Şöyle bir bayram yazısı,
Kurban Bayramınızı bana yazılan bir yazı ile kutluyorum. Sayın Osman Egin’in kısa bir süre önce benimle paylaştığı “Yola Gelmek Mi Yola Getirmek Mi? Gençlere Rehber Olmanın Anlamı Üzerine” başlıklı yazısını sizinle paylaşarak …
TRT Güzel Kuran Okuma Yarışmasında jüri üyeliği yapan Osman Egin hoca hatrınızdadır; kendisi ülkemizde yetişen önemli hafız hocalarımızdandır. Egin hocanın çok yararlı bulduğum Hüseyin Öresin ile birlikte Kuran sohbetleri yayınladığı bir kanalı var. https://www.youtube.com/c/Halishane
Yola Gelmek Mi Yola Getirmek Mi? Gençlere Rehber Olmanın Anlamı Üzerine
İnsanların özellikle de gençlerin yoldan çıktığı söylemi, farklı gerekçelerle sıkça ve kolaylıkla başvurulan ancak sorunlu bir yaklaşımdır. ‘Yol nedir, bir yolun doğruluğunu belirleyen ölçütler nelerdir, yoldan çıkmak nasıl gerçekleşir, yoldan çıkmak hangi durumda olumsuz bir içeriğe sahiptir, bir yolu yürümeye layık kılan nelerdir, bir yol ne zaman yol olmaktan çıkar ve çıkarılır gibi pek çok hayati sorunun cevabı ıskalanarak sığınılan ve sloganlaştırılan bu tür ifadeler, hakkında yargıda bulunulanlardan çok bu söylemi dillendirenlere dair bir veri olarak dikkate alınabilir.
Bu noktada odağımızı “yoldan çıktı/lar” ifadesinden çok “yoldan çıkardım/k” yönüne çevirmek istiyoruz. Böylece ilk cümlenin sağladığı konfor alanından, ikinci cümlenin verdiği bilinç ve sorumluluk alanına evrilmeye çalışacağız. Bir yolu insanlara teklif etmenin veya bir yolda insanların kalmasının ön şartı, o yolu yürünebilir kılan öncü ve örnek insanların varlığıdır. Nitekim Allah (CC) dinini, her biri örnek ve öncü olan peygamberler (AS) örnekliği ile insanlara teklif etmiştir. Yolu yani sıratı, müstakim kılan ilkelerin kıvamı kadar o ilkeleri temsil eden bu peygamberlerin istikametidir, örnekliğidir. Hatta Peygamberimiz (SAV) özelinde, bu yolu kabulde etkili olan, O’nun söyleminden önce eylemidir. Zaten rehber kelimesi de “yola götüren” demektir. Yola götüren olmak ise hem yolu bilmeyi hem de o yolda olmayı gerektirir. Yolu bilmeyen ve o yolda olmayan, yola götüremeyeceği gibi yolu da götürür, yok eder.
O halde özellikle de çocuklarımıza ve gençlerimize öğüt verme, örnek verme tavrından daha çok örnek olma bilincine yoğunlaşmak gerekmektedir. Zira sözü hikmetli kılacak olan söyleyenin sireti yani yol alış şeklidir. Başka bir ifade ile başta ahlakı olmak üzere kurucu değerleriyle o yolda olmayanın, yol üzerine konuşması çok anlamlı olmayacaktır. Belki de bu şekildeki bir söyleme gençlerimizin itibar etmemesi, gençlerin yoldan çıktığının veya yola tepkisinin göstergesi değil, böyle biriyle bu yolu yürünebilir görmemesinin bir sonucudur.
Buraya kadar insanlık ve gençlik üzerine konuşanların örnek olma sorumluluğuna vurgu yaptık. Elbette bu noktadaki olumsuzluklar genç kardeşlerimizin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Yani kötü örnek olmak ne kadar sorunlu ise kötüyü örnek almak, iyiyi aramamak, iyi olmak için çabalamamak da o kadar sorunludur. Başka bir ifade ile yoldan çıkaranların varlığı yoldan çıkmayı meşru hale getirmez. Tabi ki yol, yol ise. Son olarak bütün bu tespitlerimiz, yolu arayanlar ve yolu bulmayı dert edinenler için geçerlidir. Yolunu bulmaya çalışanlar içinse zaten her yol mubahtır.
diyor Osman Egin hocamız.
Yazıda “gençlere anlatmayın, öğüt vermeyin onlara örnek olun” deniyor. Doğrudur, gençler söylenene değil yapılana bakarlar. Ama gençler bununla yetinmez, hele geçmişin örnekleri onlara yeterli gelmez. Onlar geleceği bilmek istiyor. Kendi yerlerini gelecekte görmek istiyor. Nitekim küçükken bizlere anlatılan masallara bakın lütfen hiçbirini geçmişle veya o günle ilgilenmez. Masallar insan seçimlerinin sonuçlarını hayal aynasında gösterir, yani masalların mesajları hep gelecekle ilgilidir. Hatta masallar durağan değildir, söylendikçe şekillenir, sonları bile değişir. Gençlerle iletişim kurmak iyi insan olmalarını, iyi ahlaklı ve dindar olmalarını sağlamak istiyorsak şimdi yaptıklarının gelecekteki değerini ve gelecek içinde kendi yerlerini anlatmalı ve hayal güçlerini harekete geçirmeliyiz. Bunu yapamıyorsak bize düşen susmaktır. Osman Egin hoca yazıyı şair Cahit Koytak’ın Susma Sanatı kitabından bir şiirle bitirmiş:
Sana da başkalarına da yetecek kadar sus ki, susuşun nara olsun, konuşman çare olsun. Susmayı çınarlardan öğren, başları göğe eren, köklerini şehrin tâ bin yıldır derinlerine süren.
Allahın huzurunda en önde olanlar işlerini en güzel yapan, en iyi yapan, ve insanlara iyilik etmek sevdasının peşinde koşanlar olacaktır. Kurban Bayramınız mübarek olsun; bizleri ahlakı güzel, yaptığı işi güzel, ve daima iyilik ve güzellik peşinde koşan inançlılardan eyle Ya Rabbi..”
السلام عليكم ورحمة الله وبركاته
عيدكم مبارك وكل عام وانتم بخير كل عام وانتم الى الله اقرب
تقبل الله منا ومنكم صالح الأعمال
Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez.