İnovasyon

Global Şirketlerde İnovasyon Etkileri Globalde Sürekli İnovasyon İçin Tutku ve Takım Oyunu Şart!

LinkedIn

Genç MÜSİAD Kurum İçi İnovasyon Komisyonu’ndan 2022 Ağustos ayında şöyle bir eposta aldım.

“Kurum İçi İnovasyon Komisyonu olarak, geleceği şekillendirme ve şirketlere inovatif bakış açısı kazandırma noktasında kurum kültürünün oluşturulmasına katkı sağlamak ve inovasyon farkındalığını yaymak amacıyla kitap projesini hayata geçirmek istiyoruz. Çalışmamızda hedef kitlemizi iş İnsanları, şirketler, STK’lar ve vakıflar olarak belirledik. Konularımız ise 4 ana başlıktan oluşmaktadır. Şirketlerde Kurum İçi İnovasyon Kültürünü İnşa Etme ve Uygulama, Kurumlarda İnovatif Yönetim, İnovasyon Stratejisi Oluşturmak, Geleceğin Şirketlerini Oluşturmada Kurum İçi İnovasyonun Rolü.

Sizden şirketlerde Kurum İçi İnovasyon Kültürünü İnşa Etme ve Uygulama konu başlığı altında düşüncelerini ve bilgilerini bizlerle paylaşmasını arz ediyoruz.”

Konu gençler olunca fazla direnemiyorum, bu nedenle elimdeki daha önceki notlarımdan çalışıp, “Global Şirketlerde İnovasyon Etkileri” başlıklı yazımı gönderdim. Onlar da Mart 2023 tarihinde “Gelecekte Var Olmak: İnovasyon” başlıklı kitaplarında yazıma yer verdiler. Ekte hem kitabın kapağına yer veriyorum, hem de yazımı paylaşıyorum. İlginç bulacağınızı düşünüyorum.

Piyasalar hızla değişiyor, global firmalar için hem globalde odaklandıkları konuda ölçeği koruyarak büyümek hem de yerelde ölçeğe bağlı olmadan tüketicilere yeni ürünler sunan start-up’larla rekabet etmek önemli. Büyüklüğün, ölçeğin avantaj olduğu bir dünyadan hızla uzaklaşıyoruz galiba, örneğin dünya ilaç devleri dururken BioNTech’in başarısı bu konuya güzel bir örnek. Ölçek ne olursa olsun hem globalde büyümenin hem yerelde rekabet etmenin en önemli yolu yenilik yapmak, yeni ürün geliştirmek, inovasyon yapmaktır.

Açıkçası yeni ürün, inovasyon ve renovasyon konusunda bir kafa karışıklığı olduğunu düşünüyorum. Nedir inovasyon, nedir renovasyon oldukça karıştı.

Hangi konudan söz edersek edelim tüketiciyi merkeze almak önemli, öncelikli bakış açımız tüketicimiz olmalı. Tüketicimiz neyi yeni algılıyorsa yeni odur. Tüketicinin farkında olmadığı bir ihtiyacını gideren bir ürün sunuyorsak, o bir inovasyondur bana göre. Eğer Godiva Domes, yani Godiva dolgulu çikolatalarına bir çıtır gofret koni ve Türk Fındık parçacıkları serperek rafta tüketicinin önüne koyuyorsak ve bu artık “crunch chocolate” diye yeni bir kategori oluşturuyorsa ve bu tüketicide halen bilmediği bir arzu uyandırıyor ve ihtiyacını karşılıyorsa bu inovasyondur. Ama tüketicinin va rolan bir sorununu çözüyorsanız bu inovasyon değil renovasyondur. Diyelim ki mesela daha fazla dolgulu veya başka renk ve lezzette ürün istiyorsa tüketici (Karadutlu Halley) bunu sunarsanız bu renovasyondur. 

Eskiden şirketlere yenilikçi derdik şimdi inovatif diyoruz. Sanki Ar-Ge bölümleri demode oldu da yerine inovasyon bölümleri oluşturuldu gibi bir hava esiyor. Artık inovasyon sadece yeni ürün geliştirmekten ibaret değildir. Her konuda inovatif olmak, hizmetlerde inovatif olmak, yeni iş modelleri gelişirmek önemli yani yenilikleri sadece bir departmana, bir lokasyona hapsedemeyiz. Mesela artık tüm işletme proseslerini ve piyasayı kapsayan dijital goya app’i (applikasyonu) , iç müşteri ve katma değer zincirine sunulmuş bir inovasyondur.

Global şirket olduğunuzda işin içinde kuşkusuz yerel ya da birkaç noktada gerçekleştirilen global araştırma çalışmaları (Marketing Research) söz konusu oluyor. Burada farklı ülkelerden katkı yapan çalışanların insan ilişkilerinin olumsuz yanlarından arınarak işbirliği içinde bir amaca yönelik olarak koordine olmaları önem kazanıyor. Bazılarının kurum içinde yeniliğin, inovasyonun tetikleyicisi yani girişimcisi olması, bazılarının da bu kurum için girişimcilerin önünü açarak liderlikleri ile sonuca ulaşmalarını sağlamaları gerekiyor. Günümüzün rekabeti artık kurum içi çatışmaları, engellemeleri, kıskançlıkları, ataleti kabul etmiyor. Bunlarla boğuşursanız bir anda piyasadan silinebiliyorsunuz. Her fikir iyi değerlendirilmeli, doğru tahminlerle desteklenmeli, maket ve pilot çalışmaları mutlaka yapılmalı ve sonra pazara sürülmelidir. Tüm organizasyon fikir aşamasından uygulama, oradan da pazara sunulma aşamasına kadar tüm projelere, kendine bir rol biçilsin biçilmesin elinden gelen ya da gelebilecek katkıyı yapmalıdır. Tabii ki yanılmalar olur, hatalar da yapılır ama önemli olan hatalarımızdan öğrenmektir.  

Biz yerel bir şirket aşamasından global bir şirket olurken hem organizasyon hem de insana dair kültür ve dil sorunları gibi zorlukların hepsini yaşadık, ama başardık. Global bir Dijital Stage/Gate sistemi yani yenilik geliştirme sistemi kurmuş olmamız, Yetki/Onay matriksimizin var olması, sürelerin önceden “set” edilmesi, satış ve kar bütçelerinde inovasyon hedeflerinin yer alması işimizi kolaylaştırdı.

Ayrıca Yıldız Holding bünyesinde tüm iç paydaşların yönetimine katıldığı North Star adlı bir inovasyon şirketi kurarak, globalde hem yeni ürün hem yeni iş modeli hem start-up’lara ortaklık modeli projelerimizi bu şirkete yükledik. Alt/Üst Etme İnisiyatifleri ve hatta Bilimsel Araştırmaları da bünyesinde yapıyoruz. Çünkü global şirkette projeler ancak bu şekilde sahipleniliyor ve başarıya ulaşıyor. İşin kuralı; Çeşitlilik ve Kapsayıcılık, Açık İletişim, Zeki OKR/KPI (*) ve AOP’de (**) rakamsal olarak yer almasıdır. Yani sihirli veya kolay bir yolu yok, çok çalışmak gerekiyor.

Bizde Ar-Ge bölümleri hep inovasyon mantığında çalışıyordu zaten. Şimdilerde bazıları inovasyon merkezi olarak adlandırılsa da çok ciddi bir araştırma-geliştirme kültürümüz olduğu doğrudur. Siz buna inovasyon kültürü de diyebilirsiniz. Önemli olan tüketiciniz ise, odağınıza tüketicinizi koyuyorsanız ve onu dinliyorsanız bu kültürden zaten kaçış yoktur. Üründen hizmete, hizmetten iş modeline sürekli yenilenmek zorunda kalırsınız. Bizim şu anda global ciromuzun her yıl neredeyse %30’u yeni ürünlerden gelmek zorundadır.

Tüm dünyada faaliyet gösteren küresel bir kurum olan Yıldız Holding’in gıda alanındaki üretim, ihracat ve Ar-Ge üssü elbette Türkiye’dir. Dünyanın dört bir yanındaki sayısız haneye dağıttığımız mutluluğun arkasında, yenilikçi vizyonumuzla, çağın ve sektörün ihtiyaçlarını Yıldız Holding’in bilgi birikimi ile sentezleyerek ülkemizden dünyaya e-ticaret, yapay zeka, Metaverse, Endüstri 4.0 alanlarına çözümler sunmak üzere kurduğumuz Yıldız Tech şirketimiz var. Yıldız Tech Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından verilen “Yerinde Ar-Ge Merkezi” statüsüne sahiptir. Ulusal ve küresel inovasyon ekosistemine önemli katkılarda bulunabileceğiz artık…

Araştırma ve geliştirme faaliyetlerimizi sadece nihai ürüne yönelik sınırlamıyoruz tabii ki. Bisküvilik buğdayla, çikolatalık fındıkla, tüm ürünlerimizde kullanılan çeşitli şekerler, spesiyal yağlar ve diğer hammaddelerle ilgili piyasadaki gelişmeler doğrultusunda hem sağlık yönünde hem de daha fazla kalite ve verime yönelik arayışlarımız sürüyor. Ayrıca bugün çoklu kanal yapısının getirdiği bir gereklilik olarak İstegelsin, Cepte Şok, Bizim Toptan, e-ticaret aplikasyon ve web siteleri için Yıldız Tech’le birlikte bir start-up heyecanıyla çalışıyorlar.

Global araştırma ve geliştirme faaliyetlerini yürütebilmek için global/yerel trendleri takip etmek elzemdir. Mesela Nesnelerin İnterneti’ni duymuşsunuzdur; artık üretim sürecini iyileştirebilecek gerekli verileri toplamak için birbirine bağlı cihazların (özellikle sensörlerin) endüstriyel düzeyde kullanıldığı Nesnelerin İnterneti’ne (IoT) (***) sahibiz. Sensörlerle toplanan veri, makinaların verimli kullanımından, hatasız çalışmalarına ve tedarik zincirinin optimizasyonundan, planlı bakım/onarım, enerji tasarrufuna kadar birçok alanda devrim yaratıyor. İnanmayacaksınız ama, 1987 senesinde İşletmeler Genel Müdürü olduktan sonra bir kaç yıl içinde imalat makinalarının (tesisler kaskad çalışır) ve ambalaj makinalarının anlık çalışma ve verimlerini evden dahi izleyecek enformasyon sistemlerini kurmuştum. Hatta yine o vakit mevcut olan web teknolojisiyle dünya çapında veri bankalarına araştırma için bağlanabiliyorduk. Bunlar o yıllarda endüstri 4.0 için attığımız adımlardı.

Dijital ikizler teknolojisi ise herhangi bir fiziksel süreç veya nesneyi simüle ederek üretim ortamında yeni bir ürünün boyutlarının simüle edilmesi veya ekipmanın fabrika zemininde teşhir edilmesi anlamına gelir. Dijital ikiz teknolojisi tüm bir tedarik zincirini görselleştirmek ve simüle etmek için de kullanılır.

Otomasyon, diğer birçok endüstride eskiden beri olduğu gibi şimdi de imalat proseslerinin geleceğini şekillendiren bir trend. Al sayesinde, makineler artık daha önce insanlara has olan daha fazla görevi üstlenebiliyor. Münferit makinalar bir ekip halinde çalışarak daha fazla verim elde ediyor.

Robotik, otomasyonun önemli bir etkinleştiricisidir, ancak tüm robotlar insan işçilerin yerini almak için değildir. Örneğin, Ford, BMW ve Hyundai gibi üreticiler tarafından halihazırda kullanılmakta olan; insan işçilerin ağır nesneleri daha kolay kaldırmasına ve yaralanmaları azaltmasına yardımcı olabilecek giyilebilir robotlar olan robotik dış iskeletlerimiz (exoskeleton) var. Bunlara işbirlikçi (collaborative) robots yani cobots deniyor.

Gelecekte fabrikalar tamamen otomasyona dönüşebilecek, insan ve zeki makinaların iş bölümü ve uyum içinde kusursuz çalıştıkları yerler haline gelecek.

Ülker Topkapı Metro ürünü tesisinde ilk yüksek hızlı paketleme robotunu 1987 senesinde devreye almıştık. O zaman firma sahibi meraktan kendi kullandığı özel uçağı ile gelip bizi ziyaret etmişti. Yine o yıllarda tamamen kendi kendine çalışan bir un değirmeni görmüştüm. Hiç insan yoktu, değirmen ihtiyaç duyarsa evine telefon ederek değirmenci ustasını göreve çağırıyordu.

Şimdi ise otomasyon ve nesnelerin interneti   isteseniz de istemeseniz de tüm teçhizatla beraber sevk ediliyor. Artık otomasyon ve robot sistemleri olmadan bir proses dizaynı söz konusu bile değildir. Rekabetçi fiyatlar ve yaygın erişim ise bu imkanı her üreticiye sunuyor.

Biz tüm bu trendleri takip ederek üretim, dağıtım, satış ve iş modellerimize yansımalarını global ve yerel inovasyon projelere dönüştürüyor ve sektörümüzün öncüsü olmaya özen gösteriyoruz.

Diğer yandan 3B baskı ve eklemeli üretim sayesinde, üreticilerin artık büyük stoklar üretmesi ve elinde tutması gerekmeyebilir, deniyor. Ama 3B baskı daha uygun maliyetli, verimli, ölçeklenebilir ve hızlı hale gelmedikçe, yılda büyük adet üretimler için hala toplu üretim tesisleri en iyi çözümdür. Hatta 3B baskı için hala birçok proses icat edilmemiştir ve hammaddeler denenmemiştir. Bilhassa gıda için hijyen, muhafaza ve raf ömrü hususları da göz önüne alınmalıdır.

Akıllı, bağlantılı cihazların ortaya çıkması sadece ürünlerin nasıl üretildiğini değil, aynı zamanda ne tür ürünlerin üretildiğini de değiştiriyor. Günümüzde yoga matlarından bebek bezlerine kadar her şey sensörlerle donatılıp dijital ve akıllı hale getirilebiliyor. Akıllı aktivite takip cihazlarının (app’lerin) nasıl evrildiğini düşünün, günlük kalori alımından, günlük aktivitelere, nabız hatta uyku süresi ve kalitesi takibine kadar her şeyi izlemeye başladılar. Artık akıllı alışveriş, akıllı ev ve mutfak cihazlarında IoT kullanılabilirse aplikasyonlar bize ihtiyacımıza ve hevesimize uygun menü, alışveriş listesi hazırlama imkanı sunacak ve bu yaşam şekli zengin/fakir için vazgeçilmez olacak; tıpkı şimdi, evlerde sıcak/soğuk akar suyun, evdeki merkezi/dağınık ısıtma/soğutma ve aydınlatmanın alışılagelmiş olduğu gibi…

Tabii tüm bunlar pazarlamanın şeklini de etkiliyor ve etkileyecektir. Pazarlama zaten tüketicinin bazen kendinin bile farklında olmadığı sorunlarını inovasyon ve renovasyonla çözerek katma değer yaratmaktır. Eğer bir sonuç, bir tat, bir fiyat, bir ambalaj, bir hizmet, bir iş modeli tüketicinin bir sorununa hitap etmiyorsa onun inovasyon olarak tanımlanması mümkün değil bence… ”Hadi gelin bir inovasyon yapalım arkadaşlar” dediğinizde inovasyon olmuyor. Hatta renovasyon bile olmuyor. “Çalışıyorsa dokunma” diye söz vardır. Doğrudur, “Çalışıyorsa, daha iyi çalışacağına emin olmadan dokunma” diyorum ben. Çünkü daha sonra başa dönmesi zor oluyor.

21’inci yüzyılın pazarlaması 20’inci yüzyılın pazarlamasından çok farklı. 4P (Product, Price, Place, Promotion) dediğimiz ve stratejik pazarlamanın karar alma alanlarını oluşturan ürün, fiyat, dağıtım, iletişim ve satış arttırıcı çabalar artık eskisi gibi değil. Örneğin e-ticarette bildiğimiz raf yok. Google’a kategori ismini yazdığınızda da en güçlü markanın en üst sırada çıkma olasılığı her zaman yok. İş Google aramasına geldiğinde de bilinmeyen markaların bile en çok satan markalar arasına girdiğini görmek mümkün. Yanlış anlaşılmasın perakendeye dayalı pazarlama hiçbir zaman bitmez. 4P her zaman geçerlidir, ama salgınla birlikte büyük ivme kazanan e-ticaretin gün geçtikçe ağırlığını arttırdığı bir gerçektir.

Tüm bu gelişmeler öncelikle eski fikirleri, alışkanlıkları değiştirmekten korkmamayı gerektirir. Yeni yollar bazen daha fazla kaynak ayırmayı gerektirebilir. Korkunun nedeni de bu olabilir ama bu kaynağı yeniliğe, inovasyona şimdi ayırmazsanız, gelecekte ayıracak kaynağınız kalmayabilir. Bu nedenle liderler bazen bu korkuları aşabilmek için yel değirmeniyle savaşan Don Kişot’a benzerler. Liderin ihtiyacı yeniliğe, değişime tutku ve iyi takım oyuncularıdır. Bu ikisi olduğu sürece hiçbir şirketin global/yerel sırtı yere gelmez.

(*)  Objective and Key Results ve Key Performance Indicators  (**) Annual Operating Plan (***) Internet of Things

——————-

Kaynakça:

Bahattacharya, A., vd. (2022). Innovation, speed, and local control: How big global companies are adopting ‘fractal’ strategy to stay competitive, Fortune, Haziran 28.

Kotler and vd. (2020). Digital Marketing Management and Transformation by Innovation, Obresnik, ss. 128.

Wilson K., ve Yves D. (2012) 10 Rules for Managing Global Innovation, Harvard Business Review, Ekim.  

Wulfen, G. C. (2018). Inspiration for Innovation, Bis Publishers, ss.2018.

 Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez.

   

YORUM YAZIN