Geçen hafta İnsan Uygarlığının Kısa Tarihi kitabından yola çıkarak tarihte gezinti yapmaya devam etmiştik. Matbaa sayesinde bilginin daha hızlı ve ucuz el değiştirmeye başladığından, devletin ve iktidarın kökeninin tanrısal olmaktan çıkıp dünyevileşmeye başlamasından, Descartes’ın sayesinde gerçeğin tekelinin kilisenin elinden alınıp düşünen ve şüphe duyan insana verilmesinden, bilimsel düşünce sayesinde gündelik hayattan evrenin işleyişine kadar pek çok “kutsal sırrın” insan aklıyla çözülmeye başlamasından; yani, akıl çağına girişten söz ettim. Arka planda da ticaret burjuvazisinin gelişmesini; burjuvaların, kilisenin ve kralların boyunduruğundan kurtulmaya çalışıp daha fazla ticaret yapmak, daha fazla zenginleşmek istemesini anlattım. Şu soruyu da sordum: Ama tüm bunlar aslında Batı ile sınırlıdır. Bu görüş ve düşünceler ancak yüzyıllar sonra Doğu’da tatbik sahası bulacaktır. Bu, iletişimsizlikten veya gerek duyulmamasından mı olmuştur? Önyargıları ve değer yargılarını içine katmadan araştırmak gerekir. Okumayanlar için link ve kısa bir vidyo ekte. Yarın ise başka bir döneme gidiyoruz sırasıyla pozitivizm, faşizm, demokrasi ve sosyal demokrasi ile modern dünya nasıl tanıştı, Keynes’in bu konudaki katkıları neler bu konulara değineceğiz. Yine bu dönemin de çok ilginizi çekeceğini düşünüyorum. Yarın 11.00’de tüm platformlarda görüşmek üzere..
Yazının tamamı: https://muratulker.com/y/devrimler-cagi-basliyor/
*Seslendirme yapay zeka tarafından yapılmıştır.