İngiltere’de halkın gerçek tutkusu, merakı, bugünün dili ile hastalığı futboldur. Herkesin bir takımı var, alt veya üst ligde olmak önemli değil, yüz yıla dayanan tarihleri ile her takımın kendine has kemik bir seyirci kitlesi var. Bu bir tutku. Hafta sonu tüm ailenin eğlencesi, kimi ailesi ile maça gidiyor, kimi arkadaşları ile veya gittiği mekanda arkadaşları ile büyük ekran televizyonda maç seyrediyor.
Bu gelenek son yıllarda İngilizler tarafından çok iyi pazarlanıyor. Geçen hafta bir ihale ile 20 takımdan oluşan İngiliz birinci liginin “ülke içi” yayın hakları dört yıl için 6.7 milyar sterline satıldı. “Premier League” ülkenin içindeki yayın haklarından 8.5 milyar dolar alırsa, buna uluslararası yayın hakları, reklamlar, uluslararası özel maçlar eklenecek. 2022 rakamları ile; dört büyük kulübün yıllık gelirleri; Manchester City’nin 713 milyon, Manchester United’ın 650 milyon, Liverpool’un 595 milyon, Arsenal’in 375 milyon sterlin. Futbol sektörü çok büyük ve önemli.
Gençliğimizde tuttuğunuz takımın seyircileri ile stadda beraber oturur, takımımızı destekleriz, bağırmak çağırmak ve sonuna kadar takımımızı desteklerdik, maç sonunda Taksim meydanına çıkardık. O günlerde stadlarda yere gazete serilerek oturulur, stad önünde yenir, toprak sahada oynanan maç izlenirdi.
Şimdi ise stadlar muhteşem çim sahalar, kapalı tribünleri yenilendi, localar eklendi. Kulüplerin imkanları arttı. ile muhteşem yapılar oluştu, çoğunu devlet yaptı.
Kulüp yöneticilerimiz daha çok devlet yardımı almayı bilenlerden, ilişki yönetenlerden seçilir hale geldi.
Bizse yıllık televizyon yayın ihalesinin bu günün kuru ile 83 milyon dolar ettiği bir durumdayız.
Akşamları da TVlerde spor programlarında futbol yerine kavga, kısır tartışmalar ve kalitesizlik nasıl olur öğreniyoruz.
Bu bugün medyadaki futbol anlayışımız, topluma eğlenceden çok öfke ve bezginlik aşılamak oldu.
(Fethi Ağalar’dan alıntılarla)