murat ülker
Sağolsunlar, çocuklarım Fatih, Mustafa ve Yahya nedeniyle Üniversite’ye giriş sınavı sisteminden hiç kopmadım. Mesela şu anda sınavın adının Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) olduğunu biliyorum. Bizim zamanımızda adı ÖSS idi. Yani Öğrenci Seçme Sınavı. Daha sonra birçok kere adı, yöntemi değişti. Şu anda üç başlıkta sınav yapılıyor. İlki Temel Yeterlilik Testi (TYT), ikincisi Alan Yeterlilik Testleri (AYT), üçüncüsü de Yabancı Dil Testi (YDT). 2.6 milyona yakın öğrenci TYT’ye giriyor, sonra onların 1.7 milyonu da AYT ve YDT sınavlarına girip, sonra tercih yapmak için gelen puanlarını ellerine alıyorlar, kapı kapı üniversite dolaşıp tercih yapacakları bölümleri belirlemeye çalışıyorlar. Şu anda da galiba tercih döneminin en önemli son 3 günü. Artık kararlar verilmeye çalışılıyor. Birkaç sosyal medya hesabında gençlerin tercihlerine yön vermeye çalışan videolar izleyince, bir faydam olur diye deneyimlerimi yazmaya karar verdim.
Küçükken kamyon şoförü olmak isterdim. Niye vazgeçtim biliyor musunuz? Babam kamyoncularda zaman geçirmemi sağladı. Baktım göründüğü gibi değil, özveri isteyen, gecesi gündüzü olmayan bir meslek, birde ben büyüdükçe kamyonlar küçüldü, vazgeçtim. Ben de babamdan öğrendiğim yöntemle çocuklarıma lise sondan önce değişik işyerlerinde değişik departmanlarda çalışan insanlarla mülakat yaptırdım. Merak ettiklerini sordular, birinci elden yanıtlarını aldılar. Onlara ne okuyacakları konusunda çok faydası oldu. Ben bütün gençlere ve ailelere aynı şekilde davranmalarını öneriyorum.
Bizim zamanımızda, önce tercihini yapar sonra sınava girerdin. Şimdi düşünüyorum, ne kadar yanlış bir yöntemdi. Düşünsenize ne puan alacağını bilemeden, tahminle tercih yapıyorsun. Kimbilir o günkü yanlış yöntem nedeniyle kaç kişi mutsuz oldu. Oysa daha o zaman bugünkü şekilde sistem kurulabilirdi. Sonra doğru tercih yöntemi gelişti. Bu örneği düşününce hala yanlış yaptığımız, ama yanlış olduğunu bilmediğimiz, zamanı gelince düzelecek sistemleri düşünürüm. Düşünsenize birileri doğru sistemi zamanında düşünmüyor diye yanlış sistem kurbanları kurban olduklarıyla kalıyorlar! Telafisi olmayan işler, üzüyor insanı.
Lise çağlarında babam mühendis olmamı isterdi. Aslında mühendisliğe ilgim vardı. Hatta lisedeyken kimya mühendisi olmayı isterdim. Bir yaz günü, barut yapmak için gerekli tüm maddeleri topladım ve barut imal ettim. Sonrada bahçeye çıkıp patlattım. Komşumuzu itfaiye çağırmaması için zor ikna etmiştim.
Bir ara elektronik mühendisliğine merak sardım. O zaman BC 108 transistör vardı. Onu kullanarak yaptığım devre ile alt katta oturan amcamların televizyon seyretmesini engelliyordum. “Amca TV nasıl şimdi?” diye sorduğumda amcam “Oğlum iyiydi ama şimdi görüntü bozuldu” dediğinde başardığımı anlamıştım.
Babam bana önce doktor ol dedi, çünkü yanımda çalışan insanlarla uğraşmayacaktım ve nerede, nasıl istersem çalışacaktım. Ama ben doktorluğu insanlar açısından riskli bulduğum için tercih etmedim. Bir hata yapsan hayat boyu manen maddeten telafi edemezsin, diye düşündüm. Sonunda tetkiklerim sonucu işletme okumaya karar verdim, ama neticede muhasebeci oldum. Hem böylece bir hata yaparsam işte çalışıp öderdim. Fakat babamı kırmamak için 1,3,5,7’inci tercihlerime mühendislik bölümlerini yazdım. 2,4,6,8’inci tercihlerime işletme bölümlerini. İlk tercihim Boğaziçi Makina idi, ikinci tercihim Boğaziçi İşletme. İkinci tercihime girdim. Zevkle okudum, istediğim işi hala severek yapıyorum. Babaları istediği için tıp okumuş arkadaşlarım var; sonra pek memnun olmadılar, ticarete atıldılar.
Bir bölümü tercih ederken, o işin nasıl bir iş olduğunu, o mesleğin gereklerini iyi öğrenin. O işi severek mi yapacaksınız iyi tartın. İnsanın sevmediği bir işte çalışması gerçekten çok ağır gelir. Seveceğinizi bilmediğiniz bir bölümü tercih ediyorsanız büyük bir risk alıyorsunuz demektir. Bilmenin tek yolu ise bilenlere sorarak öğrenmek.
Bir de üniversite anılarım var tabi ki. Onları da başka bir yazıda anlatayım. Burada şu kadarını söyleyeyim, ne yaptım yaptım o mühendislik kafasını öğrendim sonradan. Nasıl mı? Anlatırım birara…