Yanlışlarımızdan ders alıp, global manada iş birliği yapmamız şarttır.
Ali Ülker bey ile Davos 2022’deyiz. Kendisinin katıldığımız “Preparing for the Next Pandemic” (Sıradaki Pandemiye Hazırlanmak) başlıklı panelden notlarını Linkedin’de paylaştı. Oldukça faydalı olduğunu düşündüğüm bu yazıyı sizlerle de paylaşmak istedim. https://www.linkedin.com/feed/update/urn:li:activity:6935173690695319552/
“Davos 2022’de ilgimi çeken sunumlara dair notlarımdan faydalandığınızı umarak, bana göre etkinliğin en önemli panellerinden biri hakkında daha detaylı bilgi vermek istiyorum. Dün düzenlenen “Preparing for the Next #Pandemic” (Sıradaki Pandemiye Hazırlanmak) adlı panel gerek başlığı gerekse katılımcılarıyla çok özeldi.
Davos 2022’de ilgimi çeken sunumlara dair notlarımdan faydalandığınızı umarak, bana göre etkinliğin en önemli panellerinden biri hakkında daha detaylı bilgi vermek istiyorum. Dün düzenlenen “Preparing for the Next Pandemic” (Sıradaki Pandemiye Hazırlanmak) adlı panel gerek başlığı gerekse katılımcılarıyla çok özeldi.
Öncelikle moderatörlük görevini üstlenen Fast Company CEO’su Stephanie Mehta, her yıl ortalama bir adet yeni patojenin ortaya çıktığı ve bunlardan herhangi birinin de tıpkı COVID-19 gibi bir pandemiye dönüşebileceği gerçeğini dile getirdi. Mehta, panel boyunca bir sonraki global salgında insanların hayatını ve geçim kaynaklarını korumak için kamunun ve özel sektörün neler yapması gerektiğinin ele alınacağını söyledi.
Global Fund (GF) Genel Müdürü Peter Sands özel sektörün sorumluluklarına odaklandı. Pandemiyle mücadelede özel sektörün yeni araçlar, teknolojiler, beceriler ve uzmanlık gibi katkılar sunabileceğini söyleyen Sands, kamunun da bu avantajlardan yararlanması gerektiğini vurguladı. Diğer bir deyişle kamu-özel sektör iş birliğinin ve kamuya yapılacak inovatif yatırımların (örneğin yapay zekanın teşhis ve tedavide kullanımının), dolayısıyla da bu inovasyonları üretecek yeni yeteneklere yatırım yapmanın önemine değindi. Sadece sağlık malzemeleri, cihazları, teknolojileri ve ürünleri imal eden ya da satan şirketlerle değil, ekosistemdeki tüm paydaşlarla ortak çalışmanın gerekli olduğuna işaret etti. Sands’in dikkat çektiği en önemli konulardan biri de sağlık sistemine erişimdeki adaletsizlik oldu. Özellikle az gelişmiş ülkelerde yoksulluk nedeniyle pandemilerin çok daha ağır yıkımlara yol açtığını vurguladı.
Diğer panelist ise hepimizin tanıdığı bir isimdi: Bill & Melinda Gates Vakfı Başkanı Bill Gates. “Yatırımcı, kâr peşinde koşar. Ben yatırımcı değilim,” diyen Gates özellikle pandeminin insani yönü üzerinde durdu. Sıradaki salgının nerede ortaya çıkacağı, hangi patojenden kaynaklanacağı, nasıl tedavi edileceği gibi konuları bilmek mümkün olmadığına göre, ancak ve ancak erken harekete geçmenin fark yaratacağını vurguladı. Gelir adaletsizliğinden kaynaklanan zorlukları aşmak için “küresel kapasite” oluşturmak ve özellikle hükümetler tarafından ihtiyacı olanlara yardım ulaştırmak gerektiğini söyleyen Bill Gates, teknolojinin de bu konuda büyük fayda sağlayacağını ifade etti. Sunumundaki bir başka önemli nokta da alternatif politikalar oluşturup bunları hızla devreye alabilmek için hazırlıklı olmak gerektiğini söylemesiydi. Gates’e göre böyle bir çalışmanın maliyeti, alınabilecek sonuçların yanında küçük kalacaktır.
Genetik varyasyon analizi teknolojilerinde dünya devi Illumina’nın Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Frank deSouza ise pandemi süresince bilim insanları üzerinde büyük bir inovasyon baskısı oluştuğunu söyledi. Aslında sağlık teknolojilerinde inovasyonun değerinin belki de pandemiyle birlikte anlaşıldığı konusuna ben de katılıyorum. Muhakkak ki karşılaşabileceğimiz başka pandemilere hazırlıklı olabilmek için etkili bir takip sisteminin kurulması gerekiyor, ama deSouza bunun da ötesinde, herhangi bir ülkede yeni bir varyant çıktığında özel sektörün buna uygun teknolojilerle, yeni yazılımlarla, yeni öğrenen makineler (ML) uygulamalarıyla yardım edebilmesi için yeni politikaların üretilmesi gerektiğini vurguladı. Sunumundaki en can alıcı cümleler ise şöyleydi:
• Patojenlerle savaşmak bir savunma meselesidir; bu savunma fonlarına herkes erişebilmelidir.
• Pandemiyle birlikte madalyonun iki yüzünü de gördük: insani bedel ve ekonomik bedel. Bunlara karşı dünya genelinde yardımlaşma ortamı kuramazsak aynı senaryo tekrar tekrar yaşanacaktır.
Diğer panelist Helen E. Clark ise 1999-2008 arasında Yeni Zelanda Başbakanı olarak görev yapmış, bugün ise Dünya Sağlık Örgütü liderliğindeki Anne, Yenidoğan ve Çocuk Sağlığı Ortaklığı adlı STK’nın başkanlığını yürüten bir isim. İnsani yardım çalışmaları kadar siyaseti de yakından tanıyan Clark, bu çerçevede çok önemli bilgiler verdi. Pandeminin hâlâ pek çok ülkeyi etkilediğini, özellikle de yoksul ülkelerde aşılanma oranlarının çok düşük olduğunu vurgulayan Helen Clark, ilgili her kişinin ve kurumun ortak çalışması gerektiğini söyledi. Global çalışmaları idare etmek ve sağlık sisteminin salgınlarla hazırlıklı olmasını sağlamak üzere bağımsız bir Küresel Sağlık Konseyi kurulmasını önerdi. Ayrıca Küresel Kamu Yatırımları Modeli oluşturmak gerektiğini de söyleyen Clark’ın verdiği mesaj çok netti: Daha iyi takip, daha fazla şeffaflık, önleyici yaklaşım.
Son panelist ise Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagame’ydi. COVID-19 pandemisinin maalesef özellikle Afrika’yı çok derinden etkilediğini hepimiz biliyoruz. Bu yıkımın canlı tanığı olan Kagame, aldıkları en önemli dersi şöyle özetledi: “Hayatımızın başkalarına bağlı olmasının ne kadar yıpratıcı olduğunu gördük.” Kendi aşılarını üretme imkânı olmayan ülkelerin bilim ve teknolojiye daha fazla yatırım yapması gerektiğini, özellikle Ruanda, Senegal ve Gana’nın global iş ortaklarıyla birlikte yeni politikalar oluşturmak üzere çalıştığını söyleyen Cumhurbaşkanı Kagame, iyi bir liderin sorunu doğru anlayıp konuları doğru önceliklendirmesi gerektiğini, en büyük önceliğin ise sağlık sistemlerine yatırım yapmak olduğunu belirtti.
Görülüyor ki pandemiden gerek özel sektör gerekse kamu, STK’lar ve siyasi liderler çok önemli dersler çıkarmışlar. Bu sayede çok daha sağlıklı, âdil, müreffeh günlere erişmek dileğiyle…”