Kitap

Emine Erdoğan hanımefendinin “Afrika Seyahatlerim” Kitabından Neler Öğrendim?

LinkedIn

Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan hanımefendi kısa bir süre önce “Afrika Seyahatlerim” isimli bir kitap çıkardı. Öncelikle kendisine Afrika ile ilgili geçmişte ve bugün sürmekte olan sorunları net şekilde ortaya koyan TİKA ve Maarif Vakfı eliyle Türkiyemizin yaptığı insani ve kalkınma yardımlarını anlatan, verdiği bilgilerle Afrika’nın her ülkesinde gitme ve görme arzusu yaratan böylesine güzel bir kitap çıkardığı için çok teşekkür ederim.

Kitap Emine Erdoğan’ın “gezilere niye katıldığını anlatan”  şu satırları ile başlıyor: “Bazı ülkelere gitmeyi bilhassa arzu ediyorum. Afrika ülkeleri bunların başında yer alıyor. Afrikalı kadınların ve çocukların sorunlarına özellikle eğiliyor, yaralara merhem olmak istiyorum. Bu arzum, içinde doğup büyüdüğüm, beni yetiştiren, şekillendiren, el uzatma kültürünü hücrelerime nakşeden milletimin bir hediyesi. Ve aynı zamanda ismiyle müsemma annem Hayriye Hanım’ın bana bıraktığı bir vicdan mirası.” 

Erdoğan gezilerin kendine anlamını şöyle özetliyor: “Yurt dışı yolculuklar benim için bu insanlık tecrübelerine şahitlik edip sorumluluklarımızı yeniden hatırlamak demek. Bir anlamda ülke sınırlarının dışına çıkmaktan öte, bireysel sınırlarımızın da dışına çıkıyoruz. Aslında “sıla-i rahim” yapıyoruz. Sıla-i rahim yapmanın yakın akrabalar için olduğu kadar insanlık ailesi için de çok önemli olduğunu düşünüyorum.“ 

Kitap 2014-2020 yılları arasında yapılmış 23 ülkeye gezileri kapsıyor. Bu ülkeler sırasıyla Cezayir, Ekvator Ginesi, Etiyopya, Cibuti, Somali, Fildişi Sahili, Gana, Nijerya, Gine, Uganda, Kenya, Tanzanya, Mozambik, Madagaskar, Sudan, Çad, Tunus, Moritanya, Mali, Güney Afrika Cumhuriyeti, Zambiya, Gambiya, Senegal.  

Emine Erdoğan bu gezilerde resmi program dışına çıkıp otantik yerleri de gezmiş. Kendisi Mali gezi anılarında bunu şöyle anlatıyor: “Gittiğimiz ülkelerde ev sahibi ülke bizim için önceden bir program hazırlar. Ve bu programda mutlaka bizi ülkelerinin en modern ve gelişmiş noktalarına götürmek isterler. Halbuki ben otantik olanı görmeyi daha çok seviyorum. Mali’de unutamayacağım anlardan  birinde, programda belirlenmiş yerlerden birine giderken aracımızın bir pazarın önünde aniden durmasıydı. Tezgahlar üzerinde kafatasları görmek heyetimizi oldukça şaşırttı. Burada satılan kafatasları büyücülükte kullanılıyor. Bizim dinimizin haram kıldığı büyücülük Afrika’da hala  son derece etkin bir ritüel.”

Emine Erdoğan’ın artık herkes tarafından bilinen bir özelliğini nasıl anlattığından ve verdiği Zencefil Şerbeti tarifinden de söz edeyim.  Diyor ki sayın Erdoğan “ Doğal ve arı olana büyük bir temayülüm var. Doğal tedavilerin , doğal ürünlerden hazırlanmış reçetelerin insanın doğa ile olan ilişkisine dair hikmet dolu bilgiler taşıdığına inanıyorum… O nedenle gittiğim her ülkede doğal reçetelerin peşine düşüyorum…”. Daha sonra da Mali Hanımefendisi’nin ona  verdiği, su ve balla hazırlanan; harareti gideren, bağışıklık sistemini güçlendiren ve hazmı kolaylaştıran zencefil şerbeti tarifini şöyle veriyor:

500 gr. Zencefil, 4 adet limonun suyu, 150 gr. Şeker, 2 litre su, 1 adet vanilya çubuğu: Zenzefiller soyulur, limon suyu ilave edilmiş su eklenir. Karışıma şeker eklenerek 30 dakika bekletilir. Şerbet içilmeden önce süzülür ve son olarak vanilya çubuğu eklenir. Afiyet olsun!”.

Gezi notlarından öğrendiklerim ilginçti. Mesela Güney Afrika Cumhuriyeti’nin başkenti Cape Town’a 19. yüzyılda Hindistan ve Malezya’dan çok sayıda müslüman göç etmiş. Farklı bölgelerden gelen müslüman nüfusun ihtilafa düşmesinden endişelenen Birleşik Krallık Osmanlı İmparatorluğu’ndan yardım istemiş. Bunun üzerine bir din alimi olarak Ebubekir Efendi 1863te Cape Town’a gönderilmiş ve orada Afrikaans dilindeki ilk Kuranı yayınlamış. 1882de ise Ebubekir Efendi’nin öğrencilerinden Abdullah Agmat hala 136 yıldır devam eden Osmanlı Kriket Kulübünü açmış.    

Diğer bir konu Ekvator Ginesi’nin kendine has mutfağı. En çok kullanılan malzemeler balık, karides, kerevit, bal kabağı, yer fıstığı ve sebzelermiş. Çikolata ise birçok yemekte kullanılıyormuş.  Balık pişirmenin en yaygın yöntemi, balığı muz kabuğuna sarıp açık alanda yakılan ateşte pişirmekmiş. 

Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa “yeni çiçek” demek. Dünyanın en büyük başkenti olan şehir, ismiyle müsemma, yüksellerde açmış nadide bir çiçek gibi . Burada Amharca, İngilizce Arapça ve daha birçok dil konuşuluyor ve Afrika’nın gözleri şenlendiren renk cümbüşüne bir de seslerin festivali ekleniyor.

Nijerya’da kola ağacının verdiği bir meyve olan kola fındığı içeceklerde tat verici olarak kullanılıyor. Fildişi Sahili’nde ise petrol, doğalgaz, elmas gibi kıymetlerin bulunduğu bir ülkenin dünyanın en zengin ülkelerinden biri olması beklenirken halkın yarısı teneke evlerde yaşıyor. Bununla beraber Fildişi Dünyanın en büyük kakao üreticisi ve dünyanın toplam kakao ihtiyacının %40ını tek başına karşılıyor.

Kenya’da ciddi çevre sorunları varmış. Orman alanlarının azalması, toprak erozyonu ve endüstriyel kirlenme en önemli sorun. Her yıl binlerce plastik terlik Kenya kıyılarına vuruyormuş ve sahilerin güzelliğini kaybetmesine neden oluyor.

Mozambik yaklaşık 2 milyondan fazla çocuğun yetim olarak yaşadığı bir ülkeymiş. Bu çocukların çok büyük bir kısmı ebeveynlerinin bazen birini bazen ikisini birden AIDS benzeri hastalıklardan kaybediyormuş. Mozambik’te nüfusun ancak yarısı temiz suya erişebiliyormuş. Kırsal kesimlerde durum daha kötü. Her 5 kişiden 1i yer üstü sularını içme suyu olarak kullanabiliyorlar. Afrika ülkelerinin çoğunluğu gibi Mozambik’te halk zenginlikten istifade edemiyor.

Madagaskar’daki bitki ve hayvan türlerinin %80i oraya aittir. Dünyanın en büyük kelebeği komet, ışık saçan kaplumbağalar, lemurlar, rengarenk devasa bukalemunlar,  heybetli baobab ağaçları ve daha niceleri Madagaskar adasının sakinleriymiş. Madagaskar’ın Türkiye’de Birecik’te  koruma altındaki kelaynakların kış aylarını geçirdiği yuvası olduğunu biliyor muydunuz.

Tunus mutfağı ekseriyetle Türk mutfağından etkilenmiş. Sadece Türk mutfağı değil tarih boyunca Berberilerin, Romalıların, Arapların ve Fransızların mutfak kültürleri Tunus Mutfağıyla  ile içiçe geçmiş. Emine Erdoğan acı baharatların sık kullanımı, zeytinin ve ekmeğin neredeyse her öğünde tüketilmesi ve bizdeki gibi yörelerin kendilerine has ekmekleri olması gibi alışkanlıkları bizim kültürümüze benzer bulmuş. Etli kuskus, şakşuka, biber dolması, nohut yemeği ve nice benzer yemeğin olması da Tunus ile uzun soluklu kültürel alışverişimizin sonucudur.

Emine Erdoğan’ın anılarından anlıyoruz ki hem TİKA hem Maarif Vakfı kurumsal olarak ve başta kadınlar, çocuklar ve engelliler için olmak üzere Afrika’nın kalkınması için çok sayıda desteğe imza atıyorlar. Kitapta TİKA ve Maarif Vakfı’nın yaptığı çok sayıda iyilik faaliyeti ayrıntılı olarak anlatılıyor.   

Somali anılarını anlatırken şöyle yazıyor Erdoğan: “Rabbimiz bizlere Bakara Suresi’nde ‘Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, tanışın!’ diye emrediyor. Her işin başındaki hareket noktamız bu emir”.

Fildişi anılarında ise şu satırlar var: “Peygamberimiz, ‘En hayırlı ev, kendisine iyi davranılan yetimin bulunduğu evdir’ buyuruyor”.

Kitaptaki en son ülke olan Senegal’deki anılarını bitirdiğinde yazdığı şu sözler sanırım Afrika’ya yaptığı yolculuklarda ne kadar duygulandığının ve kendi karakterinin de bir göstergesi: “İnsanlara baktığımda hiçbir zaman ırk, din, dil gibi ayrımlar görmedim, fakat söz konusu bir de çocuklar olduğunda bu hassasiyetlerim en yüksek frekanslara ulaşıyor. Her zaman onların bu hayata verilmiş sözümüz olduğuna inandım. Tek bir çocuğu bile kurtarabilmenin dünyanın geleceğinde kelebek etkisi yapabilecek bir güç olduğunu biliyorum. O nedenle sömürgecilerin arzu ettiklerini alıp gittikten sonra yetim bıraktıkları bu kıtanın çocuklarına hak ettikleri düzeni sağlamalıyız.”

Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez

YORUM YAZIN