Sanat

Contemporary İstanbul’u Gezdim Çok Umutlandım!

LinkedIn

Gördüğüm güzel şeyleri hep başkalarına anlatmayı, hikayeleri paylaşmayı ve gördüğüm güzellikleri göstermeyi hep sevmişimdir. Fani de olsa o anları kaydetmek ve paylaşmak adına fotoğraf tutkumun da geliştiğini söyleyebilirim. Bu yazılarımın da sebebi bu aslında. Bir süredir sizlerle paylaştığım sanat yazılarımın da eserleri teknik bir açıdan izlemek amacı olmadığını biliyorsunuz, ben güzel gördüğüm şeyleri paylaşmak için yazıyorum. Her güzel sanat eseriyle karşılaşma anı aslında bir etkileşim barındırıyor; sanatçılar farklı bir gözle dünyaya bakıyor, eserleriyle bizlere dünyalarını, algılarını ve hislerini açıyorlar. Bunun izleyenlerde de yepyeni vizyonlar yaratabileceğini ve empati yeteneğine olumlu katkı sağlayacağını düşünüyorum. Bazen bize yepyeni kapılar açan, bazen hissettiklerimizde yalnız olmadığımızı hissettiren eserlerle bizi buluşturan etkinliklerin ise bu açıdan çok kıymetli olduğu da bir gerçek.

Neredeyse çoğu yaşam deneyimimizi dijitale taşımak durumunda kaldığımız bu 1,5 senenin sonunda 26 galerinin bir arada olduğu Contemporary İstanbul tüm bunlardan ötürü bana çok iyi geldi. Hem sanatçı ve sanat dünyasının içindeki birçok dostumu, arkadaşımı gördüm hem yeni eserlerle tanışmak çok hoştur daima.

Aslında bakacak olursak globalleşmenin dünya üzerindeki etkileriyle birlikte 90’lı yıllardan itibaren bienaller hızla arttı. Bienaller neden önemlidir derseniz genelde bienaller sanattaki yeniliklerin ilk görüldüğü yerlerdir. Sanatçılar için özgür üretim olanağı sağlayan bienaller, sanatı ve sanatçıları dönüştürürken, katılanları da dönüştürmüş olurlar. Mesela teknolojinin sanata yansımalarının da gittikçe arttığına şahit oluyoruz; dijital deneyim ve enstalasyonların her sene arttığı görüyorum; artık dijital sanatın kendine ait bir bölüm işgal ediyor… Önemli bir gösterge!

Gelelim bu sanat GOYA’sından izlenimlere…

Sevil Dolmacı Art Gallery, zengin bir sunum içeriyordu. Orada Haluk Akakçe ile rastlaştık. Gayet iyi görünüyordu. Onun renkli dünyası insana her zaman iyi gelir.

Hazer Özil’i de gördüm teşekkür edecektim. Sarah Morris’le ilgili bir yazı paylaşmıştım, sanatçı bu pandemi esnasında New York’ta atölyesini bana açmıştı, keyifli bir sohbetti. İşte o buluşmayı Hazer Özil ayarlamıştı. Sarah Morris’in son eseri Spider ne yazık ki satılmış. Kısmet olmadı…

Bedri Baykam & Piramid Sanat, Contemporary Istanbul, 2021.

Bedri Baykam’ın standına da uğradım. Onun zaten kıyafeti, davranışı farklıdır. Hatta bir sanat eseridir. Alanını da yine öyle kurgulamıştı; bizde de minyatür çalışmaları olan Oganaki’nin eserlerini, Bedri Baykam’ın son dönemde yaptığı tabloları görmek oldukça keyifliydi. ‘Saklı Duyguların Sonsuz Rollerini Okşamak’ isimli tablosunda peluş bir alan var mesela, “dokunun” diyor Bedri Bey. Bu eser dokunup hissetmek üzerine kurulu mesela, farklı dokuları deneyimlemek üzerine; hep bir farklıdır kendisi ve eserleri…

Oktay Duran’ın Arton standında. O gençleri teşvik ediyor, çok takdir ediyorum. Mithat Şen’in heykellerini oldum olası beğenirim, yine güzel çalışmaları vardı, Evren Sungur’un da işlerini çok beğenirim ki Yıldız Holding koleksiyonunda hatta benim odamda da bir tablosu asılıdır.

Oddviz, El Raval, 2021. Fotogrametik sanal yerleştirme. 150 x 266 cm.

Oddviz’in El Raval fotogrametik sanal yerleştirmesiyle İspanya’dan birbirinden güzel kapıları bize gösteriyordu.

Çağatay Odabaş, “I Know This Is Love” 2021. 150×243 cm. Akrilik/Kanvas.

Çağatay Odabaş’ın eserleri görülmeye değer idi. Popüler film karalerinden yola çıkarak, onları aktarması değişik duygular yaratıyor insanda.

Çağatay Odabaş, “Red”  2021. 47 x 47 cm. Akrilik/Kanvas

Mesela Angry Birds yüzleşmesi hafif tebessüm ettiriyor insanı.

Ali Bilge Akkaya, Bir Gölge Işık Alanı Olarak Ümraniye, 28×50 cm.

X-ist’in sergi alanında Ali Bilge Akkaya’nın “Bir Gölge Işık Alanı Olarak Ümraniye” eserini de beğendim. Fotoğrafın çerçevesiyle yarattığı atmosferi zekice buldum. Aslında nerdeyse hergün o yoldan geçiyorum; ama görmeyi bilmek gerek!

Serkan Küçüközcü, Küçük Prens, 2021. 113 x146 cm. Tuval üzeri akrilik.

En sevdiğim eserlerden biri de Küçük Prens oldu. Anna Laudel alanındaki Serkan Küçüközcü’nün eseri her bir detayıyla sizi kendine çekiyor. Seçtiği konu da hepimizin sevdiği, hepimizin hayatında yer edinmiş olan Küçük Prens olunca hayran izliyorsunuz.

Ahmet Güneştekin, Gelene-ek, Contemporary Istanbul, 2021.

Ahmet Güneştekin’in de standını gezdim. Güneştekin ile anlaştığımız nokta mutlu et, mutlu ol felsefesini benimsemiş olması… Eserlerini beğendiğim Güneştekin’in Gelene-ek serisi yeni çalışmaları şahane olmuş.

Tom Fellows, ‘Get your feet wet” 2021. Alüminyum üzerine “araba boyası” bu benim tabirim. 70 x 50 cm. Faar Galeri

Yıldız Holding sanat koleksiyonuna katılan Tom Fellows’un ‘Get your feet wet” eserini sevdim.

Osman Dinç, Devinim, 2020.

Baksı Müzesi sergi alanı da mutlaka görülmesi gerekenler arasındaydı. Osman Dinç’in eserleri çok çarpıcı. Devinim eseri 2020 yılında yapılmış. Bilindiği kadarıyla tarihte tekerleğin ilk icat edildiği yer Mezopotamya; bu eser ilk önce medeniyetin beşiği olan Anadolumuza bir gönderme yapıyor, geniş perspektifle baktığımızda her şey birbirinin etrafında dönüyor. En küçük madde atomdan, uzay cisimlerine, hatta yaşam döngüsü. Mesela öyle bir tekerlek düşünün ki maddesi mekan, aldığı yol zaman ve tekerleğin ekseni yeni ufuk çizgisi”. Bu arada öğrendim ki Baksı Müzesi’nin içinde bir de otel varmış. İlk fırsatta gitmek, gezmek şart oldu.

Türkiye’nin ilk dijital robotu Aypera’da çok konuşuldu duymuşsunuzdur. Şöyle özetleyebilirim; kendisi için tasarlanmış bir sesi, bedeni olan yapay zekalı dijital bir kişilik sureti. Birol Güven’in yazdığı “Dijital Human” adlı sinema filminde 2022de oynayacakmış. Contemporary İstanbul’da meraklılarına arzedilen bu dijital robot önümüzdeki günlerde konserlerde şarkıcı, dizilerde, reklam filmlerinde oyuncu olarak karşımıza çıkacakmış.

Sözün özü artık pandeminin kıyısında dolaştığımız bugünlerde 15. Contemporary İstanbul gezim hatrımda güzel şeyler bıraktı. Böyle bir dönemde özveriyle fuarda yer alan 26 galerinin adını burada zikrediyorum; Anna Laudel, Art On İstanbul, Art Refinery, Artopol Art Gallery, Bozlu Art Project, C24 Gallery, CEP Gallery, De Artium, Dirimart, Faar Art Gallery, Galeri 77, Galeri Binyıl, Galeri Diani, Galeri MCRD, Galeri/Miz, Galeri Nev İstanbul, Galeri Siyah Beyaz, Gama Gallery, Öktem Aykut, Pi Artworks, Piramid Sanat, Sanatorium, Sevil Dolmacı Art Gallery, Vision Art Platform, x-ist, Zilberman Gallery.

Kendimize çizdiğimiz sınırları sorgulatan deneyimleri ve etkileşimiyle hayatımıza daha çok anlam ve heyecan için sanat katmaktan yanayım, bu bize hep iyi gelecek, ne dersiniz?

Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez

YORUM YAZIN