Geçen hafta yazımın başlığı “BALIK TUTTUNUZ MU HİÇ OKYANUSTA” idi.
Hani derler ya emekli olup balığa gideceğim. Tabii tabii balıklar da bekliyorlardı, siz emekli olun diye 😀 Ben balıkların farkına varıp, avlanmaya başladığımda ilk Boğaziçi köprüsü daha yapılmamıştı. O zamanlar balık boldu… demeyeceğim, zira eskiye özlem gibi bir adetim yok. Şimdi de balık var ama yapacak iş çok! Yeğenim Ali Ülker balıkçılığı benden devraldı. Sonraki yıllarda neredeyse dünyanın tüm okyanuslarında muhtelif balıklar tuttum. Hikayeler biriktirdim.
Hatta balıkçılığa ticari yaklaşarak, sahaya yatırım bile yaptık. Bir keresinde Niyazi Gönen beyle Antalya’da bir ton balığı çiftliğinde bir günde 36ton balık hasadında bulunmuştuk; bazı balıklar 650 kilo çekiyordu. Vurulup gemiye alınan balıklar hiç debelenip kendi etine zarar vermesine fırsat bırakmadan hareketsiz hale getirilip ana gemiye (Mitsubishi) nakledip sushi pazarı için hazırlanıp donduruluyordu. Şu anda ticari balıkçılığımız SUPERFRESH TON markası altında gerçekleşiyor.
Geçen haftanın yazısı Ali Ülker’in ağzından okyanusta birlikte yaşadığımız bir deneyimi anlatıyordu. Yazımın linki ve kısa bir vidyosu ektedir.
Yarınki yazım kısa bir süre önce katıldığım toplantıdan. Malum İstanbul Erkek Lisesi mezunuyum. Geçenlerde mezun arkadaşlarla bir araya geldik, daha doğrusu beni çağırdılar. Cevabı ilginç olabilecek sualler hazırlamışlar, cevapladım. İki soruları oldu. SORU 1: Şirket yönetimi, yönetim tarzının yıllar içinde değişimi, gelişimi ve ileriye yönelik öngörüler. SORU 2: Türkiye’den dünyaya nasıl açılınır? Global bir iş modeli nasıl yaratılır? Yarın saat 11.00’de ilk sorunun cevabını genişçe vermeye çalışacağım. İkinci sorunun cevabı ise haftaya.
Yazının tamamı: https://muratulker.com/y/simdi-bir-balik-hikayesi-dinleyelim-goyayi-ihmal-ettik-mi-tabii-ki-hayir/