İş Hayatı

Dünya Kupasının Kazananı Katar Ve Messi Etkisi

LinkedIn

BİZİM BACAKLARI DEĞİL BEYNİ KUVVETLİ GENÇLERE İHTİYACIMIZ VAR!

Eski kuşaklar bizim top oynamamızı istemezlerdi. Bu haylazlık sayılırdı. Hele sokakta oynamamız hiç hoş görülmezdi. Ama başka bir seçenek yoktu. Belki benim gençken halter ve judo çalışmamın altında yatan nedenlerden biri de buydu. Halbuki eskiden kültür/fizik denilen şimdi ise pilatesten yogaya daha nice çeşitleri olan egzersiz çeşitlerine vurgunuz her birimiz, aslında ciddi bir ihtiyaç bu! Futbol ise artık dünya çapında bir spor ve endüstri ki dünya kupası gibi bazı aktivitelerde devlet başkanları seviyesinde temsil ediliyor. Aralık 2022de Doha’da katıldığım finallerde bunu bizzat yaşadım. Finalistlerden biri olan Fransa, devlet başkanı tarafından ve organizatör ülke olan Katar da kral ile finali onurlandırmıştı. Şimdi isterseniz başka açılardan da ele alalım futbolu…

Spor Faaliyetleri Ülkeleri Aklıyor mu? (Sportswashing?)

Katar dünya kupası organizasyonuna mükemmel bir ev sahipliği yaparak büyük  itibar kazandı. Turizm ve dünya ticaretinden aldığı pay artacak. Eğlence ve şov dünyasının bir parçası olan futbol Formula 1 gibi turizm geliri ve prestij kazandırıyor. Dedikoduya göre Katar yeniden itibar kazanmak için 300 milyar Amerikan doları harcamış; fakat yedi stadyum tanesi en pahalısından yarım milyara mal olsa, tüm gerekli sair yatırım ve harcamaların yekünü yirmi milyar kadarmış, diğer yapılan havaalanı, metroya ilave ve uydu şehir projeleri zaten gelecek için gerekli olan her halde yapılacak yatırımlarmış.

Artık futbol sadece futbol değil, bu eğlence endüstrisi hem yerel hem dünya siyasetinin parçası oldu.  Bir çok kişi, Katar’ın dünya kupası organizasyonuna insan hakları uygulamaları nedeniyle karşı çıktı. Spor aracılığıyla insan hakları ihlalleri mi aklanıyordu? O günlerde hava sıcaklığı, lojistik sorunları ileri sürerek jüriyi etkilemeye çalışanlar oldu. Katar’ınsa 1 tane modası geçmiş stadyumu, birkaç iyi oteli vardı ve  kitle turizmiyle ilgili hiç deneyimi yoktu. Katar 12 yılda müthiş bir dönüşüm gösterdi, 7 devasa stadyum, 20.000 yatak kapasiteli yeni oteller inşa etti ve metro inşaatını tamamladı. Organizasyon sırasında dünyanın en iyi futbolcularını ve bir milyona yakın futbol izleyicisini ağırladı. Şimdi, şampiyonadan sonra kimse artık Katar’ın bu organizasyonu hak edip  etmediğini tartışmıyor.   

Diğer yanda bir Messi etkisi var, “sanki oyunda herkes ona göre oynuyor ve o bir orkestra şefi gibi yönetiyor takımını” diye görüşlerimi belirten bir post yazmıştım.  Messi dünya kupasında 36 yıl sonra Arjantin yeniden şampiyon olunca yıldızlaştı. Arjantin büyük siyasi ve ekonomik çalkantılar içindeyken spordaki bu başarı Arjantin’in de imajına muhakkak müspet etki yaptı. Neticede futboldan ve diğer spor dallarından yönetim ve liderlik konularında öğrenecek nelerimiz olabilir bir kere daha düşündüm.

Sadece 12 yıl önce neredeyse tamamı çöl olan Katar’ın milyarlarca Amerikan doları harcayarak yaptığı dev stadyumlar, yapay takımadalar ve lüks rezidansların bulunduğu yeni bir şehir inşası, tüm bunlar elbette çok konuşulacaktı, öyle de oldu.

Söz konusu Katar ve Dünya Kupasının bir araya gelmesi olunca yerinde görmek benim için bir avantaj oldu. Tabii markalarımızın önemli bir pazarı olan bu şehir devletini goyalama imkanı bulduğum gibi maç esnasında orada bulunan yerli/yabancı iş insanları ile planlı/plansız görüşmeler de yapabildim.

Kupanın finalinin Katar’ın kuruluş gününe denk getirilmesi de çok akıllıca planlanmış bir “tesadüf” oldu. Tüm bu heyecanı ikiye katladı ve iki kutlama bir arada yapıldı. Katar devletinin kurucusu Casim bin Muhammed Al Sani, 18 Aralık 1978’de iktidara gelmiş; bu nedenle 18 Aralık gününü “Ulusal Gün” olarak kutluyorlar.

Eğlence  ve  şov dünyasının bir parçası olan futbol,  Formula1 gibi turizm geliri ve prestij kazandırıyor (https://muratulker.com/y/sadece-formula1-degil-konumuz). “Futbol artık sadece futbol değil” klişesi doğrulanmıştır.

Final maçı için tekrar gittiğimde gördüğüm şehir öncekinden çok farklıydı. Dubai ile rekabet halinde, lüksün yanında muazzam bir düzenin işlediği, birçok futbol maçının aksine kavgasız, tartışmasız; yani her yaştan her kuşaktan her milletin insanın iç içe rahatlıkla eğlendiği bir yer olmuştu.

Başta da belirttiğim gibi Katar 12 yılda müthiş bir dönüşüm gösterdi, çoğu sadece şampiyona için yapılan7 devasa stadyumun bazıları ya diğer ülkelere bağışlanacak ya da okullar, mağazalar ve sağlık klinikleri için sosyal kullanım alanlarına dönüştürülecek.

Geleneksel olarak futbol ülkesi olmayan bir ülke ilk kez Dünya Kupasına ev sahipliği yaptı, ve Katar bunu ülkeyi tüm dünyaya tanıtacak bir fırsata çevirdi.

Tüm bu lüksün içinde beni asıl etkileyen ise final maçının oynandığı şehirde kurulan Lusail mahallesi oldu. Marinalar, yerleşim alanları, tatil köyleri, ticari merkezler, iki golf sahası, eğlence merkezi ve lüks alışveriş tesislerinden oluşan mahalle gelen turisti adeta bir Avrupa şehrinde hissettiriyor.

Tabii, her ne kadar batıdan yansımalar görsek de Katar’da  lüks bir Arap esintisi olduğunu söylemek de lazım. Mesela Godiva distribütörümüzün mevcut Parfüm Müzesi yeni Katar’a yakışıyor. Parfümün tarihçesi anlatılıyor, dünyanın her yerinden kokuların tarihini anlatan bilgiler ve geçmişten günümüze parfüm şişeleri… Müze, parfüm üreticilerinin en ilgi çekici parfüm şişelerini yaratmak için yetenekli cam üreticileri ve moda tasarımcılarıyla iş birliği yaptığı geçmiş yılların değerli, nadir ve tarihsel olarak önemli parfümlerini görebileceğiniz bir alan sunuyor.

Nasıl bir şehirde olduğumuzu bize bir kez daha hatırlatan bir başka yapı Katar’a damgasını vuran yeni hilal şeklindeki otel oldu. 211 metre yüksekliğindeki kuleler hilal şeklinde dizayn edilmiş ve 2022 Dünya Kupasında hizmet vermek için yapılmış. Bu da şehrin siluetine bambaşka bir hava katmış.

Bu şehirde her şey gerçekten Arap kültürü ile harmanlanmış, mağaza tasarımları, mimari stiller, yemek… Her biri, batıya ait markalar dahi Arap kültürü ile yeni bir kimlik kazanmış.

Hatta Godiva çikolatalar da büyük tepsilerde Arapların yemek kültürüne uygun şekilde büyük porsiyonlarda satılıyor.

Her Yaştan Seyirci İçin Final Heyecanı

Dünya kupası finalinin oynanacağı stada geldiğimde ilk yorumum; Araplar Dünya Kupasını gerçekten benimsemiş ve Arap kültürü dünya kupasına tamamen entegre edilmiş. Hatta FIFA, lisanslı ürün olarak dünya kupası amblemi ile geleneksel Arap kıyafetleri ve pahalı bir mutfak ürünü olan “safran” satışına onay vermiş.

Statta altınla süslenmiş hurmalar ikram edildi, kapanışta Arapların çarşaflı kadınları sahneye çıktı, arya söyledi; seyirciler arasında hem geleneksel giysileri ile Arap erkekleri hem de başörtülü genç kızlar vardı. Hatta stadyumda gördüğüm bir Arjantinli seyirci bir Arap şeyhi gibi giyinmişti.  Diğer yandan güncel olan da yakalanmıştı; mesela emojilerin kullanıldığı bir kapanış seremonisi oldu; stattaki herkesin anlayabileceği şekilde emoji ve semboller kullanıldı.

Dediğim gibi lüks gerçekten her yerdeydi. Havada jetlerle yaptıkları özel bir şovla stada gelen seyirciyi karşıladılar. Tüm bu şovların ötesinde en çok dikkatimi çekense herkesin ne kadar sakin kalabildiği ve holiganlığa hiç yer olmayışıydı.

Araplar beyaz giysileri nedeniyle ekranlarda tam seçilemeyince statta koltuklar boş sanılmıştı ama final günü stat tamamen doluydu. Tam 89966 kişilik bir seyirciye rağmen stat çok kolay doldu ve boşaldı, böyle bir kalabalığın şehre tek etkisi ise yoğun trafik oldu.

Messi Etkisi ve Rekabetçi Üstünlük

Messi Etkisi’ne gelecek olursak, bu konuda “sanki oyunda herkes ona göre oynuyor ve orkestra şefi gibi yönetiyor” diye görüşlerimi  belirten bir post yazmıştım. https://muratulker.com/y/2022-dunya-kupasi-finali-sert-oyun-musamahakar-hakem/

Katar’da izlediğim Arjantin futbol takımı ve maçta Messi’nin rolüne bakınca futboldan ve hatta diğer spor dallarından yönetim, liderlik konularında öğreneceklerimiz vardı.

Arjantin Fransa’yı gerçekten sadece Messi var ve iyi oynadı diye mi yendi? Yoksa diğer oyuncuları da Fransa Milli takımının oyuncularından daha üstün müydü?

Biz işletmelerimizde yıldız yetenekli kilit çalışanlarımız olduğu için mi rekabetçi üstünlük sağlıyoruz, yoksa bu üstünlüğün nedeni en zayıf halkamızın bile rakiplerimizden daha üstün olması mı? Soruyu başka şekilde soralım; işletmelerimizde yıldız çalışanları mı arttırmalıyız, yoksa görece daha üstün olanları mı artırmalıyız?   

Bugüne kadar futbol üzerine yazılmış en ilginç kitap bir zamanlar profesyonel kaleci daha sonra siyaset bilimi profesörü Anderson ile veri Bilimci Sally’nin birlikte araştırıp yazdıkları The Number Game: Everything You Know About Futbol Is Wrong (Rakamlar Oyunu: Futbol Hakkında Bildiğiniz Her Şey Yanlış!) isimli kitapmış. Anderson ve Sally, 2005-2011 yılları arasında Avrupa süper liglerinde 8.232 maçı veriye dayalı incelemişler ve ülkeye bağlı olarak, daha fazla isabetli şut atan takımın yalnızca %50-58 arasında kazanma olasılığı olduğunu bulmuşlar. Kitapta böyle, taç, korner ve frikik atışlarının kazanmaya ne kadar katkısı  olduğuna yönelik çok sayıda sonuç var. Ayrıca bir oyuncunun disiplin sicili ile kendi ülkesindeki iç çatışmalar arasında bir ilişki olduğunu bulmuşlar: “Bir ülkede iç savaş yaşanan yılların sayısı arttıkça, oyuncu başına düşen ortalama sarı kart sayısı da artıyor”.

Araştırmacıların veriden çıkardıkları en önemli iki sonuçtan bir tanesi şu; bir futbol kulübünün tek bir maçtaki başarısı futbolcuların becerisi kadar şansla da ilgili. İkinci sonuç ise; daha zayıf oyuncuların bir takımın puanları üzerinde daha güçlü oyunculardan daha büyük bir etkiye sahip olduğu!

Anderson ve Sally’nin kitabının önsözünü ise Malcolm Gladwell yazmış. Gladwell daha sonra bu kitabın son bulgusundan yola çıkarak bir yaklaşım geliştirmiş. Gladwell’in en az bir kitabını okuduğunuzu düşünüyorum. Gladwell Türkiye’de de çok satan insan davranışı çözümlemesi kitaplarının yazarı; bir işte uzmanlaşmak için 10 bin saat pratik yapma kuralını, bir ürünün yayılması için gereken “kıvılcım anı” konseptini ortaya koyan, yazar/düşünür. Aslında gazeteci ama kitaplarının çoğu neredeyse bir bilim insanının yazacağı bilimsel  eserler. Gladwell’in yaklaşımı  bir organizasyonun diğer organizasyonlardan niye daha başarılı olduğunu ortaya koymak için futbol ve basketbolu kullanan bir yaklaşım..  

Gladwell, “zayıf halka” sporlar ve “güçlü halka” sporlar vardır diyor. Basketbol güçlü halka sporudur ve çoğunlukla bir oyunun skoru sahada oyunu domine eden en güçlü oyuncu tarafından belirlenir ve onun takımı maçı kazanır. Tersine futbol ise zayıf halka sporudur, takım oyunudur. Genellikle sonucu  8, 9, 10 ya da 11 iyi oyuncu belirler, hatayı da zayıf oyuncu yapar. En zayıf oyuncu karşı takımın en zayıf oyuncusundan daha güçlü olmalıdır. Futbol hatalar oyunudur. Eğer en kötü oyuncunuzun yerine daha iyisini alırsanız hatayı minimize edersiniz. Futbolda bir oyuncu hata yaparsa takımın tüm dizimi bozulur. Bu nedenle bir futbol takımını geliştirmenin yolu mükemmel tek oyuncuyu geliştirmektense ondan daha az iyi olan oyunculara yatırım yapmaktır. Basketbol için ise tersi doğrudur. Eğer bir basketbol takımını geliştirmek istiyorsanız, en iyi stratejiniz en iyi oyuncunuzu daha iyi bir oyuncu ile değiştirmektir. Çünkü basketbolda kazanan skoru elde etmek karşı takım oyuncularının hatalarına bağlı değildir.     

Buradan yola çıkarak Gladwell diyor ki organizasyonlar “zayıf halka” spor yaklaşımıyla geliştirilebilirler, oysa bugün bir işletme yanlış yapıyor ve “ yıldız” çalışanlarına yatırım yaparak “güçlü halka” stratejisi uyguluyor, daha zayıf çalışanlarını geliştirmiyor, başarısız oluyor.

Sanırım doğru cevap sadece Gladwell’in yaklaşımında değil, yani iki yaklaşımdan birini seçmek zorunda değiliz. Siz öyle yapın ve başarılı olun.

Mesela ben hep derim ki; bizim gibi içerik, proses açısından çok özel/gizli ve spesifik olmayan kategorilerde sattığımız şey aslında, bekçiden mühendise, işçiden patrona tüm çalışanlarımızın birleşik beyin gücüdür.  

——————-

    Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez.

YORUM YAZIN