Yazılarım

Bu Sergi Konuşuyor: Allah Bes Baki Heves!

LinkedIn

SERGİ KONUŞUR MU?

Bu sene Ramazan ayında “Konuşan Yazılar” adlı bir sergi düzenlediğimizi duyurmuştum. https://www.linkedin.com/posts/mulker_y%C4%B1ld%C4%B1z-holding-yeni-sergi-salonunu-konu%C5%9Fan-activity-6917461203879403520-ST6p

Ramazan’ın ruhunu yansıtan, besleyen sergiyi gezdiğinizde Hz. Peygamber’den bugüne bize ulaşmış olan mesajların sanat yoluyla sizinle nasıl konuştuğunu göreceksiniz. Küratörümüz Mustafa Cemil Efe eserleri öyle güzel bir sıralama ile sunuyor ki sergi gezilip sonuna gelindiğinde çok güzel bir sohbeti tamamlamış olmanın hissi kalıyor insanda. İçinde derin manalar barındıran bu yazılar aslında bize önemli mesajlar aktarmak suretiyle hepimizin yoluna ışık tutan, bizi aydınlatan, yol gösteren eserler. Aşağıda, yazımda bu eserlerin Türkçelerini verdim, amacım  serginin sizlerle sohbetini kolaylaştırmak. Türkçelerini verdim derken, tabii ki bu eser yazılarını günümüz Türkçe’siyle ifade etmek o kadar kolay değil. Bu nedenle sürçü lisan edersem affola… Tabii yazılar sizinle nasıl konuşabilir, gerçekten mi konuşurlar? Bilmem, sergiye gelmeden, gezmeden bilemeyiz değil mi?  

Gezmek isterseniz, sergiyi randevu alarak gezebilirsiniz. Buyrun ilgili telefon numarası: 0216 524 25 00)

https://www.yildizholding.com.tr/media/79891/konusan_yazilar_e-katalog.pdf

Not: Bold olanlar konuşan sergi, italikler benim anlamlandırmalarım ve yazımdır.

Sergimiz Allah’ın (cc) adıyla açılıyor,

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

Ve gezdikçe eserler başlıyor sizinle konuşmaya;

Allah neyi dilerse o olur.

O, ezeli ve ebedi hayat sahibidir. Baki olandır. Ölümden ve fenadan münezzehtir. (Allah önceden ve sonrasında, sonsuz hayattadır. Kalıcı olandır. Ölmez ve yokolmaz.)

Şüphesiz ki Allah güzeldir, güzel olanı sever.

Birden “Yüce Allah (cc) ’ın güzelliği, güzel olanı sevmesinden kaynaklanır, o halde hep ‘güzel’ olan hep onun takdirini kazanan şeyler yapmalı insan” diye bir ses duymuş olmanız mümkündür.   

Ebed olan Allah’ı tesbih ederim. (anarım, hatırlarım)

Vahid ve Ehad olan Allah’ı tesbih ederim.

Ferd ve Samed olan Allah’ı tesbih ederim.

Gökleri direksiz yükselten Allah’ı tesbih ederim.

Yeri katılaşmış suyun üzerine yayan Allah’ı tesbih ederim.

Bütün mahlukatı yaratan ve onları bir bir bilen Allah’ı tesbih ederim.

Rızkı paylaştırıp hiç kimseyi unutmayan Allah’ı tesbih ederim.

Eş ve çocuk edinmeyen Allah’ı tesbih ederim.

Doğurmayan, doğmayan ve hiçbir dengi olmayan Allah’ı tesbih ederim.

Allah, O Allah’tır. O, yegane hak mabuddur ki O’ndan başka İlah yok, yalnız O; daima yaşayan, duran, tutan, her an bütün hilkat üzerinde hakim, Hayy ü Kayyum ancak O’dur. Ne gaflet basar O’nu, ne uyku. Göklerde, yerde ne varsa hepsi O’nundur. Kimin haddine ki izni olmaksızın O’nun yanında şefaat edebilsin? Allah, yarattıklarının işlediklerini, işleyenlerini, geçmişlerini, geleceklerini bilir. Onlar ise O’nun bildiklerinden yalnız dilediği kadarını kavrayabilir; başka bir şey bilemezler. O’nun kürsüsü, ilmi bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır ve bunların koruyuculuğu, bunları görüp gözetmek kendisine bir ağırlık da vermez. O, öyle ulu, öyle büyük ve yücedir.

Ancak Sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım isteriz.

Allah (cc), Muhammed (sas), Ali, Fatıma, Hasan, Huseyn

Allah’tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed (sas) O’nun resülüdür.

Kimbilir siz neler neler konuşacaksınız bu noktaya gelene kadar ama ben diyorum ki içinizden büyük olasılıkla “sürekli ilâhî kontrol altında olduğumu biliyorum,  daima iyi ve yararlı işler yapmaya çalışmalıyım” diye düşüneceksiniz.

Hilye-i Şerif

(Manası:

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,

Hz. Ali, Allah ondan razı olsun. Hz. Peygamber’i “Allah’ın salat ve selamı üzerine olsun” vasfettiği zaman şöyle buyurdu: Hz. Peygamber’in boyu ne çok kısa ne de çok uzundu, orta boyluydu. Ne kıvırcık kısa ne de düz uzun saçlıydı, saçı kıvırcıkla düz arasında idi, değirmi yüzlü, duru beyaz tenli, iri ve siyah gözlü, uzun kirpikliydi. İri kemikli ve geniş omuzluydu. Göğüs ortadan karnına kadar kılsızdı. İki avucu ve tabanları dolgundu. Yürüdüğü zaman sanki yokuş aşağı iner gibi rahatlıkla ilerlerdi. Sağına ve soluna baktığında bütün vücuduyla dönerdi. İki omuzu arasında ‘Nübüvvet Mührü’ vardı. Bu, O’nun sonuncu peygamber oluşunun nişanesi idi.

Biz seni ancak alemlere rahmet olsun diye gönderdik.

O, insanların en cömert gönüllüsü, en doğru sözlüsü, en yumuşak huylusu ve en arkadaş canlısı idi. Kendilerini ansızın görenler O’nun heybeti karşısında sarsıntı geçirirler, fakat üstün vasıflarını bilerek sohbetinde bulunanla ise O’nu her şeyden çok severlerdi. O’nun üstünlükleri ve güzelliklerini tanıtmaya çalışan kimse: “Ben gerek O’ndan önce ve gerekse O’ndan sonra Resulullah gibisini görmedim..” demek suretiyle, O’nu tanıtmak hususundaki aczini ve yetersizliğini itiraf ederdi. Allah’ın salat ve selamı O’nun üzerine olsun.)

Şüphesiz Biz sana apaçık bir fetih verdik.

Allah sabredenleri sever.

Elif, Lam, Mim. Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap’tır. Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar. İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır.

Rızık Allah’tandır.

Yani “üzerimize düşeni yapacağız, sonucu ise Allah’a havale  edip ondan bekleyeceğiz” diye bir mesajı almayacağınızı kim söyleyebilir ki?

Yüzün sür hilye-i pak-ı Resül-i Şah-ı Adnane

Muradın vasıl olmaksa Cenab-ı Kurb-ı Yezdane

Kametin ey busitan-ı lamekan pirayesi

Nurdan bir servdir düşmez zemine sayesi

(Amacın, Allah’a yakın olmaksa, Adnan soyundan olan peygamberler şahı temiz Elçi’ye yalvar. Ey mekana bağlı olmayan alemin simgesi, Varlığın gölgesi yere düşmeyen nurdan bir servi ağacı gibidir.)

Allah (cc), Muhammed (sas) ve Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali.

O, her şeye gücü yetendir.

Artık onlara karşı Allah sana yeter. O, işitendir, bilendir.

Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin.

Eserleri bir bir gezdikçe, üzerlerindeki yazıları okudukça artık tam bir diyalog atmosferine giriyorsunuz? ve ister istemez, içinizden şöyle mırıldanıyorsunuz; “ümit kesmemek, kötümser olmamak lazım, çünkü Allah merhametlidir, bağışlayandır.“ Neden olmasın? Tüm eserler gibi bu eserler de çoklu okumaya açık, manaları sizin anlayışınızla gelişir.

Hilye-i Şerif (manası üstte verilmiş)

İsmi Ahmed (pek çok övülmüş, methedilmiş kimse) olan Elçidir. Mertebesi (derecesi) övgüye layık olan Nebidir (Allah’tan vahiy yoluyla aldığı bilgi ve emirleri tebliğ etmekle görevli, yüksek vasıflı kimse). Yaratılışı mübarek olan Halil’dir (sadık ve gerçek dost).

Allah seni iki cihanda korusun.

En iyi koruyucu Allah’tır. O, acıyanların en merhametlisidir.

Rasulullah (sas) şöyle buyurdu: “Size amellerinizin en hayırlısını, Melikiniz olan Allah katında en değerlisini, altın ve gümüş dağıtmaktan daha hayırlı ve derecelerinizi daha çok yükselten, düşmanla karşılaşıp sizin onları öldürmenizden, onların da sizi öldürmesinden daha hayırlı bir şeyi size haber vereyim mi? Ashab: “Evet” dedi. Allah Rasulü (sav): “(Bu yapacağınız şey, Allah’ı hatırlamak, anmaktır) Allah Teala’yı zikretmektir” buyurdu.

Rasulullah (sas) şöyle buyurdu: “Kim yatağına temiz (abdestli) olarak girer de uyku bastırıncaya kadar Allah’ı zikrederse (anarsa); gecenin herhangi bir saatinde uyanıp da Allah’tan dünya veya ahiret hayırlarından bir şey isterse Allah Teala istediğini ona mutlaka verir.”

Mekkeli, Medineli, Haşimden, Kureyşden, Tihamden olan Resul (sas): “Cennet bahçelerine uğradığınız zaman onlardan istifade edin” buyurdu. Ashab-ı Kiram da (peygamberin dostları) “Cennet bahçeleri nerelerdir,Ya Resulallah?” dediler. Efendimiz (sav) de: “Zikir halkalarıdır (Allah’ın hatırlanıp, anıldığı toplantılardır)” buyurdu.

Rasulullah (sas) şöyle buyurdu: “Alimlerin eti* zehirlidir. Tadan hasta olur, yiyen ölür.”

(Bu bir hadis değildir. Meşhur hadis alimi İbn Asakir’in sözüdür. Hucurat Suresi’nde geçen “Sizden biriniz kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı…” ayetiyle ilgili olarak söylemiştir. Hataen Hz. Peygamber’e nispet edilmiştir.)

(*Dedikodu yapmak dinen çok kötü ve yasaktır, ölü eti yemek kadar kötüdür denmiştir)

Son kısım – Dua Metni:

Allahümme salli ve sellim ala eşrefi’l-halki muhammedin ve âlihi ecmaîn. en-Nebiyyîne’t-tâhirîn, ve sellim teslîmen kesîran kesîrâ. Kesîrân ilâ yevmi’l-haşri ve’l-karâri mâ dâme’-duhûri ve’l-eyyâm.

(Anlamı: Allah’ım! Yaratılmışların en şereflisi Muhammed’e, onun ailesine ve tertemiz olan o peygamberlere salat ve selam eyle. Onlara çokça selam et. Öyle çok et ki bu selam, kıyamet ve karar gününe dek, seneler ve günler devam ettiği sürece bitmesin.)

Buraya vardığınızda sadece şu deyiş bile “Allah’ım! Yaratılmışların en şereflisi Muhammed’e onun ailesine ve tertemiz olan o peygamberlere salat ve selam eyle…” yazıların sizinle konuşması için yeterli bir titreşim kaynağıdır. Tüm bu hadisleri okuduktan sonra, böyle bir giriş cümlesi ile karşılaştığınızda konuşma meselesi artık duygusal bağlanma olayına dönüşmüştür. Artık sözcükler bundan sonrasını anlatmaya yetersiz kalır, ama kalbiniz gördüklerinizle, okuduklarınızla çoktan aydınlanmış ve diyaloğu içten içe sürüyordur.     

Hilye-i Şerif (manası üstte verilmiş)

Allah’ım, maksadım Sensin ve amacım Senin rızanı (hoşnut ve memnun olmak) kazanmaktır.

Ey hak yolundaki insaflı kişi, benim çizgime uy!

Kulun günahlarını itiraf etmesi, mağfiret (affolmak) sebebidir.

Hz. Ali – Hz. Fatıma

Ben işimi Allah’a havale ediyorum. Kuşkusuz Allah kullarını hakkıyla görendir.

Hilye-i Şerif (manası üstte verilmiş)

Muhammed (sas)  (Sevgili Peygamberimizin isminin içine Yasin suresi yazılmıştır, anlamı linktedir; https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/sure/36-yasin-suresi )

Haramla beslenen vücud, cennete giremez.

De ki hepsi Allah’tandır.”

Dünya hayatı, oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir.

Fatiha Suresi

(Anlamı: Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Hamd, âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, din (hesap ve ceza) gününün sahibi olan Allah’a mahsustur. (Allah’ım!) Yalnız Sana ibadet ederiz ve yalnız Senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.)

Sonraki ebedi hayatımızın nasıl olacağı kaygısı Allah’ın emirlerinin yerine getirilmesine başlıca sebeptir. Sadece oyun ve eğlenceyle geçirilen bir hayatın ne anlamı olabilir ki? İman etmek hayatı boş değil de daha anlamlı yaşamayı, iyilik için çalışmayı sağlamaz mı? Evet serginin bu noktasına geldiğinizde artık kendinize soracağınız birçok konunun olacağından hiç şüpheniz olmasın.

Muhammed Aleyhisselam

Ey kaşif-i esrar-i Hüda Mevlana

Sultan-ı fena şah-ı beka Mevlana

Aşk etmededir hazretine böyle hitab

Mevla-yı güruh-ı evliya Mevlana

(Hey doğru yola erdiren Allah’ın bilinmezlerini öğreten Rehberimiz, Hey yokluk sultanı, sonsuzluk padişahı Rehberimiz! Aşk Size şöyle söylemektedir: Ey Allah dostlarının efendisi Rehberimiz!)

Allah (c.c) – Hz. Muhammed (sav)

Hz. Hasan – Hz. Hüseyin

Hz. Ebu Bekir es-Sıddik (çok sadık, özde ve sözde doğru)

Hz. Ömer el-Faruk (Hak ile batılı birbirinden ayıran)

Hz. Osman Zü’n-nureyn (iki nur sahibi)

 Hz. Ali el-Murtaza (seçilmiş kimse, Allah’ın kendisinden hoşnut olduğu kişi)

Gönül, sana yokluk saltanatını bağışlarsa o saltanatın en ehemmiyetsiz hududu (sınırı), aydan balığa kadardır (tüm kainatı kapsar). Meyhane kapısında kalender rintler (dünya malına önem vermeyen, alçak gönüllü, arif kimseler)bulunur, sultanlık tacını onlar alır ve onlar verir.

Ey gönül, bir can için bin cana minnet eyleme

Mihnet-i dünya için sultana minnet eyleme

(Ey gönül, dünya hayatı için başkalarından yardım isteyip de onlara karşı kendini borçlu hissetme. Dünyadaki sıkıntılar için yüksek mevkilerde bulunan kimselerden de bir şey isteme ki yapılan iyiliğin ağırlığı altında ezilme.)

Bu kez eserler sizinle minnet duygusu üzerine konuşmaya başladı. “Borçluluk duygusu hoş bir duygu değil, taşıması zor. Hele dünya çıkarı için yükseklerdeki kişilere borçlu kalacaksan… Pek kısa süreli, geçici dünya hayatı için değer mi bu borcun altına girmeye… Elimdekiyle yetinsem daha mutlu olmaz mıyım?”… diye geçiyor aklınızdan. “Gerçekten değer mi?” Evet gerçekten değer mi?

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

Hilye-i Şerif (manası üstte verilmiş)

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

Hilye-i Şerif (manası üstte verilmiş)

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

Allah Cellecelaluh – Muhammed Aleyhisselam

Senin fikrin sana yeter.                                                                                                                    

Yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir.                                                             

O her şeyi işiten ve bilendir.                                                                                         

O yücedir, mutlak büyüktür.

O yaratıcıdır ve her şeyi bilendir.

Artık onlara karşı Allah sana yeter. O işitendir, bilendir.                                                               

Ben ilmin şehriyim, Ali ise kapısıdır.  (zayıf hadis)                                             

Şüphesiz Biz sana apaçık bir fetih verdik.

Hilye-i Şerif (manası üstte verilmiş)

Karar verdikten sonra Allah’a tevekkül et!                                                                                  

Cesur tüccar rızıklandırılmıştır. (zayıf hadis)                                                                                             

Hilye-i Şerif (manası üstte verilmiş)

Sizden akrabalık sevgisinden başka bir karşılık istemiyorum.

Ya Ali – Ya Ehl-i Beyt

Muhammedu’l (Pek çok kere övülmüş, methedilmiş, güzel huylu, hoşgörülü kişi) Mustafa (Güzide, arınmış, seçilmiş kişi)                                                                                                          

Allah’ım, Efendimize, evladu iyaline (eşleri, çocukları ve ev halkı) ve ashabına (dostları) salatu selam* eyle.

(*Hz. Peygamber’e (sas) Allah Teala’nın salât etmesi, rahmet etmesi; meleklerin salât etmesi, şanının yüceltilmesini dilemeleri; müminlerin salât etmesi ise, dua etmeleri anlamını ifade eder.)

Sabır, kurtuluşun anahtarıdır. (Türkçe hadisi şerif)

Yetişmez mi bu şehrin halkına bu ni’met-i Bari Habib-i Ekrem’in yari Eba Eyyübi’l Ensari*

(Bu şehrin halkına, O cömert dostun arkadaşı Eba Eyyübi’l Ensari, Yaradanın iyiliği olarak yetmez mi)

(*Kabri Eyüp Sultan Camisi’nde bulunan sahabi, İstanbul’un hazinelerindendir)

O gün ne mal fayda verir ne de evlatlar. Ancak Allah’a selim bir kalple varan başka.

Başarım, Allah’ın yardımıyladır.                                                                                                    

Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?                                                                                        

Artık sergi sizinle sürekli konuşuyor. Siz de daha fazla anlıyor, daha fazla yorumluyorsunuz. Mesela: “En büyük sevgi Allah sevgisi, bu sevgiye ulaşmak bilgi ile mümkün ki bilgi Allah katında mutlak bir değer. Sadece zor zamanlarda değil, her zaman Allah (cc) bilip tanımak zorundayız. Böylece kişi irfana ulaşıp yaratılmışlara değil, Yaradana kul olmayı öğrenir” ifadelerini idrak ediyoruz.

Hilye-i Şerif (manası üstte verilmiş)

Sayir-i mahlukdan bir kimse olsa pak-dil   Ehl-i Beytin fırkasından sayılur Selman olur 

(Yaratılmışların içinden bir kimse gönlünü tertemiz kılarsa, Selman-ı Farisi gibi Peygamber Efendimizin ev halkından sayılabilir.)

Selman bizdendir, Ehl-i Beytimizdendir. (zayıf hadis)

Çay Sohbeti

(Üstteki Bölüm – Anlamı:

“Merhum ve mağfur (bağışlanmış), Gani olan Allah’ın rahmetini uman, akıllı edip Muallim Naci’nin, sevgisi dolayısıyla biricik üstad, şairlerin babası Çaycı Reşid Efendi’ye sözleri…”

Şiir Kısmı – Anlamı:

Hazreti Cebrail gibi hakikat tercümanıyım

Akıl sahibi habarat ehlindenim

Kulağıma acayip bir ses geldi

Aferin sana ey çaycı Reşid

Ne hoş olmuş bu içkilerle dolu âlem

Kılar cennat-i adni tahtihel enhara imayı*)

( *Altından ırmaklar akmasını Adn cennetlerinin işareti kılar.)

Meşkler

(Mürekkebat Meşkleri: Hat sanatıyla meşgul olan öğrenciler, belirli bir zaman sonra harfleri satıra dizmek maksadıyla “mürekkebat” yani birleştirilmiş adı verilen yazı örneklerine çalışır. Hem bu yazılara hem de talebelerin hocalarına gösterdikleri ödevlere “meşk” denmektedir.)

Allah’ım, beni dininde ve taatte sabit kıl!                                                                                 

Mülkün sahibine sığındım. İzzetin ve azametin sahibine intisab (bağlandım) ettim. O Hay ve diri olan Allah’a tevekkül ettim. O’na ne uyuklama gelir ne de uyur. Tesbih ederiz ve takdis ederiz ki tüm meleklerin ve tüm âlemin Rabbidir. Benim Rabbim Allah’tır, O’nun şeriki (ortağı) yoktur.

Hilye-i Şerif (manası üstte verilmiş)

Dilini tutan (susan)kurtulur.

Meşk

(Anlamı: “Hat sanatı, üstadın elinde gizlidir. Kıvamı çok yazmakla, devamı İslam dini üzere olmakladır.)

(Bir hattatın talebesine aynısını yazmaya çalışması için verdiği veya talebenin hocasına göstermek üzere hazırladığı güzel yazı örneğine “meşk” denir.)

Allah bes baki heves (Allah yeter, kalan her şey boş hevestir.)

Ve artık sergimizin sonuna  geldiniz. Bu arada “Allah’ım beni dininde ve taatte sabit kıl, yani sana olan itatte, emirlerine uymakta devamlı olayım” ne mühim bir ileti,  umuyorum bu sizde büyük bir yankılanma daha yarattı. “Ne demek bu?” dediniz içinizden ve “Yani beni sağa, sola savurma, imanından saptırma, her an ‘Allah yeter de, kalan her-şey boş bir heves’ değil mi gerçekten” diyerek, kendinizi, bazı savruluşlarınızı düşünerek ya da dik duruşlarınızı hatırlayarak ya da “Allah (cc)” deyince kalp vuruşlarınızı dinleyerek sergiyi bitirdiniz. Böyle mi oldu? Bilmem, benim yaşadığım bu! Kendimce yazıların bana söylediklerini size aktardım. Yazılar sizle nasıl konuşur, siz nereye varırsınız onu bilemem. Denemek için buyrun sergiye… Sergi size ne iletti, yorumlarınızı beklerim.                                                                                                                                                                                                                                                                                             

YORUM YAZIN