Manşet

Hiç Düşünmediğimiz Covid Sıkıntıları

LinkedIn

2022 Model Beslenme ve Sağlık Okuryazarlığı

“Geçen sene yine bu aylarda “Beş Soruda Sağlık Okuryazarlığınızı Test Edin” başlıklı bir yazı yazmış ve Sabri Ülker Vakfı’nın Uluslararası Beslenme, Sağlık Okuryazarlığı ve Eğitim Konferansı 2021’de yapılan konuşmaların kısa bir özetini vermiştim (https://muratulker.com/y/bes-soruda-saglik-okuryazarliginizi-test-edin/) Geçtiğimiz aylarda  bu konferansın 2022 yılında 2.si  düzenlendi. Şimdi sıra onu yazmaya geldi, zira Vakfın Youtube hesabında konferansın kaydı 311.000 kişi tarafından izlenmiş, ( https://www.youtube.com/watch?v=yokQdeii854 ), siz niye haberdar olmayasınız.
Özetleri okuyunca pandemide çocukların ve ebeveynlerin eğitim, beslenme ve sağlık konularında ne kadar büyük sıkıntılar çektiklerini bir kez daha anlayıp, salgınlara eğitim boyutuyla da hazır olmamız gerektiğini anlayacaksınız. Keşke e-eğitim dediğiniz şey sadece çocukları bir ekran başına toplayıp anlatmak olsa! Hele de 6-10 yaş arası çocuklar! Böylesine önemli konuları gündeme getirip, farkındalık sağladıkları için başta Ali Ülker  Bey olmak üzere tüm Vakıf yöneticilerine ve çalışanlarına teşekkür ederim.  ”

Viyana Üniversitesi, Felsefe ve Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü’nden Dr. Şeyda Subaşı Singh “Pandemi Döneminde Özel Eğitimin Sürdürülmesindeki Zorluklar” başlıklı konuşmasında uzaktaneğitimlerin çoğunun özel eğitim gerektiren çocuklara uygun olarak tasarlanmış olmadığından özel eğitim ihtiyacı olan çocukların ve ailelerinin stres düzeyinin arttığını söyledi. “Engelli ve özel ihtiyacı olan çocuklara covid-19 pandemisi esnasında okula gelme zorunluluğu olmadığı söylendi bu süreçte… COVID-19’un kısa vadeli etkilerini inceleyen araştırmalara baktığımızda, özel eğitim ihtiyacı olan çocuklar ve ailelerinin bu süreçte yeterince seslerini duyuramadıklarını ve en fazla etkilenen kesim olduğunu biliyoruz,” dedi.

İstanbul Üniversitesi, Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi’nden Doç. Dr. Gülşah Batdal Karaduman ise “Pandemi, ABD ve Türkiye’de Eğitimi Nasıl Değiştirdi” başlıklı konuşmasında Araştırma bulguları, pandemi döneminde ABD ve Türkiye’de benzer uygulamaların yapıldığı ama eğitime yansımalarının benzerliklerin yanında farklılıklar da gösterdiği yönündedir,” dedi, sonra şöyle açıkladı: “Acil uzaktan eğitim sürecinde, teknolojik ve pedagojik deneyimsizlik, içerik ve tasarım kalitesi, ekonomik sıkıntılar, destek boyutu, veri güvenliği, uygulama eksikliği, bağımsız öğrenme becerileri ve çalışma ortamı konularında eğitimciler sürecin gerisinde kaldı diyebiliriz. Online süreçte öğretmen öğrenci ilişkileri de eksik kaldı… Eğitimin çok programlı olması ve bu programa uyulması ABD’de öne çıkan bir durum. Bütün öğrencilere fırsat eşitliği sağlamak pandemi sürecinde en öne çıkan çözüm yollarından biriydi. Bu ABD’de sorunsuz yaşandı, hemen her çocuğa bilgisayar ve internet bağlantısı erişimi sunuldu. Eksiklik olarak görebileceğimiz konu ise ABD’de pandemi sürecinde eğitim için; öğretmenlerin eğitim süreçlerinde eğitim teknolojileri konusunda yeterli eğitim almamış olmaları.“

Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Didem Şöhretoğlu’nun “COVID-19 Salgını Esnasında ve Sonrasında Doğal Ürünleri Kullanarak Çocukların Bağışıklık Sistemini Güçlendirmek” başlıklı konuşmasından çok ilginç bilgiler aldık: “Virüs enfeksiyonuna karşı iyi çalışan bir bağışıklık gereklidir. Aksi halde ciddi pulmoner hasar ve çoklu organ yetmezliğine yol açabilir. Türkiye’de ilaçla ilgili EMA (Avrupa İlaç Ajansı) kuralları uygulanmaktadır. Bitkilerin kullanım şekline baktığımızda, gıda, bitkisel ilaç, gıda desteği ve tıbbi çay gibi 4 farklı kullanım alanı görüyoruz.” diyen Şöhretoğlu  dut pekmezi tüketerek bağışıklık sistemimizi güçlendirebiliriz, diye ekledi. Diğer etkili  bitkinin ekinezya olduğunu söyledi. ABD’de doğal olarak yetişen, Türkiye’de kültürü yapılan bir bitkiymiş ekinazya. Soğuk algınlığı ve diğer solunum sistemi enfeksiyonlarında koruyucu olarak kullanılıyor. Bağışıklık sistemini düzenleyici ve antiviral etkisi var. 12 yaş ve üzeri için kullanımının mümkün olduğu söyleniyor. Büyükler için bağışıklık güçlendirici etkisi olan birçok ilaç ve bitki çocuklarda etkili değilmiş. Şöhretoğlu, etkili  diğer bir bitkinin, 12 yaş üstü çocuklar da dahil   geranium olduğunu , soğuk algınlığının semptomatik tedavisinde kullanıldığını belirtti. Şöhretoğlu, daha sonra sarımsak, kızılcık, kuşburnundan söz etti. C vitamini kaynakları arasında olan narenciye, üzüm, yeşil biber, elma gibi besinler de sıralanabilir, dedi. D vitamini düşük bireylerin COVID-19’a daha sık yakalandığı kanıtlanmış.

Sonuç olarak Hoca diyor ki: “Vitamin ve mineraller için ortak olarak söylenecek sonuç çocuğun yaşına uygun dozun kullanılmasıdır. Probiyotik ve prebiyotikler konusunda, antiinflamatuvar etkiler, akut üst solunum yolları enfeksiyonları üzerine olumlu etkileri olduğu belirtiliyor ancak covid-19 için etkileri henüz net değil. Bu nedenle takviye olarak almak yerine besin kaynaklarının tüketilmesi ile vücuda alınabilir. Salgın döneminde beslenmeye daha özen gösterilmeli, çocuklarda kullanılacak her türlü destek için doktora danışılmalıdır.”

Ben bunları genel malumat olarak aktarıyorum, sakın ilaçların yerine kendiniz çeşitli besin takviyelerinin yeterli olacağını zannetmeyin. İlaç ve besin takviyelerinin kullanımı konusunda en azından mutlaka aile hekiminize danışın.

Sonraki konuşmacı Yeni Zelanda’dan Çocuk Hakları Savunucusu ve Araştırma Direktörü Jacqui SoutheyCOVID-19 Krizinin Yeni Zelanda’daki Çocukların Sağlığı ve İyiliği Üzerindeki Etkisi” üzerine konuştu. Southey’in anlattıklarından dünyanın diğer köşelerinde de çocukların benzer sorunlar yaşadığını anlıyoruz:Karantina döneminde çocuklar ve gençler okullarına gitmedi, oyun alanlarını kullanmadı ve evde izole oldular. Pandeminin erken döneminde eğitim bakanlığı okulları destekleyerek online eğitim sistemine geçişi geliştirdi. Basılı eğitim materyallerinin cihazı olmayan öğrencilere ulaştırılması sağlandı. İki yıl boyunca yüz yüze eğitimin sekteye uğradı. Çocukların diş hekimlerine ulaşamamaları çocuk sağlığı üzerinde olumsuz sonuçlara neden oldu. Aile içi şiddet de bu dönemde arttı. Pandemi devam ettiği sürece bu olumsuzlukları yaşamaya devam edeceğiz, bu konulara dikkat edilmesi gerekiyor.“

Hacettepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü’nden  Prof. Süleyman Sadi Seferoğlu “Dijital Dönüşüm Sürecinde Dijital Ebeveynlik ve Çocuk” başlıklı konuşmasında, “Öğrenme/öğretme süreçlerinde bu süreçlerin etkili olması için etkileşim önemlidir. Biz bu etkileşimde sorunlar yaşadık, bazen etkileşim mevcut bile olamadı. Çocukların yaşadığı bağlantı sorunları oldu. Salgın sonrası duruma bakacak olursak, göz teması kuramama, odaklanma sorunu, okuma alışkanlıklarında değişiklikler, öfke kontrolü, asosyallik, akranlarla ilişkiler, öğretmenlerle ilişkiler gibi konularda sorunlar gözlendi,“ dedi.  

Melbourne Üniversitesi Beslenme Bölümü’nden Dr. Anita Lawrence “COVID-19 Salgını Sırasında Çocuklar ve Adölesanlar İçin Sağlıklı ve Sürdürülebilir Beslenme” başlıklı konuşmasında,Kanıtlara göre sağlıklı bir diyetin çeşitli besinlerden, çoğunlukla sebze, meyve ve nişastalı temel gıdalardan, bazı hayvan kaynaklı gıdalardan ve bakliyatlardan oluştuğunu söyleyebiliriz” dedi. Hocanın  “Yakın zamana kadar besin temelli diyet kılavuzları sağlığa odaklanmışken, şimdi hem sağlık hem de çevresel sürdürülebilirliği göz önünde bulundurduklarını söylemek mümkün. Ancak hem sağlıklı hem de çevresel açıdan sürdürülebilir diyetler tasarlamak oldukça zor bir iştir.” demesi çok ilginçti. “Yapılan çalışmalar pandemi döneminde insanların daha sağlıksız beslenme eğilimine kaydığını gösteriyor. Çocuk ve ergenlere odaklanan çalışmalarda ise akdeniz tipi beslenmenin arttığı ancak atıştırmalık tüketiminin de arttığı görüldü,” diyerek konuşmasını bitirdi.    

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı  öğretim üyesi Prof. Hilal Özcebe “COVID-19 Salgını Sırasında ve Sonrasında Çocuğun İyi Halinin Korunması Bağlamında Sağlık Okuryazarlığı” başlıklı konuşmasında,Pandemi ve pandeminin neden olduğu karantina süresinin çocuklarda ve ergenlerde  bıraktığı etkiler; depresyon, korku, intihar girişimleri, travma ve post travmatik stres, agresif davranışlar, alkol ve madde kullanımıdır. Yine çocuk ve ergenlerin bu dönemde beslenme alışkanlıklarının değiştiği,  evden çıkamamanın fiziksel aktiviteyi azaltması ile şişmanlığın arttığı görülüyor. Çocuk ve ergenlerin sağlık okuryazarlığı konusunda gelişmelerini desteklemek gerekiyor,” diyerek konuya başka bir perspektif getirdi.  

Oregon Sağlık ve Bilim Üniversitesi, Casey Göz Enstitüsü, Oftalmoloji Bölümü’nden Dr. Oğul Üner, “COVID-19 Salgını ve Çocukların Göz Sağlığı” başlıklı konuşması bizi başka ufuklara götürdü: “COVID-19 salgını günlük yaşamı önemli ölçüde değiştirdi. Hükümetler maske kullanımı, karantina ve izolasyon için katı düzenlemeler yapmak zorunda kaldı. Okulların kapanmasının ardından çocuklar için uzaktan eğitim uygulandı ve geleneksel sınıf oyunu, mola ve ev ödevi kavramlarını dönüştürdü. Teknolojinin gelişi, bu süre zarfında çocuklarda göz sağlığı için farklı sonuçları beraberinde getirdi. COVID-19 salgını sırasında dijital eğitim ve bakım koordinasyonunun çocukların göz sağlığı üzerinde menfi etkileri oldu. Çocukların göz sağlığını iyileştirmeye yönelik güncel beslenme önerileri ve stratejilere bakacak olursak; çocuk doktorları ve psikiyatri uzmanlarının ortak görüşü ve açıklaması şu yönde; 18 aydan küçük çocukları ekranla tanıştırmamak, 2 yaşına kadar sadece sınırlı oranda ve kaliteli eğitsel programlar izletmek, 2-5 yaş arasında izleme süresini hafta içi günde bir saat, hafta sonu ise 3 saat ile sınırlamak, 6 yaştan büyük çocuklar içinse daha katı sınırlar konulması ve her sosyal medya platformuna erişimlerine izin verilmemesi gerektiği vurgulanıyor. Bununla birlikte çocukların dışarda zaman geçirmesi ve sosyal alanlarının olması gereklidir.”

Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Programları ve Öğretim Anabilim Dalı  Prof. Hünkar Korkmaz, “COVID-19 Salgını Türkiye’de Okul Programını Nasıl Değiştirdi? Beslenme ve Sağlık Eğitimi Açısından Program Analizi Çalışması” konulu bildirisi ile bu kez eğitim çalışanlarının yaşadığı psikolojik sorunları vurguladı: “Salgın döneminde en kritik rol öğretmenlerindi. İngiltere’de Education Support, eğitim sektöründe çalışan personelin ruh sağlığı ve esenliği hakkında 2017 yılından itibaren yıllık raporlar hazırlamaktadır. Ancak salgın döneminde yayımlanan ve eğitim çalışanlarının salgının gölgesinde nasıl çalıştıklarına yönelik hazırlanan 2020-2021 raporları öncekilerinden çok farklı ve çarpıcı sonuçlar içeriyordu. 3000den fazla eğitim çalışanının katıldığı 2021 raporunda katılımcıların %77si iş yükleri nedeniyle ruh sağlıklarının bozulduğuna yönelik belirtiler yaşadıklarını, %72si stresli olduklarını söylemiş, yöneticilerde ise bu oran %84e yükseliyor, %46sı kendilerini iyi hissetmediklerinde dahi işlerine devam etmek zorunda kaldıklarını söylemiş, yöneticilerde bu oran %54. %42si kurumlarının ve çalışma koşullarının refahları ve iyi olma halleri üzerinde olumsuz etkiye sahip olduklarını, %54ü ise ruh sağlığı üzerindeki baskılar nedeniyle son iki yılda sektörden ayrılmak istediklerini ifade etmiştir. Uzaktan eğitim sürecinde sadece ders konuları ve program içeriğini öğrenmeye öncelik vermek, öğrencilerin yaratıcı, yansıtıcı ve eleştirel bilgiden mahrum bırakılacağı veya eğitimlerinin daha az çeşitli veya zengin olacağı anlamına gelmez. Gelecekte eğitim sistemlerini etkileyecek faktörlere baktığımızda; teknoloji, doğal afetler, iklim, biyolojik ve ekolojik değişim, göçler ve mobilizasyon, politik sistemler, değişen iş yaşamı ve meslekler, demografik faktörler, değişen değerler sıralanabilir.”  

Chaplaincy Health Care Dr. İdil Aksöz Efe “COVID-19 Salgını Sırasında ve Sonrasında Çocukların Duygusal Sağlığını Desteklemek” başlıklı konuşmasında bu kez bizi çocukların yaşadığı psikolojik sorunlarla yüzleştirdi: “Yetişkinlerin ve çocukların, yaşamı tehdit eden bir deneyimin ve ölümün kendisinin bir sonucu olarak yas tuttuklarını biliyoruz. Ancak çocuklar, gelişim evrelerinde ölümü ve çevredeki yeni olgular sonucunda düşündüğümüzden daha fazla endişe ve kafa karışıklığı yaşayabilirler. Çocuklara yas ve ölüm süreçleri gibi anlamlandıramadıkları süreçlerden geçtikleri süre boyunca pandemi ve ölümle ilgili konuşurken; pandemi ve beraberinde yaşanan değişiklikleri konuşmak, ölüm hakkında konuşmak, çocuğun pandemiyi ve ölümü nasıl algıladığını anlamak, duyguları paylaşmak, doğruyu söylemek konusunda model olmak ve çocuğunuzla konuşurken güven vermek gerekiyor,” dedi. Daha sonra da yapılması gerekenleri anlattı: “Pandemi döneminde çocuklara destek olmak amacıyla çocukça davranmalarına izin vermek, sağlıklı etkinlikleri devam ettirmek ve birlikte ağlamak birer seçenek olabilir. Okulda destekleyici bir güven ortamının yaratılması önemlidir. Bununla birlikte kriz müdahale planı olmalıdır.” 

Son olarak Üsküdar SEV İlköğretim Kurumları’ndan Ayça Demirel Koçer, “Öğrencilerin COVID-19 Salgını ile Belirginleşen Bireysel Farklılıkları ve Öğrenme Süreci” başlıklı konuşmasında bu kez farklı gelişim öğrenme becerilerine sahip çocukları düşünmemizi sağladı: “Pandemi öncesinde öğrencilerimizin öğrenme hızları ve becerileri arasında doğal olarak fark varken pandemi esnasında uzaktan eğitimle beraber öğrenciler arasındaki fark daha çok belirginleşmiştir. Okullar, yüz yüze eğitime geri dönülmesinin ardından aynı sınıftaki öğrenciler arasındaki akademik, sosyal ve duygusal gelişimlerin farklı seviyeleri göz önünde bulundurmalı ve planlamalar buna en uygun şekilde yürütmelidir.” 

Konferansın kaydı tam 7 saat 45 dakika sürüyor. Benim özetim sadece bazı başlıklar sunuyor, amacım konuya sizin ilginizi çekmek. Pandemide  çocuklar ve ebeveynler eğitim yönüyle, beslenme yönüyle, sağlık yönüyle büyük sıkıntılar çekti.  Bilim insanları bize bu sıkıntıların farklı yönlerini anlatıyor, salgınlara  eğitim açısından daha hazır olmamız gerektiğini vurguluyor. Her türlü önlemi alıp bir çocuğun bile ziyan olmasına izin vermemeliyiz. 

Böylesine önemli konuları böylesine dolu içerikli bir konferansla gündeme getirip, farkındalık sağladıkları için başta Ali Ülker Bey olmak üzere tüm Vakıf yöneticilerine ve çalışanlarına teşekkür ederim.    

YORUM YAZIN