Sanat

Sarah Morris: Objektif Yok Her Şey Subjektif!

LinkedIn

Geçtiğimiz günlerde New York’ta karlı bir Cuma gününde öğleden sonra sanatçı Sarah Morris’in stüdyosunu ziyarete gittim. Kocaman pencereli, yüksek tavanlı, büyük ve ferah birkaç odadan oluşan çok tertipli, tertemiz sanki film seti gibi hazırlanmış bir atölye …

Genellikle eserleri sanatçısından bağımsız görmeye alışkınız. Ancak eserleri sanatçısıyla anlamak ve anlamlandırmanın, anlatılan fikre dair daha bütüncül bir kavrayışı da beraberinde getirdiğini düşünüyorum.

Sarah Morris alçakgönüllükle önce çekingen, sonra içten ve samimi bir şekilde sadece sanatının sırlarını ve sınırlarını değil, yaşamından kesitleri ve yeni işlerinin heyecanını da bizimle paylaştı. Sanatçıyla aynı ortamda, atölyesinde bulunmak şüphesiz çok kıymetli bir tecrübe.

Morris eskizlerini dijital ortamda hazırlıyor. Renk kompozisyonlarını ise suluboya ile çalışıyor, artık sadece kareler değil, dikdörtgenler de var işin içinde ve hissim o ki daha başka beklenmedik düzenlemeler de yer alacak çalışmalarında. Bantlarla sınırladığı formların içini özgürce boyuyor. Hatta söylediğine göre renkleri son anda tekrar değiştirebiliyor. Bir yüz nakli ameliyatı sonrası gibi, son anda bantlar açılınca artist dahil herkes ancak o zaman eserin son halini görebiliyor! Ne kadar çarpıcı değil mi, nihai sonuç sürprizi.

Sarah Morris, “Spider Web” Sanatçının yeni konsepti

Sarah Morris çeşitli dönemlerde farklı konular, ebatlar, mekanlar ve coğrafyaları çalışıyor. Şehirlere simgesel anıt eserler armağan ediyor; bir müzenin, bir tren istasyonun duvarlarını dolduran ışık ve renk çalışmaları yapıyor, cesurca outdoor çalışıyor.

Kendisiyle şahsen tanışana kadar Japon markası Uniqlo’nun tişörtleri üzerinde çizimleri olduğunu bilmiyordum; hatta sesin resmini çizdiğini de!

Sarah Morris Atölyesinden, Maketler

Sanatçı eserlerinin yer alacağı yere, konumuna çok önem veriyor. Eserin konumunu yani sergilerin, binaların maketlerini hazırlıyor; işlerinin asılacağı yeri önceden belirliyor. Binaların maketlerini, sergilerinin üç boyutlu maketlerinde eserlerinin minyatür kopyalarını görmek ve sanki daha yokken o sergiyi gezmek beni çok heyecanlandırdı. Sanatçımız titiz bir perfectionist. Yaratıcı süreci sırasında yere dökülen boyalar bile, bir plana ait gibi düzenle saçılıp dökülmüş…

Sanatçının eserleri tablolardan, ikonik kamu binalarında yer alan outdoor eserlerinden ve hatta filmlerden oluşuyor. Ancak yapıtlarında bir ikilik var, resim ve film paralel evrenler, paralel düzlemler, paralel sesler gibi. Sanatçının stüdyosuna verdiği isim de Paralaks!https://www.linkedin.com/embeds/publishingEmbed.html?articleId=8245814204485146913

Aslında muhtelif ikilikleri işliyor Sarah Morris sanatında. Yani “fark temelli” bir estetik yapıyor sanatçı. Farklardan doğan bir anlam, renk ve form zenginliği söz konusu. Vektörler ve koordinatlarla çalışıyor, perspektif kaçış noktalarını işliyor. Sanatçı kurgularken, temel gerçeklikleri merkeze alıyor. İmgeler, endüstri ve makinalaşmanın iktidarı bir cins tepkimeye yol açmış eserlerinde. Tüm resimleri basit şekillerden de oluşsa, çok katmanlı bir süreçten geçiyor, film afişlerine yaptığı müdahaleler adeta ileriki zamanlarda tarihsel önem arz edeceği öngörüsü ile yapılıyor.

Hasan Bülent Kahraman’ın sanatçı üzerine kaleme aldığı ‘Kentte Dolaştırılan Ayna: Sarah Morris’in Resimleri’ başlıklı yazısında bundan şöyle söz ediyor: (1)

“Kübizm ve Pop Sanat 20. yüzyılda birbirinin içinden çıkmış ama iç-dönüşümleriyle de daha sonraki kuşaklara intikal etmiş iki büyük kaynaktır. Bu açıdan bakınca arada kalan bir isim Sarah Morris’in zaman zaman enigmatik (gizemli) olan resmini açıklamakta çok önemli bir başlangıç noktası olarak görülebilir. Hollandalı ressam Mondrian Kübizmin yarattığı bir alanı kullanıyordu. Bu doğrudan bir etkileşim değildi. Olması da gerekmiyordu. Kübizm 400 yıllık bir görsellik normunu yıkmıştı.Yaratılan yeni algı düzlemlerinin tamamı eski birikimle bir yüzleşmeyi içeriyor, Picasso-Braque ikilisinin yapıtlarında yer alan farklı uçları kullanmayı öngörüyordu. Nasıl ki daha sonra Pop Sanat gene Kübizmin iki boyutlu tuvale taşıdığı nesneleri ve onların imlerini kullanarak doğduysa, De Stijl hareketi de bu büyük gövdenin bir dalı olarak görülebilir. De Stijl’in içerdiği “grid” anlayışının da gene Kübizmin geliştirilmiş bir olanağı olduğunu anımsamak gerekir. Mondrian daha 1920 lerde bu anlayışı bir uç noktaya taşıyordu ve söz konusu yeni çıkışın son derece önemli, çığır açan bir imkan olduğunu biliyordu. 1930’ların bu anlayışa getirdiği derinlik şaşırtıcıydı. Tuvalin bölünmesi bölümlerin birer renk alanına dönüştürülmesi…”

Sarah Morris, “Spider Web” Sanatçının yeni konsepti

Tıpkı Sarah Morris’in tuvallerinde ifade ettiği gibi…

Sanatçının atölyesini, çalışma prensiplerini ve öz disiplinini bir ipek böceğine benzettim. Kozasının duvarlarını resimleriyle örüyor, her bir resim duvarda yalnız kendisinin hatırlayacağı bir mesaj, ‘post it’ gibi asılı duruyor. Kozasından çıkıp film yapıyor, kozasını örüp resim yapıyor.

Sanatçı, yapımcı ve yönetmenliği farklı açılardan yaşarken, deneyimlediği her farklı fikir, form ve manzara; origami formlarından, örümcek ağlarına, gökteki ayın hallerine birbirini takip ediyor.

Kaynak

1 Kahraman, H. B. (2011), Kentte Dolaştırılan Ayna: Sarah Morris’in Resimleri’, Dirimart Sarah Morris Kataloğu.

Comments are closed.