ARABİSTAN’DA GOYA (KUTSAL/KÜLTÜR/TİCARET/EĞLENCE)
NEYE NİYET NEYE KISMET
2023ü 2024e bağlayan günleri Riyad, Cidde, Mekke ve Medine’de geçirdik. Bu benim yeni bir yıla girerken tercihim oluyor. Dünyanın çoğu durmuşken zoraki tatil yapmadan hayata devam ediyorum ve hatta kutsal mekanları ziyaretle bir iç muhasebe yapma imkanı veriyor bir yıl bitip bir diğeri başlarken…
İlk amacımız bu defa Riyad’da oynanacak olan Süper Kupa maçını da seyretmekti. Yaşanan komediler sonrası anladım ki, biz bu dünyada yaşamıyoruz. Neyse konu biraz yassılsın, sonra konuşuruz. Ama bana konuyu açıklayan şu Arapça fıkrayı anlatmam lazım: Once in New York an Arab driving in Manhattan wants to park his car; to be sure he asks the policeman nearby, “Hey officer can I bark in here?” Officer surprised and replies, “It is a free country, you can do whatever you want.”
(Arapça’da P harfi yoktur, yerine B kullanılır. Parkın manası malum, bark ise havlamak demek.)
Fabrika ve pazar goyalarımız, Suud’daki kültürel değişim, yiyip içtiklerimiz, gezip gördüklerimiz ve umre intibalarımız yazımda…
Yeni yılda ailecek Umre ziyareti için Mekke’deydik. Yanımda birkaç arkadaşım da vardı. Daha önce birçok kere Hac ve Umre için gitmiştim. Yeni yıla kutsal toprakları ziyaret ile girmek, dualarla girmek güzel bir duygu. Bazıları Batı’daki din anlayışından yola çıkarak “yeni yıla arınarak girmek” falan diyor ama gerçek anlamda Müslümanlık zaten her daim arınarak yaşamaktır. Zaten günde 5 vakit namaz da bunu sağlar. İnşallah her Müslümana nasip olur.
İş insanı olarak yetişmemde Suudi Arabistan’da ve sair Körfez ülkelerinde Ülker operasyonlarımızın, orada kurduğumuz dağıtım ve fabrikaların payı büyüktür. Şu anda bisküvilerde Ülker ve McVitie’s markalarımızla pazar lideriyiz. Riyad ve Cidde’de iki fabrikamız var. Çikolatada Ülker ve Godiva markamızla pazarda başa güreşiyoruz. Her sene fabrikalarımızı ve piyasayı goyalarım. Zira inancım o ki bu iş yakın zamanda misliyle büyür. Biz de birkaç haftadır gündemden düşmeyen Fenerbahçe-Galatasaray Süper Kupa maçını Riyad’da izlemek için yola çıkmıştık, aslında bahanesiydi işin. Gerçi stada kadar gidip, bir saat bekleyip sonra izleyemedik ama, neyse hayrolsun. Aslında Riyad’a vardığımızda her şey çok güzeldi, havaalanına kadar tüm şehirde açıkhava iletişiminde bu maça yer vermişlerdi. Bazı Avrupa ülkeleri zaten bu tip final müsabakalarını burada yapıyorlar, hatta birkaç yıllık sözleşmeler yapmışlar.
Ben bu uçuşlarımda Suud havayollarını tercih ediyorum çünkü THY’nin kalkış ve varış saatleri oldukça geç ve pek zahmetli oluyor. Zaten Suud Havayolları, keza konsolosluk da bize maç için özel bilet teklif etmişti; velhasıl ağırlanacaktık, ama nasip değilmiş. Gerçi biz orada tartışmalardan uzak, Türkiye’de yaşanan maç gerilimini hissetmedik. Bana öyle geliyor ki, bu maç işinde biz kendi kendimize söylendik, elalem anlamadı bile. Neyse ki sırf maça gitmemiştik.
Suudi Arabistan’ı görmek istememin bir nedeni de Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından ortaya konan ‘2030 Vizyonu’ modernleşme projesi kapsamında yapılanları görmekti. Okuduklarıma göre ilk olarak 2030 vizyonu teknolojiye yatırımı içeren bir yönetişim stratejisi; demografik yapı kadınlar ve gençler lehine gelişiyor. Bu yeni ve dinamik neslin bireysel taleplerinin karşılanması kadar istihdamı da önemlidir. Eğitimli, genç ve artık kozmopolit Suudi gençler yeni projelerde yönetici pozisyonlara erişecek ve krallığın toplumsal ve ekonomik tercihlerini yaşama ve yaşatma imkanı bulacaklardır.
Suudi Arabistan İslam’ın en önemli kutsal mekanlarına ev sahipliği yapıyor. İslam, ülkenin baskın toplumsal formasyonu olan aşiretler arasındaki birliğin çimentosu. Ayrıca İslam, krallığın dış politikada nüfuzunu arttıran ve geniş Müslüman kitlelerine ulaşmasının bir yoludur.
Krallığın bir hedefi de ekonomiyi çeşitlendirerek petrol bağımlılığını azaltmak. Bu yaklaşımla çeşitli sektörlerde yeni istihdam alanları oluşuyor. Suudi gençlerin ve kadınların istihdam yoluyla yurt ekonomisine katılmaları sağlanıyor. Arabistan artık gözde bir tatil ve turizm destinasyonudur. Krallık küresel toplumla daha entegre ve etkileşim içindedir. Sadece Hac Turizmi ile yetinmeyerek yurdun farklı coğrafyalarındaki tarihi önemi olan alanların turizme açılması öngörülmektedir. Dijital çok girişli vizeler veriliyor artık. Eskiden vize almak hem zordu hem de sadece seçilen şehre gidilirdi, seyahat kısıtı vardı. Yeni yapılan son nüfus sayımına göre ki bir takım demografik bilgileri yakından takip etmek zorundayım: 2022 nüfus sayımına göre ülkede 32 milyon 175 bin kişi yaşıyor. Bu rakam son nüfus sayımı olan 2010 yılına göre %34 artmış görünüyor. Bu nüfusun 18 milyon 792 bini (%58.4) Suudi, geri kalanlar Suudi olmayanlar. Erkek nüfus oranı % 61.2, kadın nüfus oranı % 38.8, çünkü yabancı işçilerin çoğu erkek.
Nüfusun % 51i 30 yaşın altında. Suudilerin ortanca (medyan) yaşı 22, Suudi olmayanların ortanca yaşı 34 ve 8 milyon 571 bin kişi ile Riyad en kalabalık şehir. Kadınların doğurganlık oranı kadın başına 2.1 çocuk, bu oran Suudilerde 2.8.
Nüfus yapısı oldukça çeşitli, Suudi olmayan nüfusun 2 milyon 116 bini Bangladeşli. Daha sonra 1 milyonu aşkın dört farklı grup var: Hintli 1 milyon 884 bin, Pakistanlı 1 milyon 814 bin, Yemenli 1 milyon 803 bin, Mısırlı 1 milyon 471 bin. 1 milyon ve 500 bin arasında iki grup Filipinli ve Suriyeliler, daha sonra sayıları 200 binle 50 bin arasında değişen Nepalliler, Ürdünlüler, Afganlılar, Etiyopyalılar, Kenyalılar, Ugandalılar vs geliyor. Türkiye’den gelen nüfus ise 25 bin 485. Gördüğünüz gibi burada “çeşitlilik ve kapsayıcılık” bir ana konudur (2).
Ben piyasaya goya için çıktığımda tabii ekiple beraber yani o işi yapanlar ve amirleriyle birlikte oluyorum. Amacım onların en iyi performanslarını bana göstermeleri ve bunu beraberce değerlendirmemiz neticesinde belirlediğimiz standartlara onların sahip çıkmalarını temindir. Cuma günü orada hafta sonu, fabrika tatil, üretim yok, ama satış faaliyetleri devam ediyor. Onçin 29 Aralık Cuma günü Riyad’ın önemli market bakkalarında ekibimizle GOYA yaptık. Ülker, Godiva ve McVities markalarımızın pazarda gördüğü ilgi, raflardaki yerleşimi, daha biz oradayken müşterilerin birbirleriyle yarışır halde ürünlerimizi raftan alması beni çok memnun etti.
Cuma’dan yani öğleden sonra market goyamıza devam ettik. Gezdiğimiz Danube, Tamimi, Rawfid, Othaim, AlSadhan Riyad’daki büyük zincir marketler. Toplam 32bin nokta var. Kendi araçlarımızla doğrudan servis verdiğimiz satış noktaları dahil 18bini aşkın noktada varız. Goya yaptığımız marketlerde hem bizim markalarımızın gücünü hem de rakip markaların raftaki pozisyonlarını, market içi aktivitelerini gözlemledik. Türkiye’de görmediğim standlar, raf uygulamaları gördüm. Bu örnekleri topladım, yüklendim, memlekete getirdim.
İkindi vakti maruf Takhassousi caddesindeki Godiva çikolata mağazamızda Türkiye’den maç için gelen gazeteci arkadaşlarımızla buluştuk. Onlar da bizi goyaladılar.
Sonra gazeteci arkadaşlarımızla bir zincir market de goyaladık. Gazeteci arkadaşlarımız bir Türk şirketinin markalarının başka bir ülkede bu kadar ilgi görmesinden memnun oldular.
30 Aralık Cumartesi günü yani haftanın ilk günü Riyad’daki fabrikamızı goyaladık. Suud’taki fabrikalarımızda nüfusun çeşitliliği nedeniyle operasyon ve kalite prosedürleri İngilizce, Arapça, Urduca ve Filipince olarak dört dilde yapılmak zorunda. Diğer duyurular bile bu dört dilde yapılıyor. Fabrika gezisi, sunum ve istişareler sonrası “Ürün Değerlendirme” yaptık. Bu, ana depodan rastgele seçilen sevke hazır ürünlerin lezzet, iç ve dış anbalaj denetleme ve değerlendirmesi ile yapılan bir testtir ve ürünlerimizin müşteri ve tüketicilerimize en iyi şekilde ulaşmasını temin eder.
Daha sonra Cidde’ye, oradan Mekke’ye ulaşmak üzere havaalanına doğru yola çıktık. Bildiğiniz gibi mikat, ihrama girme yeri ve zamanı demektir, Mekke’ye çeşitli bölge ve ülkelerden ziyarete gelenlerin ihrama girecekleri yeri ifade eder. Biz her ihtimale karşı otelden ihramlarımızı kuşanarak çıktık, çünkü bunda daha çok gayret ve daha büyük hürmet vardır. Zaten uçaktayken mikat yani ihrama girmek gereken yerin üzerinden geçecektik. Ve yola çıktık. İki saat içinde Cidde’ye oradan da yaklaşık 1 saat içinde Mekke’ye vardık ve hemen sonra umremizi yaptık. Umre, Müslümanların Kabe’yi hac mevsimi dışında ziyaret etmelerine denir. Umre ziyaret demektir. Fıkhen (İslam Hukuku) tanımı, hac gibi bir zamana bağlı olmadan ihrama girerek Kabe’yi tavaf ve say etmek, sonra az tıraş olmaktır.
İhram: Normal zamanda helal olan bazı davranışların bırakılması. Aynı zamanda erkekler için bu amaçla giyilen iki parçadan oluşan giysidir.
Mikat: İhramsız geçilemeyecek sınırlara verilen addır. Her yönden gelenler için farklı beldeler seçilmiştir. (Zülhuleyfe, Cuhfe, Zatı Irk, Karn ve Yelemlem)
Tavaf: Kabe etrafında yedi kere dönmek. Bu sırada dualar edilir. Afv ve dünyada, ahirette iyilik istenir.
Say: Kabe’nin bulunduğu mescidin doğusundaki Safa ile Merve tepeleri arasında 7 kere gidiş, geliş yani dört gidiş üç geliştir.
Say, Peygamberimizin çok büyük dedesi ve peygamber hz. İbrahim’in çocuğu olmayınca hanımı Sare Validemizin izniyle evlendiği cariyesi (köle kadın) Hacer Validemizden olan oğlu İsmail için hz. Hacer’in telaşla, çaresizlik içinde iki tepe arasında koşuşturmasının tekrarıdır. Bu hac ibadeti her semavi dinde tekrarlanagelmiştir. Düşünsenize Rabbimiz kendisine ibadet için tüm inananlara en az hayatta bir kere bu köle kadının, annenin çocuğu için çektiği eziyeti ve endişelerini tattırmak istemiştir. (Yorumsuz)
Taksîr: İhramdan çıkış için saçların kısaltılması.
31 Aralık Pazar gününü otelimizde dinlenerek, dua ederek ve namaz kılarak geçirdik. Tabii ben kaldığımız otelin altındaki pasajda bir market de goyaladım. Pasajın girişinde bir stand ilgimi çekti. Üzerinde Neolitik çağdan bir “kaya resmi” vardı. UNESCO’nun 2021 yılında Kültürel Miras alanı ilan ettiği Hima Kaya Sanatı alanının tanıtımı. QR kodu ile girip Suudi Arabistan’ın diğer bölgelerindeki turistik merkezlere de göz atabiliyorsunuz. Gördüğünüz gibi krallığın 2023 vizyonuyla ilgili gelişmeler bunlar. (https://drive.google.com/file/d/1yVzE35ZXH-vQBMM9t6xMqmrwHmuvB-XE/view).
1 Ocak günü, Suudi Arabistan’da yılbaşı tatili yok, işbaşı yaparak Cidde’ye döndüm. Bu kez Riyad fabrikamızın iki katı üretim kapasitesine sahip olan Cidde fabrikasını goyaladık. Riyad fabrikasında 200, Cidde’de ise 300 kişi istihdam ediyoruz ve 150 kadın çalışanımız var. Cidde fabrikasında da tabii ürün değerlendirmemizin ardından ayrıntılı bir fabrika turu yaptık. MENAI (Ortadoğu, Kuzey Afrika, Hindistan) bölgesinde 4 fabrikamız var; Tedarik Zinciri ve Satışın başında Türkiye’den iki tecrübeli arkadaşımız var. Pazarlama Mısırlı bir arkadaşımıza emanet, tüm bölgenin başı ise Hintli bir arkadaşımız; bu ekip çok başarılı. Biz global bir şirketiz!
İlk defa şahit olduğum şu örneği de anlatmalıyım: Cidde fabrikasının Bakım Ekibi “3D Printer” ile makinaların yedek parçalarını kendileri daha ucuza ve kısa zamanda imal ediyorlar, hayranlıkla karşıladım. Tüm ekibe bunun için bir kez daha teşekkür ediyorum.
Öğleden sonra ise bir Suriyeli ile Suudi ailenin ortak yatırımını goyaladık; fazla bilip görmenin ne zararı var. Fabrika girişinde bizi bayrağımız karşıladı.
Daha sonraki durağımız pladis’in satış, pazarlama ve idari ofislerinin bulunduğu iş merkezi oldu. Pazarlama bölümünden arkadaşlarla tanıştık, sorunları konuştuk, suallerini cevapladım.
Akşam ise Mekke’de Suudi Genel Müdürümüzün ikramı olan yemekteydik. İkram ve ağırlanma karşısında ezildik Ama tabii ki yiyemediklerimiz ihtiyaç sahiplerine paylaştırıldı.
2 Ocak Salı günü erkenden hızlı trenle Mekke’den Medine’ye hareket ettik. Tren istasyonu, bekleme salonları son derece modern inşa edilmişti. Bu kış sezonunda çöl bir başkadır, bebelerin ayva tüyleri gibi cılız fakat yeşil otlar bitmiştir ve develer yayılmıştır bu otlağımsı meralara. İnsanların bazısı bu sezonda çadırda yaşar. Çöl yazında kavurucu, öldürücüdür. Velhasıl her mevsim başkadır. Belki bir ara çöl maceralarımı da konuşuruz.
Müslüman olmayanların Mekke ve Medine’ye girmeleri haram ve yasaktır. Medine tren istasyonunda başka dinlerden olduğunu düşündüğüm ecnebi turist kafileleriyle karşılaştık. 2023 vizyonu kapsamında Suudi Arabistan’ın başka bölgelerini gezmeye gelen turistlerdi. Onlar Harem bölgesinin dışında konaklıyor ve turistik gezi yapıyorlardı. 2018de hizmete giren hızlı tren saate en fazla 300 km kadar hız yaparak 2 küsur saatte Medine’ye ulaştı. Bu konforu 40 yıl önce Tokyo-Kyoto arasında tatmıştım. Otelimize yerleştikten sonra Mescidi Nebevi’de ibadetimizi yerine getirdik. Mescidi Nebevî veya Peygamber Mescidi, Hicret’ten sonra Medine’de peygamberimiz ile arkadaşları tarafından inşa edilen mescittir. Peygamberimizin kerpiç evi de mescide bitişiktir, kabri de evindedir. Bugün mescid tüm eski Medine şehrini içine alacak şekilde genişletilmiştir. Aynı anda bir milyondan fazla kişi beraberce, cemaatle namaz kılabilmektedir. Bu rakam Mekke mescidi için iki milyon kişiden fazladır. Peygamberimizin evi yani kabri bugün mescidin kıbleye göre sol ön köşesinde yani içinde kalmıştır. “Nebevi” Arapçada “peygambere ait” anlamına gelir, “Mescidi Nebevî” tamlamasının anlamı ise “Peygamberin Mescidi” demektir.
Ben 70li yıllarda ilk defa Mekke ve Medine mescidlerini ziyaret ettiğimde bazı kısımlar peygamberimizin zamanında olduğu gibi kumluktu. Bugün ise açık alanlar bile klimalı, her yere halılar serilidir. Devamlı temizlik ve dezenfeksiyon işlemi yapılır, soğuk su ve zemzem sunulur. Erişilebilir, yeterli ve temiz, modern tuvaletler vardır. Halbuki 622MS senesinde peygamberimiz Medine’ye geldiğinde Medineliler ona biat etmişlerdi, yani reis bellemişlerdi. O ise şehre misafir olarak yerleşmiş, sonra mescid ve evini inşa etmişti. Bunların zemini toprak/kum, duvarları kerpiçtendi. Mescidin sadece bir kısmı hurma dalları ile örtülmüş, gölgelikti.
Düşünsenize Medine’de yaşadığı 10 yılda, kurduğu Medine şehir devletinden 630 yılında direnç görmeden doğduğu şehir Mekke’yi fethetmişti. Mekke’de yaşadığı 12 yılda Müslüman olanlar sadece birkaç yüzdü ve Mekkeli hemşehrileri canına kastettikleri için Medine’ye göce mecbur olmuştu. Ama artık bütün Hicaz O’na tabi idi, yarım milyona yakın kişi Müslüman olmuştu. O yaşayış şeklini ve yaşadığı evini, mescidini hiç değiştirmemişti. 632deki ölümünden sonra, yakın arkadaşları ve damadı “Olgun Halifeler” olarak 661 yılına kadar İslam topraklarını Kuzey Afrika, Orta Doğu’nun tamamı, Anadolu’nun büyük kısmı ve Batı Asya’ya kadar genişletmişlerdi ve yaşam şekli ve yaşadıkları yerler pek az değişmişti.
Allah kitabında Enbiya suresinde 107ci ayette: Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik, der. Hz. Peygamber canı pahasına bazen de savaşarak İslamı tebliğ etmişti. Peki rahmet nasıl tecelli etmişti? İşte size birkaç rakam: 22 yıllık peygamberliğinde, yarım milyona yakın insan Müslüman oldu. Sadece Hicaz topraklarının genişliği 1.2 milyon kilometrekareyi aşkındı. Peygamberliği süresince bin Müslüman, beşyüz Müslüman olmayan kişi çarpışmalarda ölmüştü.
Öğleden sonra Medine’nin oldukça otantik restoranlarından birine giderek yerde, sinide yediğimiz yemek hepimizin aklından uzun süre çıkmayacak gibi görünüyor.
Daha sonra Mescidi Nebevi’ye dönerek ibadetimize devam ettik.
3 Ocak günü, seyahatimizin 6. günü bu kutsal beldelerde geçireceğimiz son gündü. Daha sabahtan bizi bir sürpriz bekliyordu. Açıkçası saat 11.00e randevu alınmıştı ama tam olarak nereyi ziyaret ettiğimizi bilmiyorduk. Meğer gittiğimiz yer Mescid-i Nebevi’nin hemen kıble tarafındaki İslam Medeniyeti ve Peygamberin Hayat Öyküsü Müze ve Fuarı imiş. Başta belirttiğim 2030 vizyonu çerçevesinde bu müze de tamamen dijital ve 3 boyutlu maketler şeklinde inşa edilmiş bir müze idi. Müzeyi gezerken İslam medeniyetinin geçtiği aşamaları, peygamberimizin hayat öyküsünü, soy kütüğünü, akrabalarını öğreniyorsunuz. Özellikle de peygamberimizin yaşadığı dönemde Medine’nin 1/1000 ölçekte yapılmış maketini incelemek, evini izlemek değişik bir etki bırakıyor insanda (https://salamfairs.com.sa/ar)
Hurma liflerinden yatak ve yastığı, eşyasız tek odadan ibaret evi, öldüğünde defnedildiği evindeki mezarının sadece yerden bir karış yükseklikte bir ham toprak yükseltisinden ibaret olması ve mezar taşı, lahit, duvar gibi bir yapının olmaması bugün bize çok şey anlatmıyor mu?
Müzede izlediğimiz iki kısa anime filmde peygamberimizin yaşadığı ortama dair çok ilginç ve gerçekçi bilgiler veriliyor. İlgilenenlere vidyo linklerini bırakıyorum.
Öğle namazından sonra Mescidi Nebevi’nin yıllar içinde nasıl genişlediğine yönelik yeni açılan başka bir sergi gezdik. Bu sergi de oldukça ilginç bir sergi idi. Her iki sergiyi de Medine’yi ziyaret edeceklere öneririm.
Covid salgını ile başlayan dijital randevu uygulaması ile Medine’de peygamberimizin kabrini ziyaret edip, kendisinin “cennet bahçesi” olarak nitelendirdiği ilk orijinal mescitte rahatça ki rekat namaz kılmak nasip oldu.
Son durağımız yine yeni vizyon mahsulü bir turistik aktivite oldu. Hurma bahçesi ziyareti yaptık. Oldukça turistik, biraz demode ama otantik bir deneyimdi. Bizi gül yaprakları yağmuruyla karşıladılar. Hurma bahçelerine içinde peygamberimizin de olduğu birkaç öykü ile kimlik kazandırmaya çalışmışlar. Onları anlattılar, hurma ve kakuleli arap kahvesi ikram ettiler. Daha sonra da hurma standına götürüp farklı hurmaları tanıttılar. Bu etkinliği isteğe bağlı bırakıyorum, yani gitseniz de olur gitmeseniz de, ne kadar otantik bir deneyim yaşamak istediğinize bağlı.
Böylece kutsal topraklarda geçirdiğimiz 6 tam günün sonuna geldik. Goya’larıyla, ziyaretleri ile, ibadetleri ile dolu dolu, mutlu, mesut nasıl geçtiğini anlamadığımız 6 gün oldu. Umarım size de nasip olur. Bize çok iyi geldi.
Ekte Mekke ve Medine’den insan manzaraları içeren birkaç fotoğrafı da sizinle paylaşmak istiyorum. 72 milletten Müslüman nasıl şahane bir şekilde, huzur içinde, saygı ve mutlulukla bir araya gelip değişik insan manzaraları oluşturuyor diye…
Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez.