Yazılarım

Güldürürken, kendimizle yüzleştiren karikatür iyidir.

LinkedIn

Terry Eaglton’ın Mizah isimli kitabı (1)  “Kahkaha, tek tip olmayan evrensel bir olgudur” diye başlar. Gerçekten de gülmek epey farklı deneyimlerden sonra oluşan ama doğuştan gelen bir refleks insanoğlu için. Mutluluktan gülebiliriz, bir şey komik geldiği için gülebiliriz, gülüşümüzün alaycı bir yanı olabilir, sinir bozukluğunun ardından bir gülme krizine yakalanabiliriz… Gündelik hayatın ağırlığını hafifletmek, yüzleri güldürmek için insanın bulduğu yöntemlerden biri de mizah. Bunun hicivli, güldürürken düşündüren hali de karikatür.

Konu nerden geldi aklıma derseniz, kütüphanemde “Osmanlı’dan Karikatürler” (2) kitabını  tesadüfen tekrar görünce konunun tarihçesini merak ettim. Zaten karikatür severim, karikatür kitaplarını alırım ve zaman buldukça incelerim.

Karikatür aslında en basit haliyle bir kişinin, tipin ya da eylemin abartılarak çizimidir. Ancak çizildiği dönemin haleti ruhiyesini, dertlerini, şartlarını da okumak için aynı zamanda iyi bir kaynaktır.

Rönesans’ın beşiği sayılan İtalya karikatür sanatının da doğum yeri olarak kabul edilmektedir. Karikatür sözcüğü, İtalyanca doldurma veya yükleme anlamına gelen “caricare” sözcüğünden türetilmiştir. Karikatür sanatı, Rönesans’ta bir tek resmin birçok kere basılmasını sağlamak için taş baskı, tahta oymacılığı gibi çeşitli sanatlarla gelişmiştir. Karikatürlerde insanları veya tipleri yergili olarak canlandırma şekli ilk defa 16. ve 17. yüzyıllarda Agostino Carracci (1557-1602) ve Giovanni Bernini (1598 – 1608) tarafından ele alınmıştır. 18. yüzyılda yıldızı parlayan karikatürcüler ise İtalyan Giovanni Tiepolo (1696-1770) ve İngiliz William Hogarth (1697-1764). Ayrıca Rönesans’ın ünlü ressamlarından Leonardo da Vinci (1452 -1519), Michelangelo (1475-1564) ve Rembrandt (1606-1669) gibi döneme damgasını vurmuş pek çok sanatçının insanları fiziksel gerçekliklerinin dışında farklı tasvir ettikleri olmuştur (3).

Benzer yıllar İslam Dünyasında karikatür yok ama minyatürler bana hep karikatürleri çağrıştırır. Çünkü perspektif yerine kullanılan anlatılmak istenenin, önem verilenin öne çıkarılması, abartılar ve hayattan seçilen kesitler sanki içinde bir eleştiriyi de barındırıyor gibi geliyor bana … Hatta Minyatür 2.0 olarak adlandırdığımız güncel Murakka bunun güzel bir örneğidir (https://muratulker.com/y/minyaturden-murakkaya-bir-sanat-dalini-guncellemek).

Biraz araştırınca gördüm ki Türkiye’de karikatür sanatı ile üniversite seviyesinde ilgilenen tek il  Eskişehir, tek üniversite Anadolu Üniversitesi imiş. Türkiye’de karikatür sanatının araştırılmasına kendini adayan karikatürist Atilla Özer’i 2011 yılında kaybetmişiz. Özer Anadolu Üniversitesi’nde Karikatür Sanatını Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin kurucusu olmuş. Anadolu Üniversitesi’nde bir de Eğitim Karikatürleri Müzesi bulunuyor. Atilla Özer’in vefatından sonra eşi evi  Karikatür müzesi haline getirmiş. Eskişehir alt belediyelerinden Tepebaşı Belediyesi de ünlü karikatüristimiz Kamil Masaracı’nın desteği ile yeni karikatürcüler yetiştirmek üzere bir Atilla Özer Karikatür Evi açmış. Özer Karikatür konusunda birçok makale ve kitapları bulunan bir hoca ve “Karikatür Yazıları” kitabında diyor ki: “Karikatür hemen hemen tüm dünya ülkelerinde bilinen ve uygulanan  görsel bir sanat alanıdır. Karikatür sadece eğlendirmek için çizilebildiği gibi  daha önemlisi bir uyarıcı olarak izleyiciyi şaşırtmak, bunu yaparken onu bir parça düşündürmek için  çizilmektedir. Gazetelerdeki günlük karikatürler çizgiyle tutulmuş tarih notları gibidir. Ülkedeki siyasal ve sosyal yaşamdaki değişimler, toplumsal aksaklık ve aykırılıklar karikatürler izlenerek gözlemlenebilir.” (4)

Eskişehir’in niye bu kadar karikatürle ilgili olduğunu araştırdığımda ilginç bir sonuçla karşılaştım.  Anadolu Üniversitesi’nin uzun süre rektörlüğünü yapan, son 20 yıldır da Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı olan Yılmaz Büyükerşen zamanında yerel gazetelerde karikatürleri yayınlanan bir karikatüristmiş. Bu nedenle hep karikatür sanatına destek vermiş. İnsanın ilgi alanları kendisinin, bir kurumun veya ülkenin nasıl anılacağı ile ne kadar çok etkili.

“Bir karikatürü iyi yapan nedir acaba? Araştırdığımda 20 yıl boyunca The New Yorker’ın Karikatür bölümünü yöneten Robert Mankoff ‘un Ted konuşmasına denk geldim. The New Yorker ABD’nin en önde gelen dergilerinden  biri ve karikatürleri de içeriklerle bağlantılı olarak seçiliyor, gündem oluşturuyor. Mankoff, Ted konuşmasında “karikatürler söz konusu olduğunda mutlaka ondan hoşlanmayacak insanlar olacaktır, %100 herkesi karikatürle güldüremezsiniz” diyor. Bu sanırım karikatürün biraz hicivli olmasından biraz da insanı yakalayan bir unsur taşımasından kaynaklanıyor. Konuşmasının devamında ise şöyle diyor “Karikatürler bizimle ilgilidir. Mizah bize geri yansır. Mizahla yapılabilecek en kolay ve tamamen meşru olan şey, birinin  düşmanıyla  dalga geçmesidir. Buna yatkınlık mizahı denir. Mizahın yüzde 95’i budur” . The New Yorker’ın ise bunun aksine “bizle” ilgili mizahı tercih ettiğini söylüyor. “The New Yorker’da hedef biziz. Hedef, okuyucu ve bunu yapan insanlardır. Mizah kendi kendini yansıtır ve varsayımlarımız hakkında düşünmemizi sağlar (5).

Popüler felsefeci ve yazar Alain De Botton’un “Görmek ve Fark Etmek” kitabında (6) konuyla ilgili şu ilgi çekici tespite rast geldim: “Komik bulduğumuz durumların çoğu, günlük hayatta bizim de başımıza geldiğinde de sıkıntı ya da utanç duyacağımız durumlardır. En iyi mizahçılar, gündüzleri aydınlıkta farkına varamadığınız hassas noktalara parmak basarlar; kendimizi en beceriksiz ve tuhaf hissettiğimiz durumları canlandırır ve kendi kendimize dert ettiğimiz bu beceriksiz halimizle yüzleşmemizi sağlarlar. Çizgi ya da dil aracılığıyla canlandırdıkları durumlarda hissettiğimiz beceriksizlik ne kadar kişisel ve yoğunsa o kadar çok güleriz. Dile getirilmeyen bir durumu bize başarıyla sunan mizahçıları yeteneklerinden dolayı kahkahalarımızla tebrik ederiz… Gerçekler bize mizah yoluyla değil de sıradan, suçlayıcı bir tavırla söylenseydi öfke ve kırgınlık içinde irkilip içimize kapanırdık.” Bu arada görmek ve fark etmenin ayrımından bahseden bir kitapta mizahın yer alması ne güzel. Yani mesajı almak için gerçekten onu görünce fark etmek gerekiyor. Görmenin ötesinde bir eylem gerektiriyor.

Bu işi uzun yıllar yapan bir uzmanın ardından bir felsefecinin görüşüne de bakarsak ortak noktaları, iyi mizahın aslında bize bizi gösterdiği, bizi kendimizle yüzleştirdiği yönünde. Bizim tarihimizde aslında sözlü mizah çok eskilere dayalıdır; Nasrettin Hoca fıkraları, Karagöz ile Hacivat, ortaoyunu gibi gösteri sanatı gibi birçok zenginlik var (7).

Batı tipi karikatür sanatının Osmanlı toprakları içinde kendine bir alan bulması ise oldukça geç bir tarihe rastlar. Köklü bir sözlü mizah ve Hat, Tezhip, Minyatür, Nakış gibi çizime dayalı bir sanat geçmişine rağmen Osmanlı’da inanç gereği canlı tasvirlerin yapılamamasından karikatür sanatı diğer tüm sahne ve güzel sanatlarda olduğu gibi gayrimüslim vatandaşların öncülüğünde gelişmiştir. Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yayımlanan ilk mizah gazetesi, 1856 yılında Hovsep Vartanyan tarafından Ermenice yayımlanan Meğu’dur (Arı). İlk karikatür ise 1867 yılında Arif Arifaki tarafından çıkarılan İstanbul adlı gazetede yayımlanmış. Ali Raşid ve Filip Efendi tarafından 1868 yılında kadınlara yönelik çıkarılan Terakki gazetesi ile birlikte 23 Ekim 1870de aynı adı taşıyan mizahi bir ek yayımlanmaya başlanmıştır. Ülkemizde karikatür sanatının gelişimi ilerleyen yıllarda kendine has üsluplarıyla yayımlanan mizah gazete ve dergilerin oluşmasıyla devam etmiştir (3).

II. Meşrutiyet ile gelen “Hürriyet” ve takip eden ayaklanmaya rağmen, mizah dergilerinin yayınında büyük bir artış yaşanmış. Laklak, Protesto, Geveze, Karagöz, Mirat-ı Âlem, İncili Çavuş, Zuhurat, Dalkavuk, Nekregu, Kalem, Cingöz, Hacivat, Zevzek, Karakuş, Musavver Cellad, Püsküllü Bela, Eşref, Diken, Deccal, Eşek, Kaval, Ortaoyunu, Alay, Ayine-Ayna, Aydede, Güleryüz, Akbaba, Kelebek vb mizah dergi ve gazete ekleri 1908-1923 yılları arasında basın hayatımıza girmişler. Eşek adlı mizah gazetesi içlerinde en büyük baskı sayısına ulaşandır. Bu küçük boyutlu gazete her kapatılışında, ilkine benzer Yuha, Kibar, Malum benzeri bir adla yayınlanmış. Her konuda ve eğilimde gazeteye rastlanan bu dönemde mizah basını önemli bir yer tutmuş. Çoğu haftalık veya haftada iki kez yayınlanan mizah gazete ve dergilerinin sayısı yüzün üzerine çıkmış.

Şimdi bu notlarımı aktardıktan sonra yazımın ilham kaynağı olan Nihat Yalçın’ın hazırladığı Osmanlıdan Karikatürler kitabına gelirsek; kitaptaki bazı karikatürler Cumhuriyet dönemine denk gelse de kitabın adını tarihçeyi ele almak amaçlı böyle seçmişler. Kitapta en çok Akbaba ve Kelebek dergilerinden karikatürler alınmış. Bunların yanı sıra Aydede, Curcuna (1911), Çekirge, Davul (1908), Dertli ile Garip, Eşek (1910), Kartal, Lak Lak (1907), Latife, Nasrettin Hoca, Resimli Dünya, Yeni Eğlence, Yuha ve Züğürt (1911) dergilerinden karikatürler kitapta yer almış.

Aşağıdaki örneklerde görüleceği üzere Osmanlı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında yayınlanan karikatürler günümüz mizah anlayışından oldukça farklı görünüyor. Karikatürlerde iletilmek istenen mesajlar görselden çok, yoğun yazı  ile verilmeye çalışılmıştır. Osmanlı gibi minyatür geleneğinin süslü çizimlerine alışık olunan bir toplumda doğal olarak karikatürler de süslemelerle donatılmış (3). Karikatürleri incelediğinizde görüyorsunuz dönemin insanını karikatürler kendisiyle yüzleştiriyor.

Benim yaşamım süresinde ise politik karikatürler hatta insafsızca tanımlanacak çizimlerle yüksek tirajlı günlük gazetelerde yayınlanırdı. Fakat şikayet yerine siyasiler çizerlerden bunların orijinalini ister, çerçeveletip asarlardı. Gazetelerde benim de iş hayatımın önemli adımlarını betimleyen karikatürlerim çıkmıştır. Hatta çocuklar bile son yaş günümde torunumla beni karikatürize ederek bir sürpriz pasta hazırlamışlardı:)).

Bizim şiarımız malum #mutluetmutluol. Güldürmek herdaim güzel şey. İyi bir karikatür de güldürdüğü kadar farkında olanlar için bir ayna olabilir. Ne dersiniz, siz de sever miydiniz, karikatürünüzü?

Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez

Kaynakça:

1.Eagleton, T. (2020). Ayrıntı Yayınevi, ss.160.

2. Yalçın, N.(2014), Osmanlı’dan Karikatürler, Rumuz Yayınevi, ss.117.

3.Kaya, M ve Aacarlı, M.(2018). Cumhuriyet’in İlk Yıllarına Kadar Türkiye’de Karikatürün Tarihsel Gelişimi, Milli Kültür Aaraştırma Dergisi, Cilt 2, S.2, ss. 127-133.

4.Özer, A (2007). Karikatür Yazıları, Anadolu Üniversitesi Karikatür Sanatını Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayını, ss.170.

5.(https://www.ted.com/talks/bob_mankoff_anatomy_of_a_new_yorker_cartoon)

6.Botton, D. A.(2018). Bakmak ve Fark Etmek, Sel Yayıncılık, ss.104.

7.https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27de_karikat%C3%BCr

YORUM YAZIN