Sanat

Artweeks@Akaretler’de “Yıldızlar Geçidi”

LinkedIn

ÜLKER 4 NESİLDİR DAMAKLARDA…
Bundan 77 yıl önce Safiye Erol’un “Ülker Fırtınası” adlı romanından ilhamla adı konulmuş denen Ülker markamızla başlayan yolculuğumuz, bugün Yıldız Holding çatısı altında Ülker dahil birbirinden güçlü global markalarla sürüyor. İşimizi yaparken bir yandan da sanatla olan bağımızı güçlü tutmaya çabalıyoruz. Sanat ve estetik toplum sağlığına olan katkısı yanında işimize de katkı mücerret ama müspet katkı sağlayor. Bu yüzden Yıldız Holding Koleksiyonu’nu zenginleştirerek hem çalışma arkadaşlarımızla hem de sanatseverlerle buluşturmaya özen gösteriyoruz ki bakanların aklına, ruhuna,  gözüne iyi gelsin, bu konudaki girişimlerimiz semeresini vermiş olsun.
Bu sene de sanatın kolektif yönünü geniş kitlelere yaymak ve sanatseverler ile buluşturmak adına, “Yıldızlar Geçidi” sergimiz ile Artweeks@Akaretler’e heyecanla katıldık. Sanatçılarımızın, markalarımızdan aldıkları ilham ile özel olarak ürettikleri eserleri sizlere sunmak gerçekten büyük keyif!
Niye “Yıldızlar Geçidi”? Etkinliğe  Ahmet Güneştekin, Burhan Doğançay, Ebru Döşekçi, İhsan Oturmak, Laurence Jenkell, Melis Ağazat ve Natalia Stuyk gibi yıldız sanatçıların eserlerinin yer aldığı seçkimizle katılıyoruz, ilk nedeni bu; diğeri ise Natalie Stuyk’un içine katıldığınızda insanı büyüleyen yıldızlarımız enstelasyonudur. Ama şunu da unutmayalım zaten söz konusu markalarımızın her biri zaten insanların hüsnü kabulüne mazhar olmuş birer global yıldızdırlar. (GODİVA, McVities, ÜLKER …) İlk defa sergileme fırsatı bulduğumuz eserler, bu sergiye özel üretilen eserler ve varolan koleksiyonumuzdan eserlerle, küratörümüz İdil İlkin hanım ile bir seçki karması yaparak bu önemli etkinlikteki yerimizi aldık. Bu yazımda  “Yıldızlar Geçidi”ne aşina olmanız için  seçkideki işlerle ilgili kısa bilgiler verdim, eğer bu sergiyi gezemezseniz büyük bir keyiften mahrum kalacağınızı bilmenizi isterim

Bizim ürünlerimizin en sevdiğim yanı hepimizde mutlaka en az bir mutlu anısı olmasıdır. Dedenizin size verdiği Ülker Çikolata ve Gofret, kendisine ayırdığı Pötibör, lise sıralarında arkadaşlarınızla paylaştığınız Ülker Kremalı veya Çokoprens, Halley ve daha niceleri 4 nesildir hayatımızda bize küçük mutlu anlarda eşlik ediyor.

Bilmiyorum sizin hatıranız hangisi ama şu muhakkak ki herkesin hemencecik aklını gelen bir mutlu anı var ürünlerimizle. Bunu düşünerek Artweeks@Akaretler’de size iyi gelecek sanatla yoğrulmuş bir nostalji dünyası sunuyoruz.

Sergide geçmişten bugüne, Ülker markamızın reklamlarında yer alan müzikleri duyacaksınız. Eminim sergiyi gezerken hepimizi geçmişe götüren efsane cingılımız dilinizden düşmeyecek: “Önce güneş, hava, su; sonra bol gıda gelir. Akşama babacığım, unutma Ülker getir!”

Yıllardır tüketicilerin hem damaklarında hem de gönüllerinde yer etmiş olan klasik lezzetlerimizi yorumlayan yıldız sanatçıların eserlerini anlatayım istedim, belki hoşunuza gider ve yolunuz Akaretler 12’ye düşürüverir. 😉

Kapıdan girdiğinizde solda Ahmet Güneştekin’in solo odası bizi karşılıyor. Tam karşıda tüm görkemiyle Ülker eseri var, babam Sabri Ülker Bey’in başlatmış olduğu Ülker markasının tarihini anlatıyor.

Sabri Bey’in 1944 yılında Ülker markasını taşıyan ilk pötibör bisküvisinden bugüne kadar olan tüm ürün ve markalarımızdan ilham alınarak yapılan bu eserde, tarihimizi ve nostaljik fotoğraflarımızı bir döngü halinde görebiliyorsunuz. Tam ortasında ise kendinizi görüyorsunuz. Aslında iş şiarımız da bununla çok örtüşüyor, merkezde hep sizler, sizin istediğiniz ürünleri yapıyoruz, neleri seveceğinize kafa yoruyoruz…

İşte burada değişik açılardan eserdeki aynaya da kendinizi dahil ederek günün selfisini çekip benimle paylaşabilirsiniz. mu_ulker instagram hesabım.

“Yıldızlar Geçidi”nde  sizi karşılayacak olan bir diğer eser, İhsan Oturmak’ın “Görünmeyene Dair” adlı eseri. Daha önce de Yıldız Sergi Salonu’nda sergilenen bu eseri bu kez daha geniş kitlelere ulaştırmak istedik.

Oturmak’ın eserinde, televizyon ekranına gıpta ve hayret içinde bakan her jenerasyondan bir çocuk grubu görüyoruz. Bizim de onları izlediğimizden habersiz olan bu çocuklar adeta büyülenmiş şekilde televizyon izliyor. Peki onları ekrana bu kadar odaklandıran şey ne? Bunu da sizin hayal gücünüze bırakıyoruz ama bana sorarsanız ekranda bir Ülker reklamı oynuyor. Çünkü, tual üzerine yağlı boya ile yapılan bu esere detaylıca baktığınızda bir çocuğun elindeki Çokonat’ı, hatta başka bir çocuğun da o Çokonat’ı almaya çalıştığını göreceksiniz. Belki de ekrandaki 70’lerde yayınlanan ve Türkiye’nin ilk kaplamalı çikolatası olan  Ülker Çokonat’’ın reklamıdır. Şimdi bir şey yazacağım ve siz bunu müziğiyle okuyacaksınız: “Nat, nat, nat Çokonat! Bol bol fındık Çokonat! Taze gofret Çokonat! Fındık, gofret çikolata, Çokonat’ın lezzeti bambaşka!”. Çocuklar da reklamla birlikte bu cingılı söylüyorlardır, belki, kimbilir.   

Bana bu eserde güzel gelen şeylerden biri de eski günlerde komşular televizyonlu evde toplanırlardı ya, işte o günleri hatırlatıyor bana…Hani “Bir maniniz yoksa annemler size gelecek” günlerini…

Hemen sağa doğru Melis Ağazat’ın, Ülker 75. yılına özel olarak tasarladığı seramik pötibör ve gofretlerin videosu ile karşılaşacaksınız. Alıştığımız şeylerin başka formlarda karşımıza çıkması hep hoşuma gitmiştir bu eserler de zarafeti ve şaşırtıcılığıyla benim için pek kıymetli. Videonun karşısındaki duvarda ise eserlerin kendisini görüyorsunuz. Yakından incelemek ve yine selfi için, zira çok isterim o incelikle işlenmiş detayları selfinizde eve götürmenizi…

Seramik ürünlerimiz ve hepimizin kulağında yer etmiş slogan “Akşama Babacığım …” bir arada çok güzel oldu.

“Akşama Babacığım …” çoğu jenerasyonun çocukluğunun melodisi olduğunu dile getiren Ağazat da bu melodinin onda manevi değerinin yüksek olduğunu söylüyor. Gözleri dolarak, akşam eve dönerken  babasının getirdiği  çikolatalı gofretten ve akşama doğru evlerinde porselen çay fincanına batırılan pötibör bisküvilerinden  ilham aldığını ifade eden  Ağazat, porselenlerden aynı zamanda bir zaman kapsülü yaratmış. Ağazat bu konuda şöyle diyor: “Porselen fincanın deseni, kokusuyla birlikte çikolatalı gofret ve pötibör bisküvisine yansıdı.” Melis Hanım da benim gibi pötibörlerimizin cazibesinden etkilenerek bazılarından birer ısırık almış, yaparken… 😉

Hatıralar içinde yolculuğumuzda yine sağda Burhan Doğançay’ın imzası haline gelen kolaj tekniği ile markalarımız tablosu; grego duvarlarda muhtelif anbalajlarımızın ruloları, Ülker ve Godiva logosu ile kolaj şeklinde resmettiği bu tual, daha önce Sevgili Burhan Doğançay tarafından bana ve Yıldız Holding’e hediye olarak takdim edilmişti. Benim için çok kıymetli bu isim ve eserin bu sergide olması önemliydi.       

Tam ortada ise kocaman altın renklerinde “Petit Beurre, Başlangıç” var. Bu eser 70. yılımız için Ebru Döşekçi’nin bir Pötibör yorumu. Ebru Döşekçi’nin eserlerindeki en büyük özellik, doğadaki formları soyutlaştırması. Eserlerinde aşk, umut, güven, güç, neşe gibi hepimizin hayatında daha çok yer almasını istediği kavramlara yer verirken; kalp atışı, ses dalgası ve titreşim gibi ölçülebilen kavramları da üç boyutlu hale getiriyor. Farklı bir bakışı var… Sanatıyla ilgili olarak yapılan  “insanların acımasız dünyasından naif ve gerçek yaşama bir bakış” nitelendirmesini de beğeniyorum.

1944 yılında Ülker markamızın ilk tadı olan Pötibör bisküvinin simgesi olan bu eser Yıldız Holding girişinde duruyor, her sabah önünden geçerek işe başlamak hepimiz için güzel bir hatırlatma. Sizler için de bu pötibör yorumunun bakınca mutlaka bir şeyleri çağrıştırdığına eminim.  

Sonraki  eser ise, Laurence Jenkell’den, imzası niteliğinde olan çift büküm tekniği ile oluşturduğu canlı, renkli ve karışmış bonbon şekeri heykelleri. Laurence Jenkell için bu şeker formu, bir dil haline gelmiş diyebilirim. Daha önce bir yazımda ayrıntılı olarak kendisinden ve eserlerinden bahsetmiştim okumak isterseniz:

O da bizim gibi herkesin mutlu hissetmesini istiyor…

Bronz, pleksiglas, alüminyum ve mermer gibi malzemelerle bazen parlak renklerde ya da şeffaf, çeşitli boyutlarda oluşturduğu şekerlemeleri heykel haline getiriyor. Bu sergide göreceğiniz eseri de benim çalıştığım katta karşımızda yer alıyor; içinde dünyanın dört bir yanından ürünlerimiz şeffaf bir bonbonun içinde görülüyor.

Serginin bir sürprizi de ilk defa bu sergide göreceğiniz Natalia Stuyk’un Yıldızlar enstalasyonu.

Esere göz attığınızda sizi geleceğin ötesine, sonsuzluğa götürüyor adeta. Aydınlıktan koyu renge geçerek arkada dönen video ve tavanda asılı olan yıldızların yaptığı yansımanın hipnotik bir etkisi var. İşte tam bir mutluluk vidyosu çekilecek yer…

Ben, bu eser ile ilk karşılaştığımda sonsuzluğun içine doğru ve aydınlık bir yol olduğu fikrine kapıldım. Etrafımızda gerçekleşen onlarca olayın arasından sıyrılarak kendi yolumuzu bulmamız için bir rehber gibi adeta. Aynı zamanda benim için Yıldız Holding’in dünyanın dört bir yanındaki yıldız markalarının birer simgesi o yıldızlar. Sanatın en sevdiğim yönü, belki de herkeste uyandırdığı hissin farklı olması. Size neyi çağrıştırıyor paylaşırsanız, yorumlarda okumak ne iyi olur.

Yıldız Holding’in köklü markalarının tarihiyle harmanlanmış, çocukluğumuzun renklerini, lezzetlerini ve kokularını yeniden canlandırmayı ve böylece sizleri biraz olsun gülümsetmeyi hedeflediğimiz Yıldızlar Geçidi Sergimiz 30 Mart-29 Nisan tarihleri arasında Akaretler Sıraevler No: 12, Artweeks@Akaretler‘de. Mutlaka bekliyoruz, gezmenizi öneririm. Kendinizi bu keyiften mahrum etmeyiniz. https://www.instagram.com/yildizsergisalonu/ dan da takip edebilirsiniz sergilerimizi.

YORUM YAZIN