Bilmiyorum sizin kaç whatsapp grubunuz var. Evet hepimizin bir çok değil mi? Bu Şubat ayında Atlantik Okyanusunu geçerken dokuz gün telefonum kapsam dışı kaldı. Antiguan’a vardığımızda telefonumu açtım yağan whatsapp mesajları karşısında Turkcell’den kısa sürede yirmiyi aşkın “kotanızı doldurdunuz, yeni tarifeniz…” mesajı geldi.
İşte bugün whatsapptan Konya Karatay Mehmet Şen Topal Hoca Camii imamının faaliyetleri ile ilgili paylaşımlar geldi. Birinde Hocanın Cami müştemilatında ramazanda her gece 50 kişiye iftar verdiği yazıyordu. Caminin altındaki mekan Diyanet Gençlik Merkezi olmuş.
Gelen diğer post ve video paylaşımlarından anlaşıldığı üzere Hoca camiyi mahalledeki çocukların uzun süre vakit geçirebildiği, eğlenirken öğrendikleri bir mekana dönüştürmüş. Cami bu haliyle mahallenin çocuklarının buluşma noktası haline gelmiş. Ekteki vidyoyu izledikten sonra “iftar sonrası çocuklar fazla mı açılmışlar” diye sınır çizen bir mesaj da geldi.
Bence “çocukluklar çocukluklarını yapmayacaklar da ne yapacaklar, onlardan beklentimiz camide yetişkin gibi davranmaları değil” diye düşündüm ve çocukluk, gençlik günlerimi hatırladım. İstanbul, Aksaray, Horhor’daki Kızıl Minare Camisi’nde muazzam bir şahsiyet olan Mahmut Bayram Hocamız ile biz mahallenin çocukları bir arkadaş gibiydik. Camide bilhassa üst katta, her türlü ders çalışma imkanı, piknik tüpte çay, baklava hep olurdu. Tabi caminin kapısının anahtarı da cebimizde… Hocamız Ramazanda caminin pencere çeperleri, kalın duvarların içine halı döşer ve küçük çocukları oraya çıkarırdı. Amma namaz başlayınca cemaat yatar, çocuklar kalkar, bir sürü şamata olurdu. Cemaatin yaşlıları buna tahammül edemez, çocukları kovalardı. Bir keresinde hocamız namazı bıraktı, dışarı caddeye çıkıp çocukları toplayıp, severek, okşayarak geri getirmişti. Artık cemaat öğrenmişti ki, çocuklar olmadan namaz kılınamayacaktı.
Cami; biraraya gelinen yer demektir, her yaş ve seviyeden insanın bir araya geldiği ve çocuklarla süslendiklerinde tam olurlar. Çocukların olmadığı, çocukların koşuşturmadığı her cami bana göre eksik camidir. Bu nedenle Konya’daki caminin hocası tam da gerekeni yapmıştır. Kendisini kutluyorum ve Diyanet İşleri Eski Başkanımız Mehmet Görmez’in kısa bir süre önce okuduğum bir makalesinin bu konuyla ilgili bölümünü paylaşmak istiyorum:
“Çocukların camiyle buluşturulup ibadetle tanıştırılmasında da en güzel örnekleri Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) hayatında görmekteyiz. Hz. Peygamber (s.a.s.) bizzat çocukların ellerinden tutarak onları mescide getirmiş, çocukça davranışlarını hoş görmüş, hataları sebebiyle onları mescitten dışarıya çıkarmayı asla düşünmemiştir. Böylece kendisini dinleyip örnek alma fırsatını onlara da sunmuştur. Namazda çocukların sırtına çıkmasına müsamaha göstermiş, hutbe irat ederken mescide giren torunlarını görünce minberden inerek onları kucağına almış ve hutbeye onlarla devam etmiştir. Ağlayan bir çocuk sesi duyduğunda namazı hızlıca kıldırmış, çocukların da annelerin de sıkıntıya düşmesine gönlü razı olmamıştır. Onun bu hoşgörüsü sebebiyledir ki vakit namazlarında bile neredeyse bir safı dolduracak kadar çocuk Mescid-i Nebevi’ye toplanmıştır. İslam tarihinin ilk büyük muhaddis, müfessir ve fakihleri bu çocuklar arasından yetişmiştir.” (http://www.mehmetgormez.com/dingonulluleri/camicocukbulusmasi-1)