Serginin adı: Cevher. Nevmekan Sahil Galeri’de 12. hat sergisini açan ünlü hattatımız Mustafa Cemil Efe. Gezdim ve çok beğendim. Hat sanatı, İslâm yazı sanatı, esnektir, dinamiktir, sayesinde yazı bir estetiğe sahip olur. Mustafa Cemil Efe sergisinde Kuran ayetleri yazılmış, sizi estetik dünyasına davet ediyor. Hattatımızın hayat öyküsünü merak ettim, kendisine sorup öğrenmeye çalıştım. Duyduklarım beni hem şaşırttı hem de bir kez daha ünlü hattatımızın eserlerine hayranlığımı arttırdı. Okuduktan sonra 9 Ocak tarihine kadar açık olan sergiye mutlaka gidiniz. Bakalım sizde nasıl bir etki bırakacak?
Babası Ahmet Efe, Ankara’da ve başka şehirlerde oyunculuk, grafikerlik, kameramanlık, yazarlık, editörlük gibi işler yapıp Konya’ya evine dönen, evli, çocuklu 24 yaşındaki oğlu Mustafa Cemil’e, bir türlü yolunu çizemediği için içten içe kızıyor, “hiç olmazsa elinde bir sanatın olsaydı” diye yol gösteriyor, Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar sınavına girmesi için desteklese de açıkçası Ahmet Efe sonuçtan çok umutlu değildi.
Bu sırada Mustafa Cemil’in Konya’da Destegül Güzel Sanatlar Merkezi’nde Prof.Dr. Fevzi Günüç hocadan aldığı derslerle hat sanatına ilgisi iyice artmış ve Allah içine öyle bir sevgi düşürmüş ki, Hat sanatında iyi bir eğitim almaya adeta bilenmişti. O zaman Güzel Sanatlar Dekanı olan Fevzi Hocanın, sınava gireceğini duyduğunda söyledikleri Mustafa Cemil’in kulaklarında çınlıyordu:“Bana güvenip girme, sana hiçbir faydam olmaz!”
Mustafa Cemil 3.5 aylık bir hazırlık döneminden sonra sınava girdi, Selçuk Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Hat Ana Sanat Dalı’nı 300 kişi arasından 2’inci olarak kazandığını öğrendiğinde hemen babasına koştu. Babası önce inanamadı, “sen hele bir daha bak” dedi. Emin olduktan sonra ise içeri gitti elinde emekli maaş kartı ve sahip olduğu tek araç olan Opel Corsa anahtarı ile geri geldi. “Al bunları, eşin var çocuğun var, okul uzak, başka bir şey düşünme, sadece okulunu düşün, biz başımızın çaresine bakarız” dedi.
Yukarıdaki öykümüzde adı geçen Mustafa Cemil Efe’nin Nevmekan Sahil Galeri’de 12.hat sergisi açıldı. Serginin adı: Cevher, gezdim ve eserleri çok beğendim. Hat sanatı İslâm yazı sanatının yüzüdür, esnektir, kıvraktır, o şekilde yazı Kuran’ın ruhuna uygun bir estetiğe sahip olur. Mustafa Cemil Efe’nin sergisinde Kuran ayetleri ile insan estetik dünyaya yolculuğa çıkıyor. Hele hattatımız ile her yazının mealini ve öyküsünü dinleyince sizi fethediyor.
Mustafa Cemil Efe, bir dergiye verdiği röportajında (1):“Yıllarca kendisine ana arayan kuzu gibi dolaştım. Yazgımın yazmak olduğunu anlayana kadar, en azından zannımın burada karar kılışına kadar dolaştım. Nice badireler oldu hayatımda, nice mekânlarda, nice hallerde bulundum. Okuduklarım, çalıştığım işler, gittiğim yerler, gezdiğim dağlar, ırmaklar beni hep buraya doğru sürüklemiş meğerse. Yazgımın yazmak olduğunu anladığımda 22 yaşımdaydım.”
Mustafa Cemil Efe’nin babası, Ahmet Efe, islami kesimde çocuk edebiyatı, şiirleri, yazılarıyla, çizgileriyle tanınıyor, dedesi ise islami alanda yaptığı tercümeleri, yazdığı kitapları ve verdiği dersleri ile adından söz ettiren 2011 yılında vefat eden Alasakal’da Müftü Mustafa Efe’dir. Mustafa Efe’nin en bilinen tercüme eseri ise 16 ciltlik, 1700lü yıllarda Hindistan’da yazılmış Hanefi mezhebinin referans fetva kitaplarından birisi olan Fetavai Hindiyye isimli eseri (2,3).
Niye Mustafa Cemil Efe’nin babası ve dedesinden anlatmaya başladım derseniz, tüm yaşamı üzerinde babasının, dolayısıyla babasını etkileyen dedesinin etkisi olduğunu söylemek mümkün. Okuma aşkı, öğrenme aşkı, Kuranı Kerim’e olan aşkı hep onlardan geliyor. Hatta güzel sanatlara olan olan ilgisini bir zamanlar babasının Kombassan bünyesinde kurulmuş olan Esra Film’e iş yapmasına bağlıyor. Mustafa Cemil Efe İmam Hatip Mezunu, bir kardeşi şu anda Diyanet’te Kuran Kursu hocası, diğer kardeşi ise İlahiyat Doktorası yapıyor. Şu anda dahi sanatını en fazla etkileyen eser ise Konyalı Vehbi Efendinin Kuran Tefsiri (4).
Mehmet Cemil Efe 1979 Ankara doğumlu. İlk, ortayı Ankara’da bitiriyor. Ailesi , Konya’ya taşınınca, neticede Konya İmam Hatip’ten 1997de mezun oluyor, 1998de evleniyor. Eşini Konya’da bırakıp çalışmak için Ankara’ya dönüyor. Daha çok muhafazakar tiyatrolarda, televizyonlarda oyunculuk, grafikerlik, ışıkçılık, kameramanlık, jimmy Jib operatörlüğü, yazarlık, editörlük yapıyor. Kendi deyimiyle “nerde akşam, orda sabah” yaşıyor. Yine kendine göre bereketsiz ve sıkıntılı günler o zaman başlıyor. Hatta 7-8 yıllık o dönemi Mustafa Cemil dağılma dönemi olarak tanımlıyor. Hatta bu dönemde eşini ihmal ettiğinin vicdan azabını yaşıyor ve kızının yakalandığı İTB hastalığının ona ceza olarak verildiğini düşünüyor.
Televizyon sektöründe ve diğer yaptığı işlerde aradığı değeri bulamayan Mustafa Cemil Efe, bir gün muhafazakar kanalların birinde kameramanlık yaparken ünlü bir sunucu içeri giriyor ve ayak ayak üstüne atmış haldeyken onu görüp “sen kimsin de benim karşımda ayak ayak üstüne atıyorsun, indir o ayağını” deyince, kafası atıyor ve tası tarağı toplayıp Konya’ya dönüyor.
Destegül Güzel Sanatlar Merkezi’nde Hüsnü hat eğitimine rika dersleriyle başlıyor. İlk meşkleriyle birlikte hem yeteneğinin hem de gerçekten ne istediğinin neyin peşinden gitmesi gerektiğinin farkına varıyor. Ama şeytan hala aklında, Almanya’dan bir turne için Nasrettin Hoca’yı oynama teklifi geliyor. Parası da iyi, 3000 avro. Kalkıp gidiyor, Gitmeden önce bir arkadaşı ona şöyle takılıyor: “Nasreddin Hoca’yı oynayacaksın ama kendisinden izin aldın mı?” Arkadaşının ne demek istediğini anlamıyor. Ama Almanya seyahetinde hem uçağı kaçırıp hem de dolandırılınca ilk işi Akşehir’e gidip Nasreddin Hoca’dan helallik almak oluyor. Konya’ya döndüğünde ise hocası affedince kaldığı yerden hat kursuna devam ediyor. Hocasının affına ihtiyacı var, çünkü hat kurslarında eğer bir öğrenci mazeretsiz üç hafta gelmezse bir daha kursa alınmıyormuş.
Mustafa Cemil Efe 2005 yılında girdiği Selçuk Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Hat Ana Sanat Dalı’ndan 2008-2009 eğitim öğretim yılında fakülte üçüncüsü ve bölüm ikincisi olarak mezun oluyor. Aynı yıl 2013 yılında vefat eden hocası Prof. Dr. Fevzi Günüç’ten sülüs, nesih yazı icazeti alıyor. 2009 yılı sonunda bu işin kalbi diyerek, sanatını icra etmek üzere İstanbul’a yerleşiyor. 2010 yılında içindeki öğrenme canavarını durduramadığı için Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Hat Ana Sanat Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlıyor ama bazı konularda fikir ayrışması yaşadığı hocaları sebebiyle tartışmalar yaşayıp eğitimini yarıda bırakıyor.
Efe, İstanbul’da ilk önce İsmek ihtisas merkezinde hat hocası olarak çalışmaya başlıyor. Ancak bir yere bağlı, maaşlı çalışmak onu sıkınca, babasından ve dayısından borç alıp Üsküdar’da Zembil Sanat isimli kendi atölyesini kuruyor. Burada kendini hem yeni sanatkarlar yetişirmeye adıyor hem de kelimelerin peşine düşerek hat sanatı geleneğinin dışına çıkmadan celî sülüs, sülüs ve nesih yazıya dayalı eserlerle ilerliyor.
Bu arada hilyelerini ve diğer eserlerini satarak geçiniyor, atölyesini sürdürüyor. 2013 yılında Mehmet Çebi’nin hat yarışmasında mansiyon kazanınca, Çebi ile çalışmaya başlıyor ve onunla ayda dört Hilye üretmek için anlaşıyor. Bu arada çeşitli sergilerle adını duyuruyor. Adının gerçekten duyulmasını sağlayan olay ise ABD Başkanı Barack Obama için bir levhanın içine celi sülüs hat ile istif şeklinde, is mürekkebi kullanarak yazdığı “Barack Hüseyin Obama” yazısı olmuş. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talebi üzerine Mehmet Çebi bu eseri Mustafa Cemil Efe’ye sipariş vermiş. 17 Mayıs 2013 tarihinde Mustafa Cemil Efe’nin adı Obama ile birlikte TV kanalarında anılmaya başladığının daha onuncu dakikasında ise telefonlar çalmaya başlamış. Haberlerde “Beyaz Saray’da Kazasker Mustafa’dan sonra İkinci Mustafa” haberleri haliyle büyük ilgi yaratmış.
Mehmet Çebi’nin taleplerine bağlı olarak 1.5 yıl daha üretim yapan Mustafa Cemil Efe, yönlendirilmiş işlerin dışına çıkmak için Çebi’den müsade almış ve diğer hattatlardan uzaklaşarak farklı eserler vermeye başlamış. Bu durumu kendisi şöyle ifade ediyor: “Kuranı Kerim’e ve ayetlere döndüm, hat sanatının içinde kendimi kaybolmaya bıraktım. Hat sanatı bana ‘kendini aradan çıkarma duygusu’ kazandırdı, eserlerimi bu duyguyla üretmeye başladım.”(5,6) Hattatımızın bu özelliğini eserlerini anlatırken hissediyorsunuz. Onun için yazının manası ve niçin yazdığı sanatından önce geliyor ve ben de bunu çok takdir ediyorum. Mustafa Cemil Efe konuşkan, kendini, sanatını çok iyi ifade eden biri. Oldukça mütevazi ama aynı zamanda kendi değerinin farkında olan bir sanatçıdır. Manevi dünyanın güzelliğini yaşayarak, sanatıyla mündemiç hale getirdiği bu hayatı yaşamak için gerçekten büyük çaba gösteren biri. Bunu Cevher sergisini gezerken çok iyi anlıyorsunuz. Niye Cevher? sorusunun cevabını vermek için yazdığı metni ise hayat öyküsünü bilip okuyunca daha iyi anlıyorsunuz:
“Cevher; var olan bir şeyin özü, esası, varlığındaki mayadır. Kendi başına bulunan, değişmeyen, daima bir yüklemin konusu olup kendisi yüklem olmayan öz varlıktır. Maddenin değişmeyen tarafıdır. Kendi nefsiyle kaim olandır CEVHER. Manayı yakalayan sanatkar, eserini seyreden insanı cevhere ne kadar yaklaştırabilirse ancak o kadar başarılı olur. Buradan hareketle farklı kompozisyonlar oluşturularak yazılmış bir ayet, hadis veya kelamı kibar, şekil elbisesiyle izleyicisini karşılayıp öze yaklaştırma, cevheri keşfetme maksadı taşımalıdır.
Hat sanatı sayısız kompozisyon imkanı sunar. Soyut ve somut, ince ve zarif, derin ve engindir. Hülasa bir göz onu yakalayınca esrarına ermek için bakar durur. Letafeti insanı derinden sarar, harflerin birbiriyle olan münasebeti sessiz bir söyleyişle nice cevheri buldurur.
Bendeniz ‘Cevher’ ismini verdiğim bu sergimde maksadımı serginin adına sakladım. Burada izleyeceğiniz eserlerin her biri eşsiz manalar içermekte ve her mana, cevherini söylemektedir. Sanatkar için önce mana, sonra cevher ve sonra da eser zuhura gelmelidir. İzleyen için önce eser, sonra mana ve nihayet Cevher zuhura gelir. Asıl gaye budur. Bundan öte yapılan tüm iş sadece şekilden ibarettir.
Sizlere bu sergide yer alan herhangi bir eserle cevheri buldurabilirsem en büyük kazancım bu olacaktır vesselâm… En güzelini Allah (CC) bilir.”
Cevher isimli serginin diğer bir özelliği ise eserlerin Paris’ten getirtilen pek kıymetli antik çerçevelerle sunulması. Bu sunumlarda mana, hat ve çerçeve uyumu gözetilmiş. Paris’ten gelen birkaç yüzyıllık çerçeveler içine bir hat eseri yerleştirilince daha başka bir güzellik ortaya çıkmış. Eserlerin pek çoğu yeni sahiplerini bulmuş, çok şükür. Ama merak etmeyin zannımca sabrınız varsa sizi eserlerinden mahrum etmeyecektir hattat. Bizim Yıldız Holding Koleksiyonunda bulunan birçok eseri vardır. Buyrun linklerini paylaşıyorum.
https://www.facebook.com/Allahin99adi/
Şimdi gelin sergiden birkaç eseri paylaşayım. Serginin 9 Ocak’a kadar açık olduğunu ve mutlaka görülmesi gerektiğini de belirteyim. Ondan sonra cevheri bulmak sizin işiniz olsun.
Bu arada Üsküdar Belediyesi’ne, Başkan Hilmi Tükmen’e, projenin danışmanlığını yürüten Gülsüm Hasbal İsmaioğlu’na; sergi küratörü Meyçem Ezengin’e, 50bin kitaplık kütüphanesiyle, sergi salonuyla, sanat ve kültür etkinlikleri imkanıyla Üsküdar sahilinde İstanbullulara özellikle de gençlere Nevmekan Sahil gibi bir kampüs kazandırdıkları için teşekkür ederim. Siz de sergiyi gezerken kampüsü gezip, bir kahve/çay içiniz. Tercih sizin…
Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez
Kaynakça:
(1) http://www.edebifikir.com/roportaj/hattat-mustafa-cemil-efe-ile-soylesi.html
(2) https://islamansiklopedisi.org.tr/el-alemgiriyye
(3) Efe, A.(2013), Bir Müftünün Hatıralar, Boğaziçi Yayınları.
(4) https://islamansiklopedisi.org.tr/mehmed-vehbi-efendi
(5) https://www.trtizle.com/programlar/muasir/muasir-68-bolum-3572214
(6) https://www.aa.com.tr/tr/kultur-sanat/o-hediye-mustafa-cemil-efenin-eseri/245342