Seytumet Emin’in kendi dilinden söylediklerinin Türkçesi şöyle: “Körbek, yüksek yaylanın eteğinde, dağlar başında, yüzünü Karadeniz’e çeviren, parlak güneşin ışıkları içine…
Hayat siz kendiniz, aileniz, sosyal çevreniz, iş yaşamınız, geçmişiniz (anlarınız ve itibarınız), geleceğiniz (hayalleriniz ve kaderiniz), yaratıcınız ile irtibatınız ve kim bilir daha neler ihtiva ediyor. Zira bizi biz yapan, yaşamın tüm alanlarındaki ilgi ve faaliyetlerimizdir.
Hadi bakalım size bir soru: Bir sunumun, bir iş görüşmesinin veya bir randevunun iyi geçtiğini nasıl anlarsınız?
Hemen “ilk görüşte etkilenme olduysa…” diye başlarsınız. Sıklıkla, “ilk izlenim” tuzağına düşeriz. Türkiye’de dahil bütün imaj danışmanları “İyi bir ilk izlenim için tek şansınız vardır,” diye tutturmuşlardır.
Zaman, insanlığa dağıtılmış en adil şey. Zamanı doğru kullanmak ise, giden zaman geri gelemeyeceğinden en önemlisi…
Geçen yazımda “1986 yılında Bilim ve Sanat Vakfı’nın kuruluşuna ön ayak olanlardan biri olmam da belki biraz, sınırlarımın ötesine geçtiğim şekilde açıklanabilir. Neden derseniz? Babam vakıf, dernek ya da bir benzeri oluşumun bizzat kurucusu ya da yüklenicisi olmanın faydasına inanmaz, bu işi daha iyi yapabileceklere bırakılmasını isterdi” diye yazmıştım. Bence vakıflar anonim hüviyete sahip olmalı ve gönüllülerce deruhte edilmelidir. Vakıf konusu açılmışken, Bilim Sanat Vakfı nasıl kuruldu, anlatayım.
Benim şansım babamın tecrübesi, başarısı ve fakat benden aynı şeyleri beklemeyişidir. Ben babamın pek çok konudaki nasihatine uymuşumdur, çünkü bunların bir hayat tecrübesinin neticesi olduğunu genç yaşta anlamışımdır. Fakat gençlik söz konusu olduğunda, her daim nasihate uyabilme kabiliyetinizin sınırları da bir yere kadar uzanabilmekte…
Sağolsunlar, çocuklarım Fatih, Mustafa ve Yahya nedeniyle Üniversite’ye giriş sınavı sisteminden hiç kopmadım. Mesela şu anda sınavın adının Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) olduğunu biliyorum.
Hani sormuştunuz, “Okuduğun bir kitabı tavsiye eder misin?” diye. Genelleme yaparsak, Âdem ve İsa hariç hepimizin babası vardır. Hepimiz nihayetinde babasız kalırız ama çoğunlukla baba oluruz ve baba-evlat ilişkisi yaşarız.