KARACABEY LONGOZU, BİLDİNİZ Mİ?
Çok az bulunur böyle memleket, yedi iklim bölgesi, birçok etnik grup, lehçeler ve hatta lisanlar… Bilhassa Osmanlı İmparatorluğu çaresizce küçülürken Anadolu ve Trakya yarımadasına sığınan insanlarımızın çeşitliliği bize kültürel bir zenginlik sunarken, şükür ki Anadolumuz da bitki örtüsü, mikro klima, doğa harikaları açısından yadsınamaz bir zenginlik sunmaktadır. Ben de elimden geldiğince yurdumu gezer, bu fevkaladelikleri yerinde temaşa ederim. Yine böyle bir gün doğa harikası bir Longoz ziyaret etmiştim. Hava da çok uygunken çektiğim fotoğraf ve vidyoları sizlerle paylaşıyorum.
Geçtiğimiz günlerde Karacabey Longozu’na bir aile gezisi yaptık. Çok keyif aldık, gördüklerimi sizlerle paylaşmak ve mutlaka gidin demek istedim.
Karacabey Longoz’u Bursa’da, İstanbul’a yaklaşık 2,5 saat uzaklıkta bulunuyor. Türkiye’ninse 3 büyük longozunun en büyüğü. Longoz nedir derseniz; denize doğru akan derelerin getirdiği alüvyonların birikerek kıyıda set oluşturması ve dere ağzını kapatması sonucu akarsuyun biriktiği yerde oluşan bir özel ekosistemdir. Yağışlar başlayınca bu bölgeler suyla doluyor, nehirlerden gelen farklı alüvyonlarla beslenen zengin toprak yapısı sularla buluştuğunda ortaya doğa harikası bir ekosistem çıkıyor. Yaz aylarında sular çekildiğinde ise longozun tabanı bir çayıra dönüşüyor. Ama bazen de deniz suları baskın çıkıp longozu tuzlu deniz suyu basıyor; bu da her şeyin sonu, fakat bir manada ekosistemin reset edilerek yenilenmesi demek uzun dönemde!
Farklı renklere ve canlılara ev sahipliği yapan longozu gezerken sanki bir doğa belgeselinin içindeymişsiniz gibi hissediyorsunuz.
Susurluk Nehri’nin Marmara Denizi’ne dökülmeden önceki son durağı olan bu longozda 250 civarında kuş türü var. Bu türler içerisinde; kara leylek, pasbaş patka, elmabaş patka, ak kuyruklu kartal, poyrazkuşu, sumru, küçük sumru, bataklık kırlangıcı, akça cılıbıt, küçük balaban, gece balıkçılı, alaca balıkçıl, küçük ak balıkçıl, gri balıkçıl, kuğular ve yeşilbaş, çıkrıkçın, macar ördekleri ve tabii ağaçkakanlar ve daha neler var. Bir de göç dönemlerinde; küçük karabatak, ak pelikan, kışın ise sakarmeke gibi birçok kuşu görebileceğiniz bir yer.
Karacabey Longozu sizi girişte ilginç bir tabela ile karşılıyor. Sizce nedir bu? Ben söyleyeyim halk arasındaki adıyla “bok böceği” 😊. Doğadaki her canlının bu dünyanın muazzam işleyişi içerisinde bir görevi olduğu gibi bu böceklerin de işlevi var, yani çok lüzumlular.
Göle ulaştığınızda ise altı düz, kırmızı kayıklar var. Kürek yerine sığ suda kaktırarak ilerleten sopaları var. Onlarla gölde keyifli bir tur yapabiliyorsunuz, bitki örtüsüne, asıl huzura hiç zarar vermeden.
Benim gittiğim dönem çok sayıda Nilüfer çiçeklerinin açmış olduğu zaman, bunu tur esnasında görüyorsunuz, siz de hala kaçırmış sayılmazsınız; ama elinizi çabuk tutmalısınız, Temmuz içerisinde bu görüntü kaybolacak.
Nilüfer çiçekleri oldukça şaşırtıcı yerlerde karşınıza çıkabiliyor, en bulanık sularda bile yeşeren bu çiçeğin çevresine inat bir güzelliği var. Evde yetiştirilmeye ise uygun değiller.
Gölden geçerken her ebatta ve her yaşta kurbağalar oldukça fazlaydı. Küçük kurbağalar yaprakların hatta longozun yüzeyini yer yer tamamen kaplayan mercimek tanesi yapraklı yosunların da üzerinden süratle hareket ediyorlar. Tabii balıklar da var, diplere saklanmışlardı ama yavrularını gördük.
Hatta bir de su yılanı gördük. O da kalın bitki örtüsünden istifade kah yüzüyor, kah sürünüyordu. Bazı yerlerde öyle bir katman oluşturmuş ki çiçekler, altında su yok gibi geliyor, tüm yüzeyi kaplamışlar.
Longozun içerisinde birçok ağaç var, kökleri suyun içinde, uyum sağlamışlar yerlerine… Longoz çevresine Bal Ormanı adı verilmiş, ıhlamur ağaçları ile kaplı. Ihlamur ağaçları kışın yaprak döker, şimdi yeni çıkan yapraklarının ise altları açık pastel yeşil olduğundan hafif bir rüzgarda oluşan kıpırtılarından hemen tanınırlar. Ama zaten çiçek açtıklarında yüzlerce metre öteye yayılır kokuları.
Longozun etrafını ve dere tepe, komşu köyler derken nerdeyse iki saatten fazla atv’lerle 70km civarında orman yolu kat ettik. Hava da çok latifti; ne üşüdük, ne terledik, güneşe rağmen.
Şunu da mutlaka belirteyim. Bizim rehberlerimiz oranın yerlileri ve kendilerini bölgeyi korumaya adamış insanlardı. Tabii burası zaten bir Milli Park ama bizdeki yasakçı zihniyet, hani; girmek yasak, durmak yasak, velhasıl her şey yasak ile bu milletin malını milletten korumak kabil olmuyor. Hele iş yapanın mesul addedildiği, hesap sorulduğu, hiçbir şeye karışmayanın eli beli ağrımaz düsturunun hakim olduğu kurumlarda bu fevkalade zordur. Bir güzel şans olarak inanılmaz yaşta üç anıt çınar gördük. Düşünsenize onları Romalılar dikmiş. İnsanlar yüzyıllardır gölgesinden istifade ediyor. Üniversite yaşlarını tespit etmiş, ama bir koruma veya bilgilendirme bile yok. Öyle yolun kıyısında duruyorlar bin yıldır. Hani soruyorlar bana çok gezen mi, çok okuyan mı çoook bilir diye. Artıkın diyeceğim ki çok okuyan, çok gezen ve çok yaşayan çok bilir.
Fotoğraftaki beni bulabilecek misiniz bakalım. 8yüz, 9yüz ve bin yılı aşkın yaşta anıt ağaçlar bunlar!
Longozun suları içinde atlara da rastladık, yabani atlar! Uzaktan video çektik. 100 yıl önce Yörükler tarafından, Bursa’nın Karacabey ilçesine getirilerek doğaya salınan Orta Asya kökenli bu atlar yaşamlarını Karacabey Longozu’nda yabani olarak sürdürüyor. Longozda sürü halinde dolaşan atları, tayları ile birlikte görmek bu doğa harikası yerde güzel bir anı oldu bizim için.
Bölgede salma gezen büyükbaş hayvanlar da var. Süt değil et için tutuyor onları sahipleri köylüler, onlar da kasap vakti gelince, sahiplerine kolaylıkla teslim oluyorlarmış. Sığır sürüsü de hayatlarından gayet memnun görünüyorlardı.
Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez.