Yazılarım

BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!

LinkedIn

Bugün 29 Ekim, Cumhuriyetimizin kurulduğu gündür. Öncelikle Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını, ülkemizin kuruluşu için kendilerini feda eden şehitlerimizi, gazilerimizi rahmetle ve minnetle anıyor, bayramımızı kutluyorum.

Her türlü bayram bir araya gelmenin ve sevinci paylaşmanın sembolüdür. Çocukluğumdan beri, bayramlarda hep heyecan duyarım. Tabii sevginin, iyi niyetin ve minnetin somut ifadeleri olan hediyeler de kutlamanın ayrılmaz bir parçasıdır. Bu nedenle tüm kültürlerde insanlar bu özel zamanlar için büyük bir özenle önceden hazırlık yapmaya başlarlar. Dünyanın her yanında yıl boyu mutluluk dağıtmak için çalışan bir kurum olarak, biz de Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı ve Yeni Yıl’dan Noel’e, Hannuka’ya, Çin Yeni Yılı’na ve Diwali’ye kadar dünyanın dört bir yanındaki bu özel günler için her yıl hazırlıklara bir yıl önceden başlarız! “Mutlu Et, Mutlu Ol” felsefemiz doğrultusunda, tüm Yıldız Holding şirketlerimizde özel ürünlerimizi büyük bir özen ve tutkuyla hazırlıyoruz.

Hatta bu yazıyı yazarken aklıma geldi birçok ülkede kurtuluş, kuruluş veya bağımsızlık günü bayramlarında markalar özel ürünler çıkarırlar. Biz niye 29 Ekim’de “Türkiyeme” Cumhuriyetin kuruluş gününe özel ürün çıkarmıyoruz diye… Niye bugünü sadece hamasi söylemlere bırakıyor, günlük hayatın içine katmıyoruz diye. Hatta kişiselleştirip niye Ayşe’nin, Ahmet’in, Muhammed’in, Büşra’nın, Efe’nin Ali’nin Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamıyoruz diye… Gelecek yıllar için arkadaşlarımı uyarmak ve ilgili toplantılarda gündeme getirmek üzere not aldım. “Türkiyem” deyince de aşağıdaki yazı kendiliğinen ortaya çıkıverdi.

BİRİCİK TÜRKİYEM, GÜZEL ÜLKEM BENİM, BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!

Yıllar önce üniversiteden mezun olunca yurtdışında çalışıp, yaşarken Türkiyemin biricik olduğunu anladım. Çok geçmeden de yurda dönüp bir daha ayrılmamak üzere İstanbul’a yerleştim. Ama 80lerde yurtdışına giderken idealim başka bir yere yerleşmekti, vazgeçtim. Niye? İzah edeyim. Çünkü Godivayı alınca Newyok sonra Londra’yı bana münasip görenler var. Malum elalemin ağzı torba değil ki büzesin.

Türkiyemiz, Akdeniz, Karadeniz ve Ege Denizine kıyıları olan yegane ülkedir ve mesela Ege kıyılarımız, Ege adaları ile mukayese edildiğinde eşsiz bir tabiata sahiptir.

Türkiyemiz dört mevsimi yaşayan sayılı ülkelerden biridir. Biz alışmışız “yazın sıcak, kışın soğuk der” dururuz. Ama “ya yağmurlu ve çok yağmurlu iki mevsimli veya tek mevsimli tropikler, veya üst elbisenizi bile değiştirmeden yılı geçireceğiniz Arabistan veya yaz/kış farkının muazzam olduğu kuzey Asya toprakları” … diye liste uzar gider.

Yine en az yedi iklim bölgesine ayrılmış ve bünyesinde mikro klimalar barındıran zengin bir ülkedir, biricik ülkemiz.

Ülkemizdeki lehçe ve adet çeşitliliği bilhassa son imparatorluğun büzülmesinden doğal olarak meydana gelmiş bir çeşitliliğimizdir. Komşularımızın çeşitliliği coğrafi, ticari, kültürel bir avantajdır, tabi kullanmayı bilirsek…

Yeme/içme kültürümüzün zenginliği ise dünyaca meşhurdur. Misafir ağırlama ve ikram, kendimize özgü eğlence, gelenek/göreneklerimiz, dinimizi yaşayışımız tüm dünya kabul eder ki bize özgüdür. Hani benzese bile başkasına yine de bizim onları yaşayışımız başkadır.

Tüm bunlara sebep bu toprakların çok eskiden beri meskun olmasının yanında yüzyıllarca Selçuklu, Osmanlı imparatorluklarımızın beşiği olmasıdır. Bunun etkisi lisanımızda bile mevcuttur. Güzel Türkçemiz zenginliğinin yanında doğudan ve batıdan ithal birçok kelime ve deyimle zenginleşmiştir. Japonca ve hatta Kızılderililerce aynı manada ve aynı şekilde telaffuz edilen o dillerin kelimeleri dilimizde mevcuttur. Ama yine yüzyıllar önce yaşamış Yunus Emre, Karacaoğlan ve benzerlerinin öz Türkçe’lerini bugün bile bir çocuk dahi anlar, yine ama padişahlarımızın, farisi yazan Celaleddini Rumi’nin yazdıklarını okuyamayız bile…

Gün geçtikçe artan turistler, artık yadsınamaz bir gerçek halinde ülkemizi onlarla paylaşıyoruz. Her ikimize bir turist düşüyor, hele bunun sadece sezona yoğunlaştığını düşünürsek, her birimize bir turist düşer; hatta turizm bölgelerinde neredeyse sadece onlar yaşıyor…

İş icabı neredeyse tüm dünyayı gezdim gördüm. Sonra işlerimin ucuna ekleyip ailece aralıklı olarak dört yıldan fazla süren yelkenli ile dünya turu yaptım. Tüm denizlerin uzak, ücra köşelerini gezdim, yüzdüm, daldım. Yani turistlik yaptım. Gördüklerimden öğrendiklerim oldu. Hep düşündüm yurdumuzda nasıl uygularız diye.. Benim derdim hep yurt dışında gördüklerimi, denediklerimi Türkiyemin, güzel ülkemin yararına nasıl kullanırım diye düşünmek oldu.

Mesela Ekvador’daki Galapagos Adaları değişik hayvan popülasyonu hariç yaz sezonunda bizim Göcek koylarına benzer. Sonra Panama Pasifik’teki bakir balık avlama sahaları, Şeyseller’deki Cousin adasında ise biz hapis hayvanat serbest gibiydik. Tüm bu tabii turistik çekicilikler fazlasıyla benim ülkemde de var. Niye şimdi daha iyileri olmasın..

Küçüklüğümden beri babamın yanında tercümanı olarak seyahat ederdim. Hatırlıyorum İsviçre’de ormanlar bahçe gibi bakımlıdır ve patikalarda rahvan yürüyüşle şu kadar zamanda varırsınız gibi tabelalar vardır. Yaratıcılık böyle bir şey işte., niye biz de yapmayalım..

Gençliğimde gittiğim yaz okullarında yaşadıklarım hala hatrımdadır, çok da öğretici oldu. Türkiye’de enternasyonel yaz okulları olamaz mı? Amerikalılar niçin trafik kurallarına uyarlar? Biz niye uymayız? Japonlar batılılaşırken çay içme geleneklerini muhafaza etmişler? Biz neyi yanlış yapıyoruz?

Neyse neşeyle beraberce iyi bayramlar!

YORUM YAZIN