Geçtiğimiz günlerde Yıldız Holding İnsan ve İş Destek Başkanı Bahattin Aydın Linkedin’de bir makale yayınladı. Önce konu ile ilgili kendi görüşümü sonrasında da Bahattin Bey’in yazısını aşağıda sizlerle paylaşmak istedim.
KatılMIyorum bu sefer Bahattin Aydın beye, diyor ki:
Size bir iyi bir de kötü haberim var. Önce hangisini söyleyeyim?” Kötüden başlayın diyorlar. “Kötü haber şu ki öğrencilikteki ders notlarınız ile iş hayatındaki kariyeriniz arasında pozitif korelasyon yok” diyorum. Ders notları iyi olmayanlar için bu kötü değil, iyi haber tabii 😊. “Peki, iyi haberiniz ne?” diye soruyorlar. “İşte bu yüzden hepinizin şansı iş hayatında eşit” diyorum.
Buna ise katılıyorum:
İş hayatında ise bu karnenin iki tarafına birden bakmak gerekiyor. Buna IQ ve EQ dengesi de diyebiliriz. EQ yani duygusal zekâ becerileri…
Benim de üniversite sınavına gireceklere tavsiyem, hangi üniversitede eğitim aldığınızdan ziyade saydığım yetkinliklerinizi geliştirmeye odaklanın.
Hayırlı muvaffakiyetler dilerim, Gençler 😊.
Bahattin bey’in yazısını okumak isterseniz:
Bu paylaşımın muhatapları belki de henüz bu platformu kullanmıyor 😊 Malum, yarın üniversiteye giriş sınavı var. Benim kızım da milyonlarca genç gibi bu sınava girecek. Eminim hepsi çok heyecanlı. Kendimden ve çevremden de görüyorum ki anne babalar çocuklardan daha heyecanlı ve daha büyük hedefler koymuşlar. Ama ben kızımla sohbetlerimizde hep şunu söylüyorum. Hayatın her alanında olduğu gibi, burada da ilk sıradaki tercihine ulaşabilmek de var ulaşamamak da. Ve bu tek başına hayattaki başarının kriteri değil.
İşim gereği bu zamana kadar belki de sayısız özgeçmiş gördüm. Aralarında dünyanın ve Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden mezun olanlar da vardı, akla ilk sırada gelmeyecek üniversitelerden mezun olanlar da. Hatta bir gün bir aday ile görüşürken, CV’sine bakıp “siz bırakın Türkiye’yi dünyada okunabilecek en iyi okulların hepsini (ilkokuldan yüksel lisansa kadar) sırasıyla okumuşsunuz, bu nasıl bir şey demiştim.” 😊 Ama bu kişi aynı yüksek başarıyı iş hayatında gösterememişti. İş hayatında iyi kariyer yapmış insanlara baksanız birçok farklı üniversiteden ve bölümden insan görmeniz mümkün. Aynı üniversitenin aynı bölümünden çıkıp farklı hayat hikayeleri yazan çok insan görmüşsünüzdür.
Gençlerle konuştuğum zaman, onlara takılıp şöyle sesleniyorum bazen “Size bir iyi bir de kötü haberim var. Önce hangisini söyleyeyim?” Kötüden başlayın diyorlar. “Kötü haber şu ki öğrencilikteki ders notlarınız ile iş hayatındaki kariyeriniz arasında pozitif korelasyon yok” diyorum. Ders notları iyi olmayanlar için bu kötü değil, iyi haber tabii 😊 “Peki, iyi haberiniz ne?” diye soruyorlar. “İşte bu yüzden hepinizin şansı iş hayatında eşit” diyorum.
Burada da çok net görüyoruz ki, iş hayatında ihtiyacımız olan teknik ve davranışsal yetkinliklerin kimde olduğu ilk bakışta hemen anlaşılan bir şey değil. Bu durumu ben biraz geçmişe giderek şöyle açıklıyorum. Hatırlarsınız, ilkokulda karne alırdık ve karnenin iki tarafı vardı. Bir tarafında Türkçe, Matematik gibi derslerimiz, diğer tarafında ise davranışlarımızın değerlendirildiği hal ve gidişat 😊 Bu bölüm nedense öğretmenler, veliler ve öğrenciler tarafından çok ciddiye alınmazdı. Tüm öğrenciler hal ve gidişattan pekiyi alır, biraz haylaz olanlara iyi yazılırdı. İş hayatında ise bu karnenin iki tarafına birden bakmak gerekiyor. Buna IQ ve EQ dengesi de diyebiliriz. EQ yani duygusal zekâ becerileri. Çocuğumuz kendini ifade edebiliyor mu, muhakemesi açık mı, sağlıklı ve huzurlu ve kendi ile barışık mı, kendine güveniyor mu, karşısına çıkan problemleri çözebiliyor mu, özelliklerinin farkında mı, karşısındaki ile empati kurabilen, tüm canlılara karşı merhametli, vicdanlı biri mi? İngilizce neccesary but not sufficent diye bir ifade vardır. Yani gerekli ama yeterli olmayan. Elbette sınavlardan iyi not alacağız, bu “gerekli”, ama tek başına hayat başarısı için yeterli değil. Anne ve babalara çocuklarını bu iki açıdan da değerlendirmelerini tavsiye ederim.
Diğer taraftan şunu da vurgulamak isterim ki gelecek öngörülemeyecek kadar karmaşık. Dijital dönüşümden dolayı bizim bugün değerli gördüğümüz bölüm veya meslek yarın değerini kaybedebilir. Ben bu açıdan çok şanslıydım. 1991 yılında sınava girdiğimde psikoloji bölümünü yazmıştım. Kazandığımda çevremde pek çok insan keşke para kazanabileceğin başka bir bölüm seçseydin demişlerdi 😊 Bu tepkilere karşı çok üzüldüğümü hatırlıyorum. Belki sınav sonucunu da böyle karşılamak gerekiyor. Bugün üzüldüğümüz bir sonuca yarın sevinebiliriz. Gelecekte belki de insansız hava araçlarını tasarlayıp kullananlar bugün vaktini konsol oyunu oynayarak geçiren ufaklıkların arasından çıkacak 😊
Bilgi kaynaklarına erişimin sınırsız olduğu günümüzde, işimizi yapmak için ihtiyaç duyduğumuz teknik bilgiye ulaşmak zaten mümkün. Bunu en yüksek puana sahip üniversitedeki öğrenci de yapıyor, göreceli olarak düşük puan ile alan üniversiteler de. Bugün gençlerimiz dünyanın en iyi üniversitelerinin derslerini bile belli platformlardan ulaşıp, takip etme şansına sahip. Meseleyi sadece belli bir üniversiteye girmek olarak değil, her kanaldan bilgiye ulaşmak ve kendimizi geliştirmek olarak da görebiliriz. Çocuklarımızda önemsememiz gereken önemli bir özellik de dünya vatandaşı gibi hareket edebilen, sınırsız ve eleştirel düşünebilen, bilgiye kolay erişebilen bireyler olmaları. Çünkü hayat sınavı, öğrencilikten farklı olarak sorunun nereden geleceği belli olmayan bir imtihan gibi. Koşullar çok hızlı değişiyor, belki bizim çocuklarımız kariyerlerinde aynı meslekte kalıp şirket değiştirmeyecek, şirketin yanında meslek ve ülke de değiştirecekler. Bu yüzden değişen koşullara uyum sağlamak, geniş bir bakış açısına sahip olmak, 360 derece düşünebilmek gerekiyor; çünkü yaşadığımız dünya değişiyor.
Benim üniversite sınavına gireceklere tavsiyem, hangi üniversitede eğitim aldığınızdan ziyade saydığım yetkinliklerinizi geliştirmeye odaklanın. Sizi geleceğe taşıyacak olanlar, kendinize kattığınız bu tür yetkinlikler olacak. Bu vesileyle sınava girecek tüm öğrencilere başarılar diliyorum. Umarım yarınki sınav hayallerinizi gerçekleştirmek için hepinize bir kapı açar.
Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez.