlar olabileceği gibi asırlar öncesinden de geliyor olabilir. Mesela asırlardan beri hiç kimse onları görmediği halde şeytan ve melek tasvirleri ne kadar çoktur! Günümüzde de Covid-19 virüsü kâbusu dünyayı sardığında virüsün insanı oldukça tedirgin eden bir çizimi tüm mecralarda dolaşıma girdi. Oysa o güne kadar kimse bu virüsü görmemiş, hatta resmini çekmemişti. Bilinen virüs imajlarından adeta farklı ve korkutucu bir Covid-19 virüsü üretilmiş, insanlar öyle olduğuna inanmış ve sonra da sosyal ağlarda yayılmıştı. Hâlâ da virüsü bu imajla kafasında canlandıranlar olduğuna eminim. Hurafelerdeki en büyük problem, bilimsel olarak aksini ispat etseniz bile hurafelere inananların, hurafenin doğasındaki cazibeye direnememeleri ve hurafeleri kolay kolay terk etmemeleridir.

Bu kitap, okuyucularını bilimsel bir yolculuğa çıkarırken, her duyduklarına inanmak yerine, bilimsel bir süzgeçten geçirerek çok duyulan haberleri sorgulamaya teşvik ediyor. Yazar Akdağ bir yandan herkesin anlayabileceği bir dille gıda bilimi, gıda işleme teknolojisi, gıda katkı maddelerinin yönetimi gibi teknik konularla okuyucuyu alana ısındırırken, öte yandan yaygın hurafeleri –deyim yerindeyse– avlayarak gıda ve beslenme alanında işin aslını gözler önüne seriyor.

Gıda, hayatımızın merkezinde ve bu yönüyle de herkes tarafından konuşulan popüler bir alan. Fakat bugün artık sosyal medyanın da etkisiyle bilimsel gerçeklerden daha eğlenceli olan çekici hurafeler karşı konulamaz bir hızla yayılıyor. Beslenme konusuna gelince, herkesin kendisinin karar verdiği, sadece çocuklar için annelerin karar verdiği konudur.

Neticede gıda seçimlerinde gıda okuryazarlığını artırmanın herkesin kişisel sorumluluğu olduğunu da kabul etmemiz gerekir. İşte Soframızdaki Hurafeler, “Ben de hurafelerin tuzağına düşmek yerine akılcı seçimler yapacağım,” diyen herkese yol gösteren bir rehber niteliğinde olmuş.

Akdağ “Soframızı Beslenme Kılavuzlarının Işığında Kuralım mı?” bölümünde beslenme kılavuzlarının tarihini anlatarak işlenmiş gıda konusuna geliyor ve “Katkı Maddelerinden Kaçmalı mıyız?” bölümünde gıda katkı maddelerinin bilimsel süreçleri ve gerçek riskleri öylesine net bir şekilde ortaya koyuyor ki, sıkça duyduğunuz gıda katkıları suçlamalarına ilişkin gürültüyü adeta sessiz moduna alıyor. “Gıda Güvenliği Risk Değerlendirmesi Nedir ve Neden Gereklidir?” bölümündeyse gıda güvenliği konusunda risk değerlendirmesinin önemini vurguluyor.

“Kemofobi (Kimyasal Korkusu) Etkisi” bölümü, kimyasalların korkulan yanlarına gerçekçi bir bakış açısı getirilirken, “Gıda Hileleri” başlığı altında gıda endüstrisindeki hilelerin gerçek yüzünü ve asıl kaçınılması gerekenler anlatılıyor. Sonrasında kitapta herkesin kendisini ve ailesini korumak için bilmesi gereken gıda alerjileri ve gıda intoleransı konularında okuyucular aydınlatılıyor.

“Bilim-Medya-Algı Üçgeni” başlığı altında, bilimsel bilginin medya tarafından nasıl şekillendirildiğini ve algılarımızı nasıl etkilediğine değiniliyor. Akdağ bu bölümde bilimsel kanıt hiyerarşisi, mutlak risk ve gerçek risk gibi kavramlara açıklık getirerek medyaya yansıyan bilimin izlerini nasıl yorumlamamız gerektiği konusunda ipuçları sunuyor. Kitabın son bölümü olan “Gıda Hurafeleri Avı”, gıda ve beslenmeyle ilgili yaygın hurafelerin gerçeklik payının olmadığını ortaya çıkararak okuyucuları doğru bilgiyle donatmaya çalışıyor.

Hurafeleri doğru değerlendirmeniz için aslında tüm karşılaştığımızı bilgilere uygulamamız gereken bazı kıstaslar vardır. İster hurafe gibi algılansın ister bilimsel bilgi gibi algılansın, bu yöntem her bilgi ve bilgi kaynağına uygulanabilir. Öncelikle şu sorulara cevap verilmelidir: Bu bilgi bize kim tarafından ve niçin şimdi ulaşmıştır? Bilginin kaynağı uzman mıdır, yoksa açıkça belli olmayan bir menfaati mi vardır? Mesela bir doktorsa, yani tıp doktoru olduğunu söylüyorsa, bu tıp akademisyeni midir, pratisyen hekim midir, yoksa uzmanlıktan sonra sadece muayenehane hekimliği mi yapmıştır? Uzmanlığı ya da bilim dalı konuştuğu konuyla paralel midir? Bilginin kaynağı bir şirketse, imalatçıysa, satıcıysa zaten bu konuda ticari bir faaliyet göstermekteyse ortada bir fayda bulunmaktadır. Ama bunun dışında haksız rekabet gibi bir art niyet var mıdır? Yeni bilgi şimdiye kadar ulaşılmış ve yaygın kanaatlere uygun değilse ama kanun/yönetmeliklerin izin verdiği bir şeyse niçin birdenbire tam tersine konuşulmaktadır? Yeni bir bilimsel buluş ve bu yeni buluşu dile getiren bilimsel bir kuruluş mudur ya da dünyayı ve bizi kurtarmayı vaat eden bir sosyal medya hesabı mıdır? Dahası sizi bu konularda komplo teorilerine maruz olmakla suçlayanların komplocu olmadıklarından nasıl emin olacaksınız?

Ben kıstasları uyguluyorum ve şaşırtıcı bilgiden kaynaklanan kafa karışıklığında savrulmaktan korunuyorum. Yine bilhassa sosyal medyada çıkan “Şimdi şu bulundu, bundan sonra artık böyle olacak,” gibi ankete dayalı araştırmaların veya deneye dayalı bilimsel sonuçların sizin beslenme ve tüketiminizle ne kadar ilgisi olduğunu, değilse ne sebeple sizi ilgilendireceğini gözden geçirin, sebep-sonuç ilişkilerine odaklanın ve “Bu, bunun nedeni olabilir mi?” diye sorun. Mesela benim çok iyi bildiğim sonuçlara göre insanların büyük çoğunluğu maalesef yataklarında ölür ama bu yatağın ya da yatmanın ölümcül olduğunu kanıtlamaz. Lütfen farkındalığınızı artırın, size ulaşan mesajları “kim, niçin, nerede ve ne sonuçla, neden şimdi” süzgecinden geçirin. Birçok araştırmanın altına eklenen “şu şu da bunun gibi” ifadelerine inanmayın, böylece mutlu ve rahat yaşarsınız.

Ebru Akdağ’ın bilimsel ve biraz da sarkastik bir üslupla yazdığı Soframızdaki Hurafeler kitabının, gıda ve beslenme alanında rasyonel ve bilimsel bir temel oluşturmayı hedefleyen önemli bir başvuru kaynağı niteliğinde olduğunu düşünüyorum. Akdağ okuyucuları, gıda ve beslenme konularında bilimsel bir bakış açısıyla, sağduyulu bir şekilde düşünmeye iterken, yaygın hurafelerin üzerindeki perdeyi kaldırıyor ve gerçeklerle yüzleşmemizi sağlıyor. Bizim işlerdeki yalan yanlış haberlerden bıktıysanız, bu kitap derdinize derman olacaktır.

Ebru Akdağ’ı bıkmadan, usanmadan bilimsel doğruları vurgulamaya devam ettiği için kutluyorum.

 

Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez.

 

YORUM YAZIN