Gıda

GELECEĞİ ŞEKİLLENDİRMEK: SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE İSRAFSIZLIK DAHA İYİ BİR DÜNYA İÇİN ORTAK SORUMLULUĞUMUZ

LinkedIn

Birleşmiş Milletler’in 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı, yoksulluğu azaltmaktan çevreyi korumaya kadar geniş bir alanı kapsıyor. Ancak işin özü, geleceğimizi güvence altına almak için bugünden adım atmak. Hepimizin sorumluluğu, bizden sonra gelen nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak.

Eskisi gibi devam etmenin mümkün olmadığını biliyoruz. Daha sürdürülebilir bir gelecek için harekete geçmeliyiz.

TÜGİS ve Sürdürülebilirlik Akademisi’ne bu nazik davetleri için teşekkür ederim. Küçük adımların büyük değişimler getireceğine inanıyorum. Siz de var mısınız?

Konuşmamın metnini ve vidyosunu aşağıda bulabilirsiniz.

 

Birleşmiş Milletlerin Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlı 17 maddesi var. Bunları şimdi perdede görüyorsunuz.

Bu 17 madde, yoksulluğun azaltılmasından iklim eylemine, sürdürülebilir şehirlerden toplumsal eşitliğe kadar geniş bir vizyonu kapsıyor. Bu vizyonu işimize ve hayatımıza nasıl entegre edebileceğimizi konuşmak istiyorum. Ve örnekler vermek istiyorum tecrübelerimden, yaptığımız, taahhüt ettiğimiz konularda nerelere geldik onları söylemek istiyorum.

Bu amaçlardan anlaşıldığı üzere sürdürülebilir kalkınma; gelecek nesillerin ihtiyaçlarını gözeterek kalkınmayı sağlamak demektir.

Çevresel, ekonomik ve sosyal alanlarda dengeyi sağlayarak bugünü ve geleceği güvence altına almak olarak da tanımlanabilir.

Evet sürdürülebilirlik genç bir kelime, ama anlattığı yeni değil; bireysel olarak kendimizin, ailemizin, işimizin sosyal hayatımızın geleceği yaşamımızın sürdürülür olması.  İtiraf edeyim, benim bu sürdürülebilebilir lafına alışmam baya zaman aldı.  

Ben ilkokuldayken hatırlıyorum, herkes evinin önünü süpürse dünya temiz olur, herkes bir ağaç dikse dünya yeşil olur, diye öğretirlerdi. Bu laflar bana çok klişe gelirdi. Şimdi ise o kadar anlamlı geliyor ki, o zamandan başlayarak öyle yapsaymışız dünya bambaşka bir yer olurdu diyorum, her şey bize bağlı iş yerinde, ailede, çalıştığımız yerlerde, kamusal alanda. Sürdürülebilirlik bir devamlılık, bir davranış, bir anlayış.   

Kıyamet tasvirleri, ister kutsal kitaplarda, ister filmlerde veya edebiyatta olsun, genelde harap olmuş bir dünyayı, yok oluşu ve insanlığın çaresizliğini resmeder. Hollywood kıyamet filmleri ise genellikle tükenmiş kaynaklar için savaşan insanların yer aldığı çorak toprakları gözler önüne serer. Ancak bu hikayeler bize aynı zamanda bir umut kıvılcımı sunar: İnsanlığın dayanışma, yenilenme ve hayatta kalma gücüdür bu. Belki de bu tasvirler, kıyamet korkusuyla değil, onu önlemek çabasıyla yaşamak gerektiğini anlatır.

Biz de kendi hikayemizi yazabiliriz: temiz enerji kullanan şehirler, geri dönüşümle yenilenen kaynaklar, bilinçli bireyler. Bu şekilde bir toplum hayal edin. Bu, yalnızca yapmamız gereken şey değil, geleceğimiz için elzem.

Nitekim, İslam da bu mesajı verir: “Yiyin, için, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez” (A’raf, 7:31). Peygamber Efendimiz (s.a.v.), akarsu kenarında bile suyu israf etmemeyi öğütleyerek bu anlayışı pekiştirir. Bu ilahi mesajlar bize, dünyayı harap etmek değil, onu daha güzel bir şekilde gelecek nesillere bırakmak görevini hatırlatır. İşte bizler de şirketlerimizle ve bireysel çabalarımızla bu yaşam hikayesine katkıda bulunuyoruz. Çocuklarımıza yalnızca bir dünya değil, sürdürülebilir bir yaşam armağan etmeliyiz.

İklim değişikliği, gıda verimini yaklaşık %21 oranında azalttı. Su kaynaklarının yaklaşık %70’i tarımda kullanılıyor. Gıda israfı bir ülke olsa bugün Amerika ve Çin’den sonra üçüncü büyük ülke olurdu. Bugün Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım örgütü verilerine göre gıdanın %13’ü hasat sonrası, %17’si ise satış noktaları veya evde israf ediliyor. Daha büyük buzdolabı istiyorsunuz, daha çok şey koyuyorsunuz, korumak için bir sürü masraf ediyorsunuz, elektrik sarf ediyorsunuz, sonra çıkarıp çöpe atıyoruz. Gıda israfı neden önemli, elbiseniz var modası geçti, başkası giyebilir veya geri dönüşüme gidebilir ama gıda çöp oluyor günü geçince. Üretilen toplam gıdanın %30’u israf oluyor. Üstelik gıda israfının çarpan etkisi büyüktür. Yani israf edilen her gıda aynı zamanda su, toprak, enerji, emek ve sermaye israfı demek. Bu açıdan hem iklim krizinin sonucu hem de nedenlerinden biridir anlayacağınız.

Bu çarpıcı rakamlar gösteriyor ki; bu duruma yol açan nedenleri iyi okumalı, çözümler geliştirerek toplumsal, ekonomik ve ekolojik dayanıklılığı güçlendirmeliyiz. Niye bu kadar önemli, zaman değişiyor, iklim değişiyor. Bu daha önce de oldu, biz Anadolu’ya Orta Asya’dan geldik diyoruz, niye geldik? Hep anlatırlar, oralar kurak olduğu için gelindi diye… Buralar da kurak olursa nereye gideceğiz, dahası başka yerler de kurak olursa kimler buraya gelecek?

Küresel barışı dahi etkileyecek kadar büyük bir güce sahip! İklim mültecilerinden söz ediyorum. Bu topla tüfekle önlenebilecek bir şey değil. Aç, barınaksız insanları hiçbir şey durdurmaz, büyük sosyal dalgalanmalar olabilir. Bunları aslında karnı doyanların düşünmesi ve tedbir alması gerekiyor ki gelecekte çocuklarımız eman içerisinde yaşasınlar.

Yetkililer karar alırken, gıda sistemlerine bütünsel yaklaşmalılar. Çünkü gıda sistemi; tohumdan toprağa, tarladan sofraya, hammaddeden tedariğe ve hatta geri dönüşüme kadar giden döngüsel bir süreçtir. Tüm paydaşlarla iş birliği yaparak ortak sorumluluklar üstlenmek gerekiyor.

İşinizi iyi yaptığınızda sürdürülebilirliğini sağlıyorsunuz zaten. Örneğin biz dağıtımda çok iyiyiz, yeni çıkan bir ürünü bir haftada Türkiye’nin her köşesine ulaştırabiliyoruz. Bunu nasıl mı yapıyoruz, binlerce insan ve araç çalışıyor, satış sürecinde depoların süreci uzattığını fark ettim, 9 depomuz vardı ve Genel Müdür olunca bunları kapattım. Sıcak satış çok kıymetlidir. İşin bu şekilde detaylarına hakim olduğunuzda, işinizi iyi yaptığınızda sürdürülebilir oluyor.

 

Eski anlayışlarla sürdürülebilmesi mümkün değil. Bu sistemlerin iyileştirilmesi şart.

Bu dönüşüm sadece gıda temelli çevresel sürdürülebilirliği değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliği de hedeflemelidir.  

Eski yöntemlerle iş yapmaya devam etmek pek akıllıca olmaz. Aslında, hedefimiz “daha iyi bir şekilde, yeniden inşa etmek” olmalı.

Kapsayıcı gıda sistemlerine geçiş.

Bizim bu konuda birçok faaliyetimiz var. “İsrafsız Şirket” iş modelimizi holdingden başlayarak tüm şirketlerimizin çerçeve anlayışı. Ama bu bizim için yeni değil. Babamın bize bıraktığı temel ilkelerden biriydi bu, sadece daha iyi ifade edip, günün şartlarına uyguladık. 

İsrafsız şirket en temelde “verimli şirket” demek.

Biz bu modeli sadece şirket içinde dört duvar arasındaki tasarruf olarak görmüyoruz. Bilakis tüm değer zincirimizi kapsıyor.

Etki ettiğimiz geniş ekosistemde dönüştürücü rolümüzün bilinciyle hasattan tüketime kadar her aşamada israfı azaltmaya yönelik uygulamalar gerçekleştiriyoruz.

Mesela “Bu Dünya Bizim” diyoruz ve ‘Doğanın Geleceği için Çalışmak’‘Paydaşlarla Güçlenmek’, ‘Amaç Odaklı Ürünler ve İş Modelleri ile Geleceğe İlham Vermek’ başlıkları altında Ülker’de, Bizim’de, Superfresh’de, Aytaç’da,  Şok Marketler’de taahhütte bulunup hepsini gerçekleştiriyoruz. Gıda kaybı ve İsrafına yönelik projelerimiz başta olmak üzere çok sayıda enerji tasarrufu, su tasarrufu, karbon azaltımı, yenilenebilir enerji projemiz var.

Mesela: Yeşil dönüşüm yatırımlarımız kapsamında Aytaç’ın Çankırı’daki fabrika arazisinde kurulan güneş enerjisi santraliyle fabrikanın elektrik ihtiyacının tamamını yenilenebilir kaynaklardan sağlıyoruz).

Ülker, S&P Global’in Kurumsal Sürdürülebilirlik Değerlendirmesi’nde, The Sustainability Yearbook’ta üst üste 4 kez yer alarak, listedeki 9 Türk şirketinden biri ve gıda ürünleri kategorisindeki 19 global şirket arasındaki tek Türk şirketi oldu. (https://muratulker.com/y/ulker-esg-2022-endeksinde-degerlendirmeye-giren-tek-turk-gida-sirketi/)

Ülker, LSEG (London Stock Exchange Group) tarafından gerçekleştirilen, halka açık şirketlerin çevresel, sosyal ve yönetişim performans değerlendirmesine ve hatta Ocak 2024 tarihinde dünya genelinde değerlendirilen 450’den fazla gıda şirketi arasında en yüksek puanı alarak kendi kategorisinde birinci oldu. (https://muratulker.com/y/basarimiz-da-mutlulugumuz-da-buyuk/)

Diğer yandan verimlilik odağında dijitalleşme projelerine de çok önem veriyoruz. Şirketlerimizde dijitalleşme ve operasyonel verimlilik uygulamaları devreye alınmış durumda.

Örneğin Superfresh Avrupa Birliği (AB) fonlarıyla yürüttüğü projesi, patates tarlalarını drone ve sensörlerle takip ederek gübre, su ihtiyaçlarını önceden tespit etmeyi amaçlıyor. Ürün kalitesinde ve verimliliğinde %10 iyileşme ve tarla üretim girdilerinde %15 azaltım hedefleniyor. (https://www.kerevitas.com.tr/documents/kerevitas_surdurulebilirlik_raporu_20231_pdf.pdf)

Bu projelerin hepsi beni çok mutlu ediyor. Ama beş tanesi daha çok mutlu ediyor. 

İlki ŞOK Marketler’in kadınların el emeği ürünlerini mağazalarında ayırdığı raflarda satma projesi. ŞOK Marketler’in “Ben de Varım” projesi, özellikle deprem bölgesi olmak üzere Türkiye genelindeki kadın girişimcileri ve kadın kooperatiflerini desteklemeyi amaçlayan bir girişimdir. Bu proje kapsamında, 2023’te kooperatiflerle yapılan iş birliğiyle, kadın girişimcilerin el emeği ürünleri 100 ŞOK mağazasında satışa sunularak ekonomik destek sağlanıyor. Kadınlara iş hayatında fırsat eşitliği ve üretime katılım imkanı hedefleniyor. Projenin temel amacı, kadın girişimcilere ekonomik destek sağlamak, kadınların iş gücüne katılımını artırmak, hane ekonomilerine ve yerel istihdama katkıda bulunmayı hedeflemektedir. (https://www.medyamerkezi.yildizholding.com.tr/tr/basin-bultenleri/sokta-ben-de-varim-projesi-kadin-girisimcilere-ekonomik-destek-saglamaya-devam-ediyor)

Kadınların iş gücüne katılımını destekliyoruz. Şöyle düşünelim, insanların yarısı oturup çalışmıyorsa, diğer yarısı çalışıyorsa nasıl başarılı olabiliriz bir millet olarak?

 

İkincisi,  Kerevitaş’ın Tarım ve Orman Bakanlığı’nın desteğiyle başlattığı kadın çiftçi oranını artırma projesi.  “Tarımın Kadın Yıldızları” projesini, 2022 yılında SuperFresh markamız başlattı; tarımda çalışan kadın iş gücünü görünür kılmayı, kadın çiftçileri güçlendirmeyi ve fırsat eşitliği sağlamayı amaçlamaktadır. (https://www.medyamerkezi.yildizholding.com.tr/tr/basin-bultenleri/superfresh-surdurulebilir-bir-gelecek-icin-tarimin-kadin-yildizlarini-destekliyor)

(https://www.yildizholding.com.tr/tr/surdurulebilirlik/paydaslarimiz-ile-guclenmek/toplumsal-yatirimlar#:~:text=Tar%C4%B1m%C4%B1n%20Kad%C4%B1n%20Y%C4%B1ld%C4%B1zlar%C4%B1&text=Bu%20anlay%C4%B1%C5%9Ftan%20yola%20%C3%A7%C4%B1karak%202021,kad%C4%B1n%20liderli%C4%9Finin%20te%C5%9Fvik%20edilmesini%20ama%C3%A7l%C4%B1yoruz.)

 

Üçüncüsü , Ülker’in fındık tarımını ve fındık tarımıyla birlikte biyoçeşitliliği destekleme çalışmaları kapsamında kadın çiftçileri de odağına alan çalışmalar gerçekleştirmesi. Ülker “Fındıktan Fazlası” projesi ile de fındık yetiştiriciliğinde sürdürülebilir ve iyi tarım uygulamalarının desteklenmesi, tedarik zincirinin iklim değişikliğine daha dirençli hale getirilmesi ve özellikle yerel ekonominin ve fındık çiftçisi kadınların desteklenmesi amaçlanıyor. (https://www.ulker.com.tr/tr/toplum-icin/surdurulebilirlik/is-birlikleri/findiktan-fazlasi-projesi) Yine Ülker’in başka bir projesi ise, Kakaodan Fazlası. Sürdürülebilir ham madde tedariği konusunda Aliağa Buğday’ı ve fındıkta olduğu gibi kakaoda da proje geliştiriyor. Kakao tedariğinin değer zincirindeki olumsuz çevresel ve sosyal etkilerini azaltmak için şeffaf ve izlenebilir tedarik süreçleri geliştirmeye devam ediyor. Afrika’da Kakaodan Fazlası (Beyond Cocoa) projesi kapsamında kakao çiftçilerine tarımsal ormancılık ve iyi tarım uygulamaları eğitimleri veriliyor. (https://www.ulker.com.tr/tr/haberler/ulker-2023-surdurulebilirlik-raporunu-yayimladi#:~:text=Kakaodan%20Fazlas%C4%B1%20projemizle%20de%20%C3%A7ift%C3%A7ilere,yak%C4%B1n%20i%C5%9F%20birli%C4%9Fi%20i%C3%A7indeyiz%E2%80%9D%20dedi.)

Dördüncüsü Sabri Ülker Vakfı’nın MEB ile gerçekleştirdiği  6 milyondan fazla çocuğu kapsayan Yemekte Dengeli Beslenme Projesi. Büyük ölçüde yararlı olduğunu gördük, Rize’de şahit olduk. Okul aile birliğinden arkadaşlar çocuklarının kendilerini sağlıklı beslenme konusunda uyarmaya başladığını, işlerin tersine döndüğünü ilettiler. (https://www.yemektedenge.org/tr)

 

Beşinci olarak bir de yine Vakfımızın Şok Market’le gerçekleştirdiği bugüne kadar 10 milyon adetten fazla kitabı çocuklarla buluşturduğu  “Herkes Okusun Diye” projesi. (https://www.sabriulkerfoundation.org/tr/yayinlarimiz/detay/sabri-ulker-vakfi-yayinlari)

Anneannem hep derdi, lafla iş yürümez oğlum, yapmak lazım diye. Biz de böyle yaptık, taahhütlerinizin ötesine geçen somut adımlar attık.

EŞİT ÜCRET Sertifikası. Türkiye’deki gıda ve perakende sektöründe bu sertifikayı alan ilk holdingiz: Şeffaflık ve hesap verebilirlik prensiplerimiz çerçevesinde çalışanlarımıza eşit işe eşit ücret ve fırsat eşitliği sağladığımızı belgeleyen bu sertifikayla, uzun yıllardır yürüttüğümüz çalışmalarımızın başarısının uluslararası anlamda da tescil edilmesi bizim için büyük bir mutluluk. (https://www.medyamerkezi.yildizholding.com.tr/tr/basin-bultenleri/yildiz-holding-esit-ucret-sertifikasini-almaya-hak-kazandi#:~:text=Y%C4%B1ld%C4%B1z%20Holding%2C%20Uluslararas%C4%B1%20E%C5%9E%C4%B0T%20%C3%9CCRET,Sertifikas%C4%B1’n%C4%B1%20almaya%20hak%20kazand%C4%B1.)

 

Özetlemek gerekirse, gıda gibi çok hayati bir sektörde 80 yılı aşkın süredir faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.

Çok geniş bir ekosisteme etki eden bir şirket olarak kuşkusuz sorumluluğumuz çok büyük. Bize duyulan güvenin ve taşıdığımız sorumluluğun hakkını verebilmek eylemlerimizle mümkün. Taahhütlerinizin ötesine geçen somut adımlar atmak çok önemlidir.

Ancak paydaşlarımızla birlikte harekete geçerek, daha sağlıklı, adil ve sürdürülebilir bir gıda sistemi oluşturabiliriz. 

 

Biz işimizde paydaşlarımızla birlikte bu taahhütlerin de ötesinde mutluetmutluol felsefesi ile çalışıyoruz.

Ben sendikacılıkta işçi-işveren ilişkisini de bu anlayışla yürütmekten yanayım ve yürütüyorum.

Biz bunu bir felsefe olarak işimize yansıtıyoruz. Belki duymuşsunuzdur, Mutlu Et Mutlu ol diyoruz. Önce başkalarını mutlu edip kendi mutluluğunu da buna bağlı kılmak çok da kolay bir şey değil. Ben mutlu değilim diyenlere söylerim hep, hep beraber yaşayıp mutlu olmamız için senin önce başkalarını mutlu edecek şeyler yapman lazım ki mutluluğu hak edesin. Bugünü bütün dünyada global olarak kutluyoruz. Japonya’dan başlıyoruz gün batana kadar Amerika’ya kadar her yerde kutluyoruz. Bütün milletlerde, coğrafyalarda, lisanlarda geçerli olan bir söz bu ve çok da karşılık buluyor, kabul görüyor.

Tügis ve Sürdürülebilirlik Akademisine teşekkür ediyorum.

Tügis bizim de kurucusu, üyesi ve destekçisi olduğumuz sendikamız. Bence gıda sanayiinin kurumsallaşmasında bir vazgeçilmez. Halbuki diyeceksiniz ki gıdacıların üye olduğu birçok sektör ve kategori STKları var. Ama onlar uzman kuruluşlar, Tügis ise bizim bir araya gelip konuşabileceğimiz bizleri sanayici ve müteşebbis kimliğimiz ile temsil eden yegane kuruluştur. 

 

Bu kuruluşların gelecekte toplumdaki rolleri büyük olacaktır. Refahın temininde ana rol oynayacaklardır.

Biz inanıyoruz ki bizim tek başına mutluluğumuz hiçbir şey ifade etmiyor. Ancak diğerleri mutlu olursa  biz de mutlu oluruz. Hatta beraber başardıklarımızla daha da mutlu oluruz.

Umarım… 

 

 

 Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez.

 

YORUM YAZIN