Fast Company dergisinde okur sorularını cevaplamaya devam ediyorum. Haziran-Temmuz sayısı dijital okumaya açıldı. Bu sayıda aile şirketleri, kurumsallaşma, Z kuşağı, Startup iş modeli, yeni nesil liderlerde aradığım özellikler gibi konularda fikirlerimi beyan ettim. Röportajın tamamını aşağıda okuyabilirsiniz. Yararlı birşeyler söyleyebildiysem ne mutlu bana…
Kaynak: Bu yazı Fast Company Türkiye websitesinden alınmıştır.
“Kurumsallaşma” deyince insanlar şirketin profesyonellere geçişini kastederler. Kurumsallaşma sizin için ne ifade ediyor?
Eğer şirkette kurumsallaşma olacaksa, aile üyelerinden şirkette çalışanların imtiyaz sahibi olmadan ekibe dahil olup, profesyonelce çalışmalarını sağlamak gerekiyor. Yoksa kurumsallaşma mümkün değildir.
Bence şirkette 250 kişiye kadar istihdam varsa, orada kurumsallaşma olmadan, patron şirketi şeklinde ilerlenebilir. Çünkü, 200 çalışanı isim isim tanıyabilirsiniz. Performanslarını, ne iş yaptıklarını bilmeniz mümkündür.
Benim bir makine imalat şirketim vardı. Orada bir şirket müdürü, bir de ben çalışıyordum. Çok güzel işler yapardık. Ama bundan büyük olacaksa, o zaman aile bireylerinin profesyonelce iş yapmaları lazım.
Aile bireyi, işin sahibi olarak hesap sorabilir, strateji çalışabilir, kaynak dağılımı için etkili olur. Aile bireyi isterse hissedar olabilir. Ama o zaman sadece işin nimetinden yararlanabilir.
Mesela ben aile bireyi olarak şirkette yönetim kurulu üyesi olarak çalışıyorum. Bazı şirketlerde ise başkanlığım devam ediyor. Esnek çalışma saatine sahibim. İstediğim saatte gelip gidiyorum.
Ancak, bizde her zaman binlerce çalışanımız vardı. Hem kurumsallaşma hem sendikalaşma konusunda ilerledik.
Siz sağlıklıyken, Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı Ali Ülker’e devrettiniz. Neden bu kadar erken yaptınız?
Aslında ben de Sabri Bey’in yaptığını uyguladım. Bana yapılanın aynısını hayata geçirdim. Sabri Bey, 1986 yılında yönetim kurulu başkanlığını üstlenmişti. 2000 yılında bana devretti. Neredeyse 14 yıl başkanlık görevini yürütmüş, aslında çok da olmamış.
Ben ise 20 yıl yönetim kurulu başkanlığını yürüttüm. Koç Holding’de Rahmi Koç 19 yıl yapmış. Ben daha gencim ve çalışmak istiyorum. Ama hangi konuda? İnovasyon ve yeni işler geliştirme gibi konulara odaklanmayı amaçlıyorum…
Bu arada yine aynı yönetim kurullarında bulunuyorum. Bir şey gerekirse beraber yapıyoruz. Mesela pandemi döneminde çok rahat ettim. Bütün planlamaları arkadaşlar yaptı. Yoksa ben yapıyor olacaktım. Devir teslimin sağlıklı olması ve desteklenmesi lazım.
Z kuşağı konusunda okuyor ve yazıyorsunuz. Yeni kuşak için ne düşünüyorsunuz?
Kuşak hesaplarına bakarsanız, aslında biz de başkalarının “sonraki” kuşağıyız. Bizim babalarımız da bizi öyle görüyor, bizi anlamaya çalışıyorlardı. Ben onlara “çocuğum” diyorum. Kimi küçük, kimi büyük, kimi neşeli her türlüsü var. Aslında Z Kuşağı ilk gündeme geldiğinde biraz önyargılıydım. “Bu kuşağın dünya umurunda değil” diyordum. Ancak, zamanla yanıldığımı anladım.
Bunu görünce biz de yeni yaklaşımlar geliştirdik. Örneğin, “Tersine mentorluk” yapmaya başladık. Bana bir kadın ve bir erkek tayin ettiler. Onlarla konuşmaya başladık. Önce onlar sordu, sonra ben onların görüşlerini aldım. Bu aşamada şunun farkına vardım: Aslında geneldeki inanışın aksine dünyayı umursuyorlar. Çözüm bulmak için gayret ediyorlar. Benden farkları yok. Fakat bunu yapış şekilleri bizden çok farklı. Böyle bakınca onlarla çalışmak hem heyecan veriyor hem de itina gerektiriyor. Çünkü, geleceğin iş yapma modelini genç nesil belirleyecek.
Çalışanlarınız ve tüketiciniz Z kuşağı. Bir değişiklik yapıyor musunuz?
Kendimizi güncellerken, kendimizi bu kuşaklara sevdirmemiz gerektiğini ön plana koyuyoruz. Onlara cazip gelmemiz lazım. Örneğin, bir taraftan çikolatalı gofretin tadını hiç değiştirmezken, onların isteklerini göz önüne alan yenilikler yapıyoruz. Örneğin, şimdi minik ve orta boy ebatta olanlarını ürettik. Yine yeni kuşağın talebi doğrultusunda sütlü ve bitter çeşitlerini çıkardık. Bunları gençler için yapıyoruz. Satışlara bakınca da isabetli olduğunu görüyoruz. Bunları bulmak için de gençlerle çalışıyoruz. Eskiden bir malı ben yapardım. Şimdi arkadaşlar ekipler halinde çalışıyor, gençlerin görüşlerini de dikkate alıp başarıyorlar. Ve güzel işler çıkarıyorlar.
Siz bu pandemi döneminde ne öğrendiniz?
İlk öğrendiğim dersi bir cümlede şöyle özetleyebilirim: “Demek ki böyle de olabiliyormuş” dedim. Evet, artık rahatlıkla evden de çalışabiliriz. Benim huyum değişti. Ben bu işi sevdim. Bence bunların yarısı kalıcı olur. Ben zaten mesai saatiyle çalışmazdım. Hep çalışırım ya da hep hobilerime bakarım. Her an her şeyi yaparım. Mesela, evden çalışınca hiçbir toplantıya geç kalmıyorum. Verimli ve etkili bir yöntem.
Merhum babanız Sabri Ülker’in tüketiciye verdiği önemi biliyoruz. Siz kendisinden neler öğrendiniz?
Bizim iki maddeli bir formülümüz var: Birincisi, “Müşteri daima haklıdır.” Biz çok büyük bir satış teşkilati ile çalışıyoruz. Elbette ki müşterinin haksız olduğu yerler var. O zaman da devreye ikinci madde giriyor. İkincisi, eğer müşterinin haksız olduğuna inanıyorsanız, birinci madde geçerlidir. Müşterinin haksız olduğunu düşünüyorsanız, müşteri daima haklıdır.
Yakın zamanda yeni bir girişim başlattınız: İstegelsin. Dikkatinizi çeken başka startup’lar da var mı?
Startup konusuyla çok ilgiliyiz. Yeni işler kuruyoruz. İstegelsin de bunlardan biri. Ayrıca salatalar ürettiğimiz Eurofresh diye bir markamız var. Bu salatalar, bazen bir Domino’s pizzanın yanında oluyor ya da marketlerde satılıyor. Startup konusunu büyütüyoruz. Yurt dışında bazı startup’ları seçip yatırım yapıyoruz. Türkiye’de de olursa yapıyoruz. Bu yaptığımız yatırımlarda da çok iyi gelişmeler görüyoruz. Mesela bir tane akıllı bardak şişe vardı. Kaç derece istiyorsanız, içindeki çayı, kahveyi o sıcaklıkta tutuyor. Onu da telefondan ayarlıyorsunuz. İsterseniz çorba bile koyabiliyorsunuz. Bazıları ilgimizi çekiyor, işe yarar olduğu için yapıyoruz. Bazılarını da o işi desteklemek, para kazanmak için yapıyoruz.
ESKİDEN BİLGİSAYAR KULLANMAK ÖNEMLİYDİ
20-30 yıl öncesinde yöneticilerde, genel müdürlerde aranan özellikler çok farklıydı. Örneğin, “Bilgisayar kullanıyor mu, bilgisayarı seviyor mu” diye bakardık. Artık bir bilgisayarın olmasının hiç anlamı yok. Yeni dönemde “dijital sevgisi” arıyoruz. Diyelim ki, bir yere yönetici arıyorsunuz. Biraz sorguladığınızda, sosyal medyayla hiç alakasının olmadığını görüyorsunuz. Bu tip yöneticileri çok garip buluyorum. Artık güncel olmak, günümüzün gereklerini yapmak gerekiyor.
YENİ NESİL LİDERLERDE ARADIĞIM 3 ÖZELLİK
- NİYET VE KARARLILIK
İşe aldığımız arkadaşlarda aranan özellikler pozisyona göre değişir. Yeni başlayanlar için en mühim özelliğin, niyet ve kararlılık olduğunu düşünüyorum. “Onu da yaparım, bunu da yaparım” diyenleri kastetmiyorum. Söz konusu adayın, “Bu vazifeyi yaparım” diye niyet etmiş olmasını önemsiyorum. - LEB DEMEDEN
Bu özellik, bazı insanlarda doğuştan var, işin doğrusu herkeste bulunması zorunlu değil. Ancak, “Leb demeden leblebiyi anlamak” önemli bir nitelik. O zaman daha verimli ve başarılı bir performans mümkün oluyor. - ÇALIŞMAK
Aslında her çalışanda olduğu gibi “çok çalışma” ararım. Tutku, anlayış ve çok çalışmak, yeni nesil çalışanlarda aradığım özelliktir.