İş Hayatı

Nereden Nereye: Şimdi Start-Up’çı Olduk Hepimiz

LinkedIn

ESKİDEN “YENİ İŞ KURALIM” DENMEZDİ 
Richard Hall ve Rachel Bell “Start-up’lar, Pivot’lar ve Pop up’lar: İşinizi Kurarken Başarılı Olmanın Yolları” isimli bir kitap yazmışlar. Bu kitabın Türkçe çevirisine bir önsöz yazmam isteğini kabul ettim. Bu sayede de kitabı kısa sürede okur eksik kaldığım bir şey varsa tamamlarım diye düşündüm. Aslında bu önsöz yazma işini de biraz bu yüzden sevdim. Bu sayede güncel kitapları öne alıp kısa sürede okuyabiliyorum. Richard Hall ve Rachel Bell yeni kurulan bir işi nasıl “değerli bir varlık” haline getirebileceğinizi iş dünyasının yeni terimleriyle anlatıyorlar. Eskiden “yeni iş kuralım” denmezdi, öyle bir âdet yoktu, herkes babasının, ailesinin işlerini takip ederdi; esnaf, tüccar, imalatçı olurdu. Sonra müteşebbis (girişimci) demeye başladılar da kendimize toplumda yer bulduk. Yeni adı ise start-up! Bildiğiniz gibi Yıldız Ventures bölümümüz “Genç Ülkerler”den Yahya Ülker liderliğinde, start-up avcılığı yaparak, gelecek vaat eden girişimci şirketlere ortak oluyor, geleceğin üretim, pazarlama, teknoloji, finans girişimlerine katkı yapıyor. Söz gelişi, İstegelsin bu amaçla fonladığımız bir girişimdi ve kısa süre içinde rakipleri tarafından taklit edilmeye başlanan bir “değerli varlık” haline geldi. İşte Hall ve Bell’in kitabı çoğu start-up’ın işlerini kurup büyütürken dikkat etmediği önemli konulara yer veriyor. Mesela pop-up ve pivot ne demek ben de onlardan öğrendim. Start-up konusunda ilgi duyuyorsanız yazdığım önsöz aşağıda, kitapta da çok sayıda örnek ve uygulama var. Zaman ayırır okusanız çok faydalı olacağını düşünüyorum. Özellikle de gençlere..

Eskiden “yeni iş kuralım” denmezdi, öyle bir âdet yoktu, herkes babasının, ailesinin işlerini takip ederdi; esnaf, tüccar, imalatçı olurdu. Eğer daha şanslıysa bir memuriyet kapar veya zabit olurdu ki bu ömür boyu iş güvencesi demekti. Tabii okuyup doktor, mühendis olanları saymıyoruz. Kırk küsur sene önce, hâlâ hatırlarım, Taşkent’in yaylalarında bir grup arkadaş gezerken rasgeldiğimiz köylüler talebe olduğumuzu öğrenince ne okuduğumuzu sordular; “İşletme” deyince, “‘Möhendis’ yok mu içinizde” diye sorup arkalarını dönüp gittiler. Neyse, sonra müteşebbis (girişimci) demeye başladılar da kendimize toplumda yer bulduk. Yeni adı ise start-up! Aslında çok fazla içeriği değişmedi, ama biçimi değişti. Eskiden kendi sermayenizle veya ortakla, ve tabii banka kredisiyle para bulur işinizi kurardınız. Şimdi bir fikriniz varsa, yatırımcı arıyor, tam “elin taşı elin kuşu” olamasa da riski başkalarına da yükleyerek ufuklara açılıyorsunuz. Öne çıkan tarafınız da çevikliğiniz oluyor. Bizim gibi geleneksel büyük firmalar da değişimi takip edebilmek, çevik olabilmek, kültürel olarak start-up çevikliğinden yararlanabilmek için onlarla ortaklıklar kuruyor. Bildiğiniz gibi Yıldız Ventures bölümümüz “Genç Ülkerler”den Yahya Ülker liderliğinde, start-up avcılığı yaparak, gelecek vaat eden girişimci şirketlere ortak oluyor, geleceğin üretim, pazarlama, teknoloji, finans girişimlerine katkı yapıyor. Söz gelişi, İstegelsin bu amaçla fonladığımız bir girişimdi ve kısa süre içinde rakipleri tarafından taklit edilmeye başlanan bir “değerli varlık” haline geldi. Sırada kurumsal girişim sermayesi olarak EuroFresh, e-star, girişim sermayesi olarak Amerika’dan Asya’ya 20 adet fonu destekliyoruz. Onlarla beraber yeni maceralara (start-up’lara) yatırım yapıyoruz. 212, 500, beenext, Foodlabs, Susa Ventures ve daha niceleri var. Ama tabii iz bırakmadan giden paraları ve yok olan start-up’ları saymıyoruz.

Herhangi bir start-up’ın gelecekteki muvaffakiyeti, iyi ve geçerli bir fikrin yanında muhakkak başarılı yönetilmesine bağlıdır.

Richard Hall ve Rachel Bell Start-up’lar, Pivot’lar ve Popup’lar: İşinizi Kurarken Başarılı Olmanın Yolları isimli kitaplarında yeni kurduğunuz işinizi nasıl “değerli bir varlık” haline getirebileceğinizi iş dünyasının yeni terimleriyle anlatıyorlar. Mesela start-up’ın yanında artık dünyada var olan pop-up ve pivot ne demek onlardan öğrendim.

Yazarlar çoğu start-up’ın dikkat etmediği üç önemli konuyu şöyle açıklıyorlar:

1. Ortaklıklar ve insanlar: İşletmelerin başarısız olmasının en büyük nedeni ortaklar arasındaki ilişkilerin bozulması, şirkette ekipler veya yönetim ile paydaşlar arasındaki güvenin azalmasıdır. İletişim halinde olduğunuz tüm insanları göz önünde bulundurmaya, onları severek onlara yardımcı olmaya zaman ayırın.

2. Müşteriye odaklanmak: Müşterilerinizin ihtiyaçlarını ve değişen ihtiyaçları anlamaz ve bunları göz önünde bulundurmazsanız, start-up’ınız ne başlayabilir ne de büyüyebilir. Kitlesel pazarlama yapmaya çalışırsanız pahalı ve zor olur. Sadece kullanıcılara değil, sadık müşterilere ihtiyacınız var. Mevcut argüman, ürünleriniz için müşteri değil, müşterileriniz için ürünler bulmaktır.

3. İşi doğru yapmak: Özensiz olmak söz konusu olamaz. Bir işletme kurmak hobiniz değildir. İyi işletmelerin bir kültürü vardır ve kuruldukları andan itibaren yoğun bir sahiplik ve aidiyet duygusuna sahiptir. Esas olan icradır. Kullanılan malzemelerin harika, menünün muhteşem olduğu, ama yemeklerin sadece vasat olduğu bir restorana gittiğinizi hayal edin. “Vasat” kavramının işletmeniz için yabancı bir kavram olmasını sağlamalısınız. Sıradanlık sizin sonunuz olur.

Tüm start-up’ların özünde, yenilikçi olmak ve en az bir pazarda sektörü altüst (disrupt) etmek üzere tasarlanmış olmak olduğunu görüyoruz. Pop-up’lar ise yeni fikirleri denemek için ideal olduğu kadar –nispeten– düşük maliyetli yöntemlerdir, start-up sahiplerinin tüketiciye yakın olup bilgi toplamalarını sağlar. 2000’li yılların sonlarından itibaren, büyük sabit maliyetleri olan, yeniliklere ayak uydurmak ve ürünlerini veya hizmetlerini değiştirmek yerine kira giderlerine odaklanan sabit fikirli perakendecilerin yok olmakta olduğunu gördük. Pop-up, tüketicileri heyecanlandıran yeni ve farklı şeyleri öğrenmenin ucuz yoludur.

Pivot, öğrenilen bir şeyin veya bir durum değişikliğinin neden olduğu bir değişikliktir, deniyor. Kitapta, sundukları ürün veya hizmette bazı unsurların yanlış olduğunu fark eden ve değişime giden kişilerle ilgili güzel örnekler var. Yazarlar buna “tiramola” diyorlar (yelkencilikteki gibi), yani müşterilerin fikirlerinin rüzgârına göre işe yön vermek.

John Maynard Keynes’in şu sözüne yer vermiş yazarlar:

“Koşullar değiştiğinde ben de fikrimi değiştiririm. Siz ne yaparsınız?” Evet, pivot etmek lazım, çılgın hayaller kurmak lazım. Hayallerin peşinden gitmek lazım. Mesela biz bir ara çeşitli iş kollarına, yeni sektörlere giriyorduk. Ana iş kolumuzda bölgede pazarın sonuna gelmiştik, ama fırsat bulunca pivot ettik, Godiva ve McVities’i aldık, artık global bir şirketiz. Şimdi sadece çikolata, bisküvi ve perakendeye odaklanıyoruz. Yereldik, küreşelleşmede fırsat ve gereklilik gördük ve cevap verdik, pivot ettik. Aslında sevgili babam Sabri Ülker’in de hayaliydi; o hayalin peşinde koştuk, global oyuncu olduk.

Artık siz de pivot edin, mesela iyi maaş aldığınız bir işten ayrılıp kendi işinizi kurun, hayallerinizin peşinden gidin. Ama risk büyük, başarı şansı düşük! Ve şunu unutmayın: Nereye pivot ederseniz edin, işinizi iyi yönetin, ilişkilerinizi iyi yönetin. Bu kural hiç değişmiyor. Bu kitapta Hall ve Bell iyi iş çıkarmışlar, iyi yönetimin adeta el kitabını yazmışlar. Kolay gelsin, aman iyi düşünün!

Ne demek istiyorum; ailenizin işinde veya ortaklıkla büyüyorsanız, “hesaplanmış risk” alarak, hatta bir miktar finansman kullanarak zaman içinde büyüyen, ama sonunda “kendi” işiniz olan hür bir müteşebbis olarak yaşarsınız – kısmen bendeniz gibi.

Halka açılarak işinizi finanse edebilir ve/veya yatırımlarınızın geri ödemesini tahsil edebilirsiniz. Ama artık ana ortağınız finans çevreleri, bürokrasi ve kamuoyudur.

Start-up tipi bir yatırımda ise zaten baştan ortağınız fonlayanlardır. Batmadıkça onlara hesap verir ve onlar için çalışırsınız.

Seçim sizin…

Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez.

YORUM YAZIN