“Sabri, Tank Fabrikan Olsa Bu Kadar İtibarın Olmazdı!”
Büyük dayım, babama; Sabri tank fabrikan olsa bu kadar itibarın olmazdı, derdi ve eklerdi; bir çikolata hediye ettiğinde unutulmaz oluyorsun, halbuki tankı kime, nasıl verebilirsin ki…
İşte bu büyük bir zenginliktir, bir kültür, bir gelenektir. #mutluetmutluol
Şükür artık dünyanın 2. büyük bisküvi üreticisiyiz. Ülker dahil birçok global ve yerel ama maruf markaların sahibiyiz.
Fabrikalarımızın olduğu ve teşkilatımızın ulaştığı yerlerde 4 milyar insan/tüketici yaşıyor. Büyük imkan! Ama dünya nüfusu bunun iki misli, demek ki potansiyel büyük…
Size maruf bir yerel markamızla alakalı bir müze ziyaretinden (GOYA) bahsetmek istiyorum.
Aşağıda…
Verkade bisküvileri
Geçen çeyrek pladis gözden geçirme toplantısını Amsterdam’da yaptık. Meşhur bir Hollanda markası olan Verkade bisküvilerinin üretildiği fabrikamızı ve piyasayı goyaladım. Yapılacak yeni otomasyon çalışmaları ile ilgili bilgi aldım. Daha sonra Amsterdam’ın yanıbaşındaki şehir Zaandam’daki Zaans Müzesine doğru yola çıktık. Niye, anlatayım.
Eski bir ev kapısının görüntüsü
Türkiye için Ülker neyse Hollanda için de Verkade odur. Sanayi ve kültür mirasının temelinde bu markamız var. Böyle ikonik bir markanın sahibi olmanın tabii ki bir ek sorumluluğu da var. Markanın 135 yıllık bisküvi üretim geçmişi var. 2014’te United Biscuits’i aldığımızda Verkade markasının da fabrikası ile birlikte sahibi olmuştuk. Verkade, United Biscuits tarafından 1990 yılında satın alınmış. Verkade’nin kurucu ailesi satış sonrası Stichting Cultureel Erfgoed Verkade’yi (Verkade Kültürel Mirasını Koruma Vakfı) kurarak bir müze kurma hazırlıklarına başlamış ve “Verkade Deneyimi”ni Zaandam Şehir Müzesi’nin içinde oluşturmuş. Verkade kurucuları eskiden beri her yıl fabrikaya bir fotoğrafçı çağırarak tesislerin ve çalışanların fotoğraflarını çektirmiş.
Müzede yetişkinler için dijital oyuncak
1998 yılında kurulan Verkade müzesi ve marka bölgenin kültürel mirası addedilince 2009 yılında “Verkade Deneyimi” pavyonuyla genişlemiş. Müzeye vardığımızda kapıda bizi torun Tom Verkade karşıladı. Bir küçük törenle ona hediyesini verdim. Daha sonra müzenin toplantı salonuna geçtik ve orada United Biscuit’den Jan Krijit oldukça akıcı ve eğlenceli bir konuşmayla önce tüm pladis’i yıldızlardan yola çıkarak “aile bağları” konseptinde anlattı. Verkade’nin öyküsü merkezde olarak pladis’i oluşturan tüm kurucuları, markaları prezentasyonunda gözümüzün önünden geçirdi. Dayandığı önemli kaynaklardan biri de James S. Adams’in 1974te yazdığı A fell fine baker: The story of United Biscuits (Birleşik Bisküvicilerin Öyküsü) isimli kitabı idi.
Müzede bize yapılan sunum
Krijit’in ilginç konuşmasını dinlerken pladis’in öyküsünü anlatırken söylediğimiz “United Biscuits (1830) , Godiva (1926) ve Ülker (1944) olmak üzere Biz 350 Yıllık Tecrübeli Şirketiz” sözünü düşündüm. Markalarımızın köklerine gidersek kimbilir kaç yüzyıllık tecrübe birikmiş. Malum tarihleri toplayamazsınız, ama tecrübeleri üstüste bina edebilirsiniz.
Crawfors (1813)
Macfarlane Lang (1817)
McVities (1830)
Carrs (1830)
Jacobs (1885)
Verkade (1886)
Biscuit Nantaise (1896)
Demet’s (1898)
Godiva (1926)
Ülker (1944)
Yani pladis neredeyse 1500 yıllık deneyime sahip. Bisküvide dünya ikinciliğimiz de buradan geliyor.
Fabrikaların eski görünümü
Jan Krijit daha sonra Verkade’nin kurucularından söz etti. At üstünde bir haberci resmeden ilk ambleminin Jean-Louis-Ernest Meissonier’in 1860 tarihli eseri “The Herald of Murcia” esini ile yapıldığını anlattı. “Herald” malum haberci demek. Askeri anlamı ise trompet ile işaret veren asker demekmiş. Murcia ise güneydoğu İspanya’da eski bir krallık, M. El Arabi’nin doğduğu şehir.
Murat Ülker işportada
1886 yılında fırıncılık deneyimi olmayan eski bir petrol tüccarı olan Ericus Gerhardus Verkade tarafından kurulan şirket, ‘De Ruyter’ (süvari) adıyla buharla ekmek üreten bir fabrika olarak çalışmaya başlamış. Büyük ölçekli üretim süreçleri, kırsal bir nüfusa yönelik ürünleriyle, fabrika fiyatları daha da düşük olan Verkade; o dönemde merdiven altı ekmek satan yerel fırıncılar tarafından ağır bir muhalefete maruz kalmış. 1919 yılında yeni bir yasayla fırıncıların gece vardiyası yapması yasaklanırken, Verkade de ekmek üretimini durdurmuş.
Eski zamanların dağıtım aracı
Verkade hikâyesi burada bitebilirdi ama ileriye dönük yaklaşımla risk alınarak Verkade çöküşten kurtarılıyor. Zaan bölgesinin endüstriyel gelişimine verilen önem ve zanaatkârlığa dayanan fırıncıların düşük kapasitesini eşsiz bir iş fırsatı olarak görerek unlu mamüllere yatırım yapılıyor. Ardından çok farklı bir iş olan mum pazarına yönelmiş. Damadı Morris Fowler ona ışık kaynağı mum için bir patent satmış. Böylece 1898’de Verkade, Hollanda’nın ilk mum üreticisi olmuş. 1991de şirketin bu kısmı uzman bir üreticiye satılmış.
Bu arada Verkade, başka bir fırsatı da yine gelişen bir işe dönüştürmüş. Ekmek pişirdikten sonra fırında kalan ısıdan yararlanarak bisküvili peksimet üretmeye başlamış. Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz bisküvilerinin ithalatına artık izin verilmediğinden, Verkade’nin 1913 ve 1918 arasındaki geliri 132.000 guldenden neredeyse bir buçuk milyona fırlamış.
Savaş sona erince, Ericus Verkade Jr. önderliğinde şirket, şeker stokları hala yüksek olduğu için şekerleme işine odaklanmaya başlamış. Bu faaliyetten çikolatalar üreten kazançlı bir iş kolu ortaya çıkmış, 1937 yılında en son teknoloji ürünü makinelere sahip yeni bir fabrika inşa ediliyor ve üç yıl içinde gelir dört katına çıkıyor..
1950de ‘Koninklijk’ (Kraliyet) ünvanını kazanan Verkade, 1960larda başarı çizgisini sürdürmüş, Knäckebröd (kıtır ekmek) Hollanda pazarına verilmiş. Devlete de savaş durumunda dağıtılacak ‘acil durum bisküvileri’ sağlanmış.
Sultana üretimi
Verkade’nın başarısı, üretim süreçleri ve kapasite geliştirme ile ilgili riskleri göğüslemesinin yanı sıra, kusursuz pazarlama stratejisine bağlı, Gerilla Reklamcılık’ta öncü olduğu düşünülüyor. 1923 gibi çok erken bir tarihte Cornelis Dekker isimli tasarımcıyı işe almışlar ve 30 yıl boyunca reklam departmanını yönetmiş, çok özel anbalajlar çalışılmış, çoğu zaman ellerinde bir kurabiye ve çocukları içeren ikonik ambalajlar geliştirmiş. Kuşaklar boyunca Hollandalılar’ın zihnine kazınan görüntüler, akılda kalıcı sloganlar, kategoride bir ilk olan Verkade ürünleri ile tamamlanan yapışkanlı fotoğraf albümleri ve yine bir ilk olan suluboya kartpostallar ile bir kültürel miras markasına dönüşmüş, hatta bugün Verkade Avrupa Ortak Kültürü’nün bir parçası kabul ediliyor. .
Verkade Kızları ise Verkade tarihinin ayrı bir parçasıdır. 1891de Zaandam fabrikasında şirket kamyonlarını temizlemek için altı genç kadın istihdam edilmiş.1900den itibaren kadın çalışan sayısı hızla artmış ve ince parmakları ve nazik elleri tasnif etme, paketleme, bisküvileri çikolataya batırma ve kirazları saplarından ayırma için son derece uygun olduğu kabul edilerek üretime kaydırılmışlar.
Şirket ayrıca; zorlu çalışma koşullarını ve monoton üretim süreçlerini telafi etmek için kadınlara avantajlar da sunmuş. Yaz aylarında, Verkade kızları salıncaklı ve atlıkarıncalı bir bahçede molaların tadını çıkarırken bir davul grubu müzikal dinçliği sağlıyormuş. Diğer yandan yemek pişirme, dikiş dersleri ve çocuk bakımı da daha iyi bir iş/yaşam dengesi kurmaları içinmiş. Bugün Verkade kızları Hollanda mutfak kültürünün ve sanayi mirasının bir simgesi olarak anılıyor.
Acı biberli Carr’s
Sunumdan sonra bu kez Tom Verkade bana hediyesini sundu sonra da müzeyi gezdirdi. Yolu düşen herkesin mutlaka gezmesi gereken bir deneyim müzesi; orijinal makinalardan oluşan üç üretim hattı var ve üçü de çalışır durumda. Ayrıca tüm reklam malzemeleri, fotoğraflar, dijital oyunlar, bisküvi kutuları, orijinal suluboya kartpostallar, çalışanlara yönelik canlandırmalar, şirket içinde kullanılan telefonlar, mumlar, bardaklar gibi eşyalar, hepsi birer tarih sunumu…
Bana Türkiye’nin en zengini diyorlar ya, işte budur cevabım:”Ben bisküviciyim, makul fiyata küçük mutluluklar (bisküvi) satarım. #mutluetmutluol Bir ülkenin en zengini bisküvicisi olur mu ya”. Bu doğru, ama şu da doğru; Ben dünyanın kültürel miras açısından en zenginiyim! 1000 yıllık bir iş tecrübesi mirası taşıyorum. Verkade örneğinde gördüğünüz gibi bisküvi, üretimiyle, pazarlamasıyla, reklamıyla, tüketimiyle insanlığın vazgeçemediği bir zenginlik ve birçok toplum için ulusal kültürün vazgeçilmezi… İnsanlık hem besleyici, hem şımartıcı, hem eğlendirici bu kültürel tüketim alışkanlığından vazgeçecek gibi görünmüyor. Bu nedenle de bisküvi sektöründe çalışanlarınların kültürel miras işinde olduklarının farkında olup o özenle çalışmaları ve ellerindekini geleceğe her gün güncellenmenin yollarını aramaları gerekiyor.
Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez.