Sanat

Ahmet Güneştekin’in Her Eseri Öyküyü Geçtim Bir Romandır!

LinkedIn

Ahmet Güneştekin’in hikayesi Batman’da Garzan işçi kampında kalabalık bir ailede dünyaya gelmesiyle başlamış. Memleketine, Anadolu topraklarına ve onlarda yaşayan efsanelere duyduğu saygı, verdiği değer sanatında da özenle işlenerek karşımıza çıkıyor. O kendi sevdiği işi küçük yaşlarda keşfedenlerden, 9 yaşında yağlı boya resim yapmaya başlamış, ilk sergisini ortaokul 3. sınıfta okulun koridorunda açmış, lise zamanlarında ise birçok sergiye katılmış, ilk profesyonel sergisi çok daha sonra. O yaşlarda bile azimli ve çalışkanmış. 1984 yılında liseden mezun olmuş. Lise hayatı boyunca İstanbul Mimar Sinan Devlet Güzel Sanatlar Akademisi sınavlarına girmek ve eğitimine orada devam etmek istermiş. Fakat daha sonra düşünceleri bir başka yönde gelişmeye başlamış ve kendi üslubununun oluşmasında bunun payı büyüktür.  Bu konuda şöyle diyor: “Akademi fikrinden uzaklaşmaya başladım. Kendimi ait hissetmediğim bir yöne doğru gittiğimi ve bunun beni sınırlayacağını anladım. 1986 yılında akademi tahsili fikrinden tamamen uzaklaşmıştım. Öğrenmem gerekenleri kendim bulacak ve nasıl öğreneceğimi kendim seçecektim.”

Eserlerinin her biri bir öyküden kaynaklanıyor. Bunu seviyorum. Mesela “Masumiyet Kapısı” eserini şöyle anlatıyor. “Masumiyet kapısının nereye açıldığını görmek için, Truva savaşını anlamak gerekiyor önce. Homeros’un İlyada destanında anlattığı efsaneye göre, Truva savaşı 10 yıl sürer. Savaşın sebebi, Paris ile Helen’in aşkıdır. Paris, Truva kralının oğlu, Helen ise, Sparta kraliçesi ve Mycenae kralının kardeşi olan Menelaus’un karısıdır. Helen, Menelaus’la zorla evlendirilmiştir. Paris ile Helen birbirlerine âşık olurlar ve Paris Helen’i kaçırıp Truva’ya getirir ve savaş başlar. Masumiyet Kapısı, işte bu aşkı anlatır. Aşkı, bir çeşit masumiyet olarak görürüm ve masumiyeti daha çok beyaz renkte hissederim.” Katman katman bir eser, görsel boyutu ve herkese başka hissettirdikleri var, kendinizi geçmiş zamanda bir hikâye içinde buluyor ve aşk, masumiyet gibi kavramlar üzerinde düşünüyorsunuz.

Ahmet Güneştekin, Çapkın Horoz, 100 x 120 cm. 2003.

Güneştekin’in eserlerinde Mezopotamya ve Anadolu uygarlıklarına dair çok sayıda efsane ve masal var. Bunların nerede geçtiği rivayet olunuyorsa oraları gidip görerek efsane ve masalları yerinde derliyor. Ziyaretlerinde yerli halktan şehrin hafızasını öğreniyor ve coğrafyasını iyi bilen kişilerle konuşuyor, o mekanları bizzat dolaşıyor ve heybesini dolduruyor. Tüm bunları yaparken o yörelerin çocuklarına duyduğu ilgiyi, onlara resim yaptırarak sanat ve estetik duygusu aşılamasını takdir ediyorum.

İlk döneminde TRTde uzunca bir süre yayınlanan Güneşin İzinde” adlı bir belgesel serisi çekti. Onun bu çok yönlü oluşu takdire değer. Bu belgesel serisinde, Coşkun Aral’la birlikte “Haberci” programını yaparken  ve yine kendi seyahatlerinde edindiği izlenimlerini aksettirdi. Amacı çocukluğundan beri ilgilendiği mitolojik ve tarihi bilgileri bizlere aktarmak olan bu projede gittiği her şehre bir ressam veya bir heykeltıraş ya da bir fotoğraf sanatçısı götürdü. Onlarla orada ortak sergiler açarak şehirlerin bilinen özellikleri dışında, arka planda kalmış özelliklerini bulup öne çıkardılar (1).

Ben Ahmet Güneştekin’in ilk dönem eserlerini daha çok sevdim. Ne yazık ki pek azını toplayabildim. Konular daha yalın anlatılmış, renkler daha baskın. Şimdi ise her eserinde anlattığı o kadar çok şey var ki…Titizliği, çok çaba gerektiren stili ve asistan kullanmaması da ayrıca takdire şayan.

Ahmet Güneştekin, Allı Turna, 150×150 cm. 2005. Yıldız Holding Koleksiyonu.

Şimdi ise akut sosyal konulara tarihi ve güncel bakışımızı anlatan enstelasyonları ve heykelleri dikkat çekiyor. Nihayetinde şimdi geçmişi günümüze bağlayan yorumlarıyla Gelene-ek heykel serisini görüyoruz. Bana çok ilginç geldi. Hele derin denizlerin gizemini barındıran efsanevi balıklarından çok etkilendim. Hangisini seçeceğimi bilemedim. Neyse o seçip bana göndermiş.

Ahmet Güneştekin, Sır Küpü, Zülkarneyn Serisi. 30×50 cm. 2018.

Bu konuda şöyle diyor kendisi: “Gelenek aslında bizi eğiten bir kelime. İpuçlarını veriyor, diyor ki gelene ek yapacaksın. Ben geçmişi referans alıp bugünkü zamana kendi dilimle taşıyorum. Benim aslında bütün sırrım bu. Binlerce yıllık hikayeleri, ya da seramik mesela kaç asırlık bir kültürdür, aynı geleneği bugünkü moderniteye kendi hikayelerimle, kendi formlarımla taşıyorum.” Kültür zenginliğini alıp, günümüzün verileriyle  harmanlamak ve bunu global arenada yansıtmak ne kıymetli ne güzel bir iş değil mi?  (2)

Ahmet Güneştekin, Gelene-ek, Yıldız Holding Koleksiyonu.

2018 yılında Contemporary İstanbul’da sergilediği “Ölümsüzlük Odası” işi de oldukça konuşulmuştu. Tahmin edebileceğiniz gibi onun da yine tarihi bir altyapısı var; ilk Babil şiirinden yani Gılgamış Destanı tabletlerinden yola çıkıyor. Güneştekin Ölümsüzlük ve Tufan Tabletlerinin kendisini çok etkilediğini söylüyor: “Onların inancına göre tufan koptuğunda gemi darbe alıyor ve bütün hayvanlar ürküp kaçışırken kara yılan bedeniyle Nuh’un Gemisi’ni su alıp batmaktan kurtarıyor. Birçok kültürde görülen yılan figürü bugün modern tıbbın sembolüdür.”

Güneştekin Göbekli Tepe’de ilk buluntulara ulaşıldığında eser üzerine düşünmeye başlamış, zaman içinde düşüncelerini geliştirmiş. 2018 yılında ise bir tersaneyi büyük bir atölyeye dönüştürerek çalışmaya başlıyor, eser aynı yıl Contemporary İstanbul’da izleyicisiyle buluşuyor. Bu muazzam enstelasyon Tersane İstanbul’un sponsorluğuyla gerçekleşiyor. Aksi durumda düşünce olarak zihnimin bir köşesinde yaşamaya devam edecekti, diyor Güneştekin. Kendisi şöyle aktarmış; “1 milyon dolara yakın bir maliyet çıkmıştı. Ben, mutlaka bunun için bir sermaye grubunun destek vermesi gerektiğini düşündüm. Fettah Tamince’nin kapısını çaldım, projeyi anlattım ona. İlk tepkisi, ‘ne zaman başlıyoruz?’ oldu. Müthiş bir şeydi. Bu kadar cesur bir hareket… Ülkenin şu andaki kaotik durumunda, birçok sıkıntı yaşayan bir iş insanı sanat adına ‘böyle bir şey yapalım, ben de çok heyecanlandım’ dedi. Bence çok önemli. Dünyada da çok ses getirdi. Aynı zamanda bir sanat eserini sanatçı yapım aşamasında sosyal medyada paylaştı. Bunu çok iyi kullandık. Dünyanın dört tarafından ciddi yorumlar ve beğeniler aldı. Doğru bir şey yapmıştık. Çünkü doğru bir şey yaptığınız zaman dünyanın neresinde olursanız olun, bugünkü iletişim dünyasında görülebiliyor.”

Enstalasyon tümüyle metalden yapılmış kafatası ve boynuzlardan oluşuyor. Bütün parçaları tamamen el işçiliğiyle yapılmış, 130  kişinin emeği var bu çalışmada. 13 ayda, 6 döküm atölyesinde, 22bin parça boynuz ve kurukafa dökümü yapılmış ve 35ton alüminyum kullanılmış. Çok ağır bir eser. Parçalanabilir bir yapısı var ama sökülmesi bile sadece 2 gün sürüyor. Güneştekin, enstalasyonu Haliç’teki Tersane İstanbul’da çalışmaya başlamış. Contemporary Istanbul’da sergilenmeden önce atölye çalışmasının yapıldığı yerde bir süre izlenmiş, fuarın ardından da yaklaşık 2 yıl boyunca Bakü’de Heydar Aliyev Kültür Merkezi’nde sergilenmiş. Global arenada memleketimiz adına gerçekten çok güzel işler çıkarıyor Güneştekin.

Ahmet Güneştekin, Haydar Aliyev Kültür Merkezi, Bakü. 2019

Kuru kafaları ve boynuzları kendisinin işlerinde oldukça sık görüyoruz. Ölümsüzlüğün karşılığını hayvanlar için boynuz, insanlar için kuru kafa ile sembolleştirdiğini anlatıyor. Ne ironi! Ölümü ve korkuyu da bunların üzerinden sorguladığını söylüyor. Seramik kuru kafaları için de seramiğin topraktan çıkan bir şey olduğunu ve bununla ölüm simgesini birleştirerek hem doğumu hem ölümü bir arada işlediğini söylemiş. Hepimizin ortak noktası olan doğum ve ölümü böyle vermesini oldukça etkileyici buluyorum.

Ahmet Güneştekin, Hafıza Tepesi

2020 yılında Pilevneli Gallery’de gördüğüm “Hafıza Odası” sergisi de oldukça farklı, unutulmayacak eserler barındırıyordu. Güneştekin bu sergisi için “Hayatlarımızın nesnelerde bıraktığı fiziksel izlerden büyülenmişimdir her zaman. Eşyalar duygusal dünyamıza eşlik eder ve düşüncelerimizi tetikler.” dedi (3). Beni en çok etkileyen işlerinden biri de bu sergideki “Hafıza Tepesi” enstalasyonuydu. Kendisi “Nesneler birden çok yaşam formuna sahiptir, akışkandır. Sahip oldukları gücü farklı nedenler için kullanırlar. Bazı nesneler çağrıştırıcıdır; güçlü anılar uyandırırlar ve kimliğimizin önemli bir parçasını temsil edebilirler. Sergideki bu ve diğer işleri yakınlaştıran, birbiriyle ilişkilendiren nedenler, eşyanın ve mekânın sadece bir nesne, bir yer olmalarının dışındaki bu boyutlarıdır” diye açıkladı. “Hafıza Tepesi” üst üste yığılmış binlerce kara lastik ayakkabıdan oluşan bu enstalasyon yazı bile gerektirmeden nesnenin gücü ve vuruculuğuyla karşınıza çıkıyor. Bana ninemden dinlediğim “93 Harbi” hikayelerini, kara lastiklerini, jislavet derlerdi bizde,  çamura kaptırıp yüzlerce kilometre yolu yalan yapıldak kat ederek İstanbul’da bir cami avlusana sığınışlarını, hayatı kurtulsun diye yolda çaresiz bir kağnı arabasına attıkları bebelerini, halamı, sonra tesadüfen buluşlarını … hatırlatır.

Güneştekin bugüne kadar yurt dışında bir çok sergi açtı; New York, Berlin, Venedik, Miami, Hong Kong, Barselona, Madrid, Budapeşte, Atina, Selanik, Cenevre, Viyana, Bakü, Peç, Brandenburg, Weilburg, Dresden ve Amsterdam başta olmak üzere çok sayıda dünya şehrinde uluslararası galeriler tarafından kişisel sergiler düzenledi. Eserlerinin sergilendiği başlıca uluslararası müzeler arasında Vasarely Museum, Janus Pannonius Museum, Zsolnay Museum, Bank Austria Kunstforum Wien, Rosenhang Museum, Kunsthalle Dresden, Kunsthalle Brennabor yer alıyor. Yerel olan değerlerin dünyanın dört bir yanında sergilenmesi, özgün kültürümüzü nice insanla buluşturması çok değerli. Kendisini tüm kalbimle tebrik ediyorum.

Güneştekin Yıldız Holding için de oldukça kıymetli eserler üretti. Godiva, McVities ve Ülker markalarımız için;her birinde onlarca anıdan oluşan ve bütününde markanın ruhunu çok güzel veren eserler bunlar. Biri New York’taki Godiva’nın merkezinde duruyor hatta. Godiva  “Aşk” adlı eseri görmek isterseniz de Godiva Zorlu AVM Mağazamıza buyurunuz.

Ahmet Güneştekin, Aşk, Yıldız Holding Koleksiyonu.

Bahsedilecek yüzlerce eser var ama ben son olarak bu yaz yaptığı bir güzel işten daha bahsetmek istiyorum. Pandemi süresince de durmadan çalıştığını yakinen biliyorum, bu dönemde biriktirdiklerini Bodrum Zai’de çok güzel bir doğa içinde bizlerle buluşturdu Güneştekin.  Bodrum Zai binlerce yıllık zeytin ağaçları içinde konuşlanmış bir konsept kültür alanı. Bu güzel alan içerisinde sergisi için çok anlamlı bir isim seçmiş Güneştekin “Kutsal Ağaçlar”. Ahmet Güneştekin’in sanatında ağaçların önemli bir yeri var; Nuh Tufanı’nda, Gılgamış Destanı’nda geçen Sedir ağaçları, Nar ağaçları, İncir ağaçları onun uzun yıllardır eserlerinde yer alıyordu zaten. Bu sergi mekânı Zai’nin zeytin ağaçlarını görünce, bu ikisinin birleşmesi gerek demiş Güneştekin ve gerçekten ortaya harika bir buluşma çıkmış. Bu sergiye ilgi de oldukça yüksek oldu. Merak edenler konu ile ilgili Instagram videoma da bakabilir: https://www.instagram.com/tv/CRwafXbhrGT

Bu arada kendisinin çok yönlü kişiliğinden bahsederken bir iş adamı olarak sanatçılığının yanında işlerini maharetle idare edişini, yaklaşımını, iletişimini kısaca üslubunu çok beğendiğimi de söylemeliyim. Aynı zamanda iyi bir aşçı olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Sabrı ve çalışkanlığı mutfağına da yansımış olacak ki saatlerce özenle pişirilmiş et yemekleri, birbirine en çok neyin yakışacağı üstüne kafa yorulmuş eşlikçi yemekler ve tüm estetik zevkini yansıtan atölyesindeki zevkli düzeniyle iyi bir ev sahibidir kendisi.

Sanatçı olmak isteyenlere verdiği tavsiyelerse sanıyorum başta gençler olmak üzere hepimize ilham verecek nitelikte; her şeyden önce “çok çalışmak lazım” diyor Güneştekin ve ekliyor “cesur olmak, özgüven sahibi olmak da çok önemli”. Her ne yapıyorsak sanıyorum göstereceğimiz şahsi çaba başarı yolunda en mühimi ve işinize olan bağlılığınız, sevginiz bu yoldaki en büyük yardımcılarınız.  Sevgili dostum Güneştekin tüm bunları kendine şiar edinmiş ve yaptıklarıyla güzel bir örnek olmuştur. Kendisine memleketimize kattıkları için bir kere de buradan teşekkür ederim.

Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez.

KAYNAKLAR:

  1. http://gulersanat.com/Icerikler/uploads/2017/01/Ahmet-Gunestekin-Roportaj.pdf
  2. https://www.aa.com.tr/tr/roportaj/ressam-ahmet-gunestekin-bir-basari-varsa-ben-onu-ulkeme-atfediyorum/1674105#
  3. https://www.perspektif.online/sanatcinin-hafiza-odasi/

YORUM YAZIN