GOYA

En İkonik Benim Kaz Adımlarım Bulunmuş!

LinkedIn

Çok gezen mi çok bilir çok okuyan mı?

Bunlar tuzak sorular, doğrusu; hem okuyup, hem gezen.

Babamın bana tavsiyesi “iyi arkadaş edinmek” oldu, ben de diyorum ki “yerine göre arkadaş edinip, arkadaşla gezmek” en iyisi…

Aslında son Goyamdan bahsediyorum. Sağ olsun Ertuğrul Özkök Bey bize eşlik etti, beraber yaptığımız gezilerde her ikimiz de birbirimize değişik bakış açılarıyla fark etmediğimiz şeyleri fark ettiriyoruz. Bu sefer rotamız neresiydi diye sorarsanız; Londra ve Manchester’dı. Üç günde birçok iş halledip yurda döndüm, ama tabii çevreyi Goyalamayı da unutmadım. Abbey Road Zebra Crossing yani The Beatles ile akıllara kazınmış o ünlü yaya geçidini de goyaladık; hani şu Abbey Stüdyolarının olduğu cadde. Neler olduğunu merak ettiyseniz kalanı yazımda…

 Benden bir önceki kuşağın (68kuşağı) çok övündüğü 1968 senesinde, ki ben ilkokul 5. sınıfta yani 9 yaşındaydım, ilk Avrupa turumu yaparken Roma’da Opera Meydanı’ndaki ateşli mitinglere, Londra’da Picadilly Circus’ta hippilerin toplanmasına tanıklık ettim. Bu sefer de yani son Goyamda Londra’da hala faal olan “Abbey Road Studio”sunu ziyaret ettik.

 

Abbey Road Stüdyosu 1931 yılında kurulmuş, 90 yılı aşkın faaliyette bu stüdyo. Başta The Beatles olmak üzere birçok ünlü şarkının da aslında ilk kaydedildiği yer. O zamanlar stüdyoda ses kaydı yapmanın büyük farkı vardı ve bu yerler popüler kültürün önemli parçası idi. İkonik albüm kapağında yer alan “Abbey Road Zebra Crossing” ise hemen stüdyonun önündeki yoldaki yaya geçididir. Tüm bunlar hakkında birçok kitap  ve bir de The Beatles’ın üyelerinden Paul McCartney’in kızı Mary MacCartney’in neredeyse doğduğu günden itibaren içinde olduğu bu stüdyo için yaptığı “If These Walls Could Sing” (Bu Duvarlar Şarkı Söyleyebilseydi) belgeseli var.

Belgesel hakkında fikir sahibi olabilmeniz için link:

Dönemine göre büyük ve donanımlı stüdyo Abbey Road’da ilk kayıt Gramophone Company tarafından 12 Kasım 1931’de Sör Edward Elgar’ın gayretleri neticesinde gerçekleşiyor. Değerli besteci Londra filarmoni orkestrasıyla olan çalışmasını kaydetmek istiyor, ve ortaya Pomp and Circumstance March No.1 kaydı çıkıyor.

O dönem mumdan yapılan ana bir diskten, binlerce kopya üretmek ve tüm dünyada isteyen herkese sunabilmekti temel amaç, evet o dönemde ana disk mumdan yapılırdı ve kayıt binbir zorlukla alınırdı. Türkiye’de plak kayıtlarının tarihini ve yaşanan zorlukları öğrenmek isterseniz eğer  Gökhan Akşura’nın linkini verdiğim yazısını okuyabilirsiniz.  https://www.zdergisi.istanbul/makale/turkiyenin-ilk-plak-fabrikalari-427 

Abbey Road stüdyosuna dönersek, bu stüdyodan bahsederken müzik sektörünün diğer devi Electric and Musical Industries yani EMI’den de bahsetmek gerekiyor. Sör Joseph Lockwood EMI müzik şirketinde yönetici olarak (1954-1974 yılları arasında) göreve geldiğinde şirket zarar halindeymiş. Klasik müziğin yeterli olmadığına kanaat getirerek, pop müzik konusunda bilgisi olan insanlarla iletişime geçmeye başlamış. Burada da yollar; Sör Cliff Richard’a çıkmış. 1958 yılında ise 17 yaşındaki Sör Cliff Richard “Move It” kaydını Abbey Road’da stüdyoda kaydetmiş. Sonrasında da zaten stüdyo uzun yıllar ikinci evleri gibi olmuş. “Bence Abbey Road rock and roll’a hayat verdi” diyor belgeselde hatta. Ciddi bir müziksel dönüşümün öncüsü olduğu aşikar. 

1950de Birleşik Krallıktaki müzik kaydı/plak satışları 3,5 milyon sterlinken, 1960’ta satışlar 15 milyon sterline ulaşıyor. En büyük müzik şirketi Electric and Musical Industries yani EMI ise bütün bu söz konusu satışların neredeyse yarısına sahip. 

The Beatles ise Abbey Road Studio’daki ilk kaydını 1962’de Love Me Do şarkısıyla yapıyor. 

1963’te ise The Beatles ilk albümlerini bir günde yine bu stüdyoda kaydediyor. 

Beatles başka yerlerde de kayıt yapmış öncelerinde ama Paul McCartney en çok burada rahat ettiklerini ve sonrasındaki tüm kayıtları da burada yaptıklarını söylüyor. 

1969’da ise, tamamen stereo olarak ilk albümleri olan “Abbey Road”u kaydediyorlar. Yaya geçidinden geçen grubun ikonik kapak fotoğrafı için stüdyo dışındaki trafik durduruluyor ve tarihe geçen fotoğraf ortaya çıkıyor. 

Gerçi biz içeri girip stüdyoyu görmek istediğimizde bize “Deli misiniz siz, içeride kayıt var” diyerek kapıdan çevirdiler ama olsun. 😊 Dükkanları vardı orayı gezdik ve o ünlü yolu da arşınladık ve o ikonik pozu verdik, hani şu ünlü albüm kapaklarındaki.

Duyumlarıma göre en ikonik, benim kaz adımlarım bulunmuş. Bu arada sokaktaki kameralar da sizi kaydediyor ve 24 saat boyunca sitelerinden bu geçişleri yayınlıyorlar. Bizimkinden bir kesiti ve birkaç fotoğraf/videoyu da daha önce Instagram hesabımda paylaşmıştım; https://www.instagram.com/p/CnVEcjhLf4J/?igshid=YmMyMTA2M2Y=

Ünlü yaya geçidinden gelip geçenlere bakmak isterseniz bu linkten ulaşabilirsiniz, canlı yayın da mevcut; https://www.abbeyroad.com/crossing

The Beatles üyelerini sayarsak; John Lennon, Paul McCartney, George Harrison ve Ringo Starr. Niye The Beatles, “bitliler” derdi annem onlara Picadilly Meydanı’nda gördüğü hippilerden ötürü ironi  olarak, nasıl bu kadar ünlü olmuşlardı sizce? 68 kuşağı rüzgarı, John Lennon felsefesi…???

Hepsini bir kenara koyarsak aslında benim izahım basit; müziğin halka inmesinde çok büyük rol oynamışlardı. Onlardan önce Batı müziği genelde geniş armonilerde; mandolin, harp, org ve gitar gibi birçok farklı enstrümanın bir arada olmasıyla icra edilen bir müzik türüydü. Yani daha sofistike eserler için mutlaka orkestra gerekiyordu. Kayıt ve çeşitli uygulamalarla tekrar oynatma/dinletme imkanı yokken bu haliyle asil ve zenginlere mahsus, senede ancak birkaç defa tekrarlanabilecek bir etkinlik olarak kısıtlı kalıyordu. Halbuki bugün asansörlere, hatta bir “kuş” serisi otomobile bile iyi bir ses teşkilatı ile en ünlü, en muazzam orkestralar sığabiliyor!

Bu düşünceme bir anı olarak ben de cebimde bulduğum tespihi fotoğrafa ekledim, The Beatles’tan Müslüm’e saygı olarak, pop müzikten bizim halkın müziğine, arabeske bir selam/nazire olarak… Türkiye’de arabesk hareketi Orhan Gencebay’la başladı, Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses’le günümüze geldi. Arabesk benim ilk tercihim değil, ama çok tutulan bir tür oldu; üstelik zamanında devlet babamızın engellemelerine rağmen. Halbuki Beatles kendi döneminde İngiltere Kraliçe’sinden ödül almıştı. Abbey stüdyo tarihçesinde ise zaten neredeyse herkes Sör ünvanına sahip.

Ve bugüne geldiğimizde The Beatles’ın İngiliz torunlarının dinlediği müzik farklı olmasına rağmen, Beatles bir pop müzik türü olarak dünya tarihinde yerini aldı.

Ben hoşuma giden her türlü müziği dinlerim. Belki de cehaletimden ama Yıldırım Gürses’i hatta Ferdi Özbeğen’i, Ferdi Tayfur’a tercih ederim.

Bugün müzik sektörü Napster’dan Spotify’a çok başka yere geldi tabii ki. Hala “ilk kayıt” var ama müziğin dinlenildiği platformlar hızla dijitalleşiyor. Yukarıda sözünü ettiğim EMI dahil çoğu şirket başkalarına satıldı. Dijital dönüşüm müzik dahil her sektörü dönüştürüyor. Ben gazeteci ya da bilim insanı değilim; sadece meraklıyım, konuları araştırıp öğreniyor, öğrendiklerimi sizlerle paylaşıyorum.

Yazının sonuna da birkaç şarkı bırakmak gerekir diye düşündüm, size bir liste ekledim; ama tabii ilki  bir diğerinin mutluluğu önemseyen şarkı,  #mutluetmutluol 😊

 

Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez.

 

YORUM YAZIN